BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

banner401

Lütfü Türkkan'dan TBMM kürsüsünden çarpıcı sözler

Uzun zamandır beklenen yargı paketi TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlandı. Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerine İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan konuşma yaptı.  

12 Ekim 2019 18:46
Lütfü Türkkan'dan TBMM kürsüsünden çarpıcı sözler

Uzun zamandır beklenen yargı paketi TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlandı. Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerine İYİ Parti Grubu adına Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan konuşma yaptı. 
Yargıda bugün yaşanan durumun kilometre taşlarının 2010 yılında yapılan referandumla döşenmeye başlandığını belirten Türkkan, “Bu çöküşün başlangıç tarihi 12 Eylül 2010 tarihidir. Bugün o sürecin bedelini ödüyoruz.” dedi. Türkkan Türkiye’de yargı bağımsızlığının önündeki en büyük engel olarak Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu gösterdi:
 
“Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin 12 Eylül 2010 referandumuyla değişen yapısı, çalışma usul ve esasları kuvvetler ayrılığını dışlayıp erkleri bağımlılığa mecbur etti. Yürütme organına geniş bir yetki sistematiğini tanıdığı 2010 referandumuyla Hâkimler ve Savcılar Kurulunun bağımsızlığı ve tarafsızlığı yürütmenin kontrolünde bir çizgiye getirildi.” 

 “BALYOZ, ERGENEKON KUMPAS DAVALARI GİBİ BELALAR HSK ATAMALARI KAYNAKLIDIR”

“Balyoz, Ergenekon, Kumpas davaları gibi Türkiye'nin başına musallat edilen bütün belalar 2010 referandumuyla yapısı değişen HSK atamaları kaynaklıdır. 2010 referandumuyla yapısı değişen HSK, kimin elindeyse onun elinde bir silaha ve kumpas yuvasına dönüşen kurum, 2010 yılından beri ülkemizde yargı eliyle yaşadığımız tüm belaların yuvasıdır. Silivri Cezaevi ise bu yapının toplama kampına dönüşmüştür. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında birçok suçsuz insanın Silivri'de hayatları çalınmıştır. 

Yargı bağımsızlığının, hukuk içerisinde adaletin tecelli etmesinin önündeki en büyük engel HSK'nin bizatihi kendisidir. Asıl sorun Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısındadır. "Adalet reformu" dediğiniz reformun tamamını değiştirseniz bile HSK'nin yapısında değişikliğe gidilmediği sürece Türkiye'de yargının bağımsız olduğuna dair bir ifadede bulunmak asla ve kata mümkün değildir. 
HSK'nin resmî sitesine girip hiç baktınız mı? Ne yazıyor orada? misyonu, adil yargıyı tesis etmek üzere, hâkim ve savcılarla ilgili işlemleri, hukukun üstünlüğü, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla hâkimlik ve savcılık teminatı esaslarına göre yerine getirmek. Vizyonu ise; adil, bağımsız, tarafsız, güvenilir ve etkin yargının teminatı olarak belirlemiş. Hukukun üstünlüğü, mahkemelerin bağımsızlığı, tarafsızlığı, güvenilir ve etkin bir yargının güvencesi kavramlarının yer aldığı HSK'da Başkanın dediğine, tersine bir karar alınabilir mi, mümkün mü böyle bir şey?
   
Bana kalırsa "HSK" denen yapıya da ihtiyaç yok. Onun yerine, siyasetüstü, hukuk ve adaletten asla şaşmayan ve yürütmenin baskısını üzerinde hissetmeyen yeni bir yapı kurmak lazım; o zaman yargıda reform yapmış olursunuz. Sorun o kadar derinlere işlemiş ki HSK'nin yapısındaki değişiklik, Türk adalet sistemini kurtarmaya yetmiyor. Aslında Hükûmet olarak HSK'deki yapıyı değiştirmeye de niyetiniz olmadığı çok açık ortada.” 

HÜKÜMETİN FETÖ KONUSUNDA KAFASI KARIŞIK

İYİ Partili Türkkan, FETÖ ile mücadele konusunda da Hükümet’i eleştirdi:
“Hükûmetin FETÖ konusunda da kafası çok karışık. FETÖ bir tehlike, doğru ama bu FETÖ'yü devletin kurumlarına yerleştirenlerden başlamadığınız sürece "FETÖ'yle mücadele ediyoruz." demeniz çok samimi olmuyor. 

FETÖ, kendisi dışarıdan iltihak etmedi devletin kurumlarına, bizzat birileri tarafından yerleştirildi. İşte, o yerleştirenlerin kim oldukları bulunmazsa, o yerleştirenlerin kim oldukları ortaya çıkmazsa, o yerleştirenler yargı karşısına çıkarılmazsa FETÖ'nün siyasi ayağı dâhil olmak üzere, FETÖ'yle hiçbir alanda mücadele ettiği söylenemez.” 
    
“Adalet dağıtan insanları, kenarda köşede çay dağıtmak, pazarda limon satmak, çiftlikte çobanlık yapmak zorunda bırakıyorsanız biz ‘adalet dağıtıyoruz’ diye burada oturmayalım”
“Bize mağdur edilmiş kişilerden her gün onlarca mail, telefon geliyor; örneğin, FETÖ'yle ilgili yargılanmış, aklanmış; kıyısından, köşesinden geçmeyi bırak, FETÖ'yü karşısına almış hâkim ve savcıların yalan beyan ve gizli tanıklar yüzünden meslekleriyle beraber hayatları da ellerinden alınıyor. Adalet bir şekilde tecelli ediyor, bu kişilerin suçsuz olduğu kanıtlarıyla beraber ispat ediliyor ama bırakın mesleğe geri dönmeyi, avukatlık yapmalarına bile izin verilmiyor.”

Türkkan, “Suçsuzluğu kanıtlanmış insanların hayatları ellerinden alınıyor” dedi bazı örnekler verdi:
 “İhraç ettiğiniz hâkimlerden Ömer Şahin. Ömer Şahin, Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneğinde benim bursiyer öğrencimdi. Hukuk fakültesi öğrencisi olduğu süreçte bizzat benim de bursla katkıda bulunduğum, bizzat ilgilendiğim bir çocuktu. Bir yalan tanıkla Ömer'i meslek hayatından ihraç ettiniz. Ömer hâkimdi. O kadar mutlu olmuştuk ki hâkim olunca. Hakkında takipsizlik kararı verildi, lehine kararlar alındı, FETÖ'cü olmadığı mahkemece kanıtlanmasına rağmen Ömer şu anda avukatlık yapamıyor. Ömer geçen gün telefon açtı. "Ağabey, ben avukatlık yapamıyorum, hâkimliğe dönemiyorum, çiftlikte bana bir iş bulabilir misin?" Ömer, çiftlikte ne yapabilir? Ömer çobanlık yapmak istiyor çünkü 2 tane yavrusu var. Bu Ömer'in günahını biz omuzlarımızda taşımayalım. Günah. Günah. Bu Ömer bizlerin evladı olabilirdi. İlgisi varsa, suçu varsa yargılanacak, cezaevinde yatacak ama beraat ediyor, mesleğine dönmek istiyor. Hayır. "Ben avukatlık yapayım." Ona da hayır. Ya, Ömer ne yapacak? Ömer en sonunda çobanlık yapmayı tercih ediyor. Böyle bir nokta içerisinde biz adalet, yargı reform tasarısını tartışıyoruz. Yani adaletsizlik iliklerimize kadar işlemiş. 

Bitmedi. Bir başka örnek, Mehmet Gökhan Pehlivan. Eşi Emine Nur Pehlivan ile birlikte 2008 yılında başlıyorlar hâkimlik mesleğine ve 2016 yılında ihraç ediliyorlar. Tutuklanıyorlar. İlk celsede beraat ediyorlar, FETÖ'cü olmadıkları anlaşılıyor ancak mesleklerine dönemiyorlar. Yılmıyorlar. En iyi bildikleri şey hukuk; barolar birliğinden avukatlık ruhsatı alıyorlar ancak Adalet Bakanlığı ona da izin vermiyor, ruhsatlarını iptal ediyor. Sadece mesleklerini yapmak istiyorlar, kendi vergilerini ödeyerek geçinmek istiyorlar. Adalet dağıtan insanları, kenarda köşede çay dağıtmak, pazarda limon satmak, çiftlikte çobanlık yapmak zorunda bırakıyorsanız biz "adalet dağıtıyoruz" diye burada oturmayalım. Bu hepimiz için geçerli. Sadece sizlere bakıp konuşmuyorum. Burada hepimizin bir vebali olduğunu düşünüyorum. Bu vebalden kurtarmak, kendimizi kurtarmak bizlerin elinde ama iktidar partisi olarak bu konuda ilk girişimle başlamak da size düşüyor. Bu girişimlerinizi de bir an önce bekliyoruz. 

Örneğin askerî lise öğrencileri var mağdur, Kuleli Askerî Lisesi'nden Ali Akdoğan gibi. Önce tutuklanıyor, suçsuz olduğu ortaya çıkınca tahliye ediliyor ama asker olma hayali yarıda kalıyor birçok arkadaşı gibi. 
 
Şimdi sormak istiyorum. Bu insanları FETÖ'cü olduğu için mi cezalandırıyorsunuz yoksa FETÖ'cü olmadıkları için mi cezalandırıyorsunuz? Yani beraat edip tahliye oluyorlar, "Hayır, sen FETÖ'cü değilsin, o yüzden seni cezalandırıyorum; sen hâkim veya avukat olamazsın. Eğer FETÖ'cü olursan ben seni Turizm Bakanlığı Kalkınma Ajansına yönetim kurulu üyesi yaparım."  "Ama FETÖ'cü olmadığın için seni cezalandırıyorum." diyorsunuz. Çünkü gerçek FETÖ'cülerin hepsini siz bir yerlere taşıdınız.” 
    “FETÖ'cü olmayanlar cezalandırılıyor, FETÖ'cü olanlar ödüllendiriliyor. Bunun ismi FETÖ'yle mücadele mi?”
“Önemli kurumların başında, dikkat edin, Asya Bankın Genel Müdürlüğü, Yönetim Kurulu Başkanlığı yapmış insanlar var, kendi aldığı kooperatiften taksitlerini Asya Banka ödüyor diye o adam mağdur oluyor. Genel Müdürü şu anda çok önemli bir kurumda tekrar makam, mevki işgal ediyor. Yani FETÖ'cü olmayanlar cezalandırılıyor, FETÖ'cü olanlar ödüllendiriliyor. Bunun ismi FETÖ'yle mücadele mi? Kamuoyunun takdirlerine bırakıyorum.
    O zaman, bir de bir şey sormak istiyorum. Bu insanlara beraat veren, tahliye eden hâkimleri niye ihraç etmiyorsunuz inanmıyorsanız verdikleri kararın doğru olduğuna? İhraç edin. İnceleme başlatın. Hayır, onu da yapmıyorsunuz. İnsanların hayatını karartıyorsunuz. Bir insana mermi sıkmakla, bir insanı ekmeğinden etmek arasında hiçbir fark yok. Bu insanların önemli bir kısmı çoluk çocuk sahibi, aile geçindiriyorlar. Çocuklarının yüzüne bakamıyorlar.” 
“NE OLDU SUÇUN ŞAHSİLİĞİ İLKESİ?”
“29 yaşındaki Meryem Özel KPSS'ye 2017'de giriyor, 88 puan alıyor ve kimya branşında Türkiye 3'üncüsü oldu fakat mülakatta 55 puan aldı. Neden biliyor musunuz? Ailesinde KHK'yle işten çıkarılanlar var diye. Ne oldu bizim şu suçun şahsiliği ilkesi? 
Yani suçun şahsiliği ilkesi Bekir Pakdemirli'ye işliyor, bizim Meryem kızımıza neden işlemiyor. Yani bu hukuk neden hep sizin lehinize çalışıyor da vatandaşın aleyhine çalışıyor? 
Siz hukuku çalıştırmak istemiyorsunuz, siz kendi hukukunuzu topluma dayatmak istiyorsunuz; problem orada. Hukukun peşinde değilsiniz. Kendi hukukunuzu toplumda kaim kılmak istiyorsunuz, esas arıza burada. Bu zihniyetiniz değişmediği sürece, istediğiniz kadar ismine "reform" deyin, istediğiniz kadar kanun yapın, istediğiniz kadar tasarı getirin; bunların hepsi kadük kalır. Siz önce kendi zihniyetinizi değiştiriniz. Kendinize ait hukuku topluma dikte ettirmeye kalkmayın.” 
“Türkiye'de hukukun ayaklar altına alınmasının sebebi yargının bağımsız olmaması”
“Türkiye'de hukukun ayaklar altına alınmasının sebebi yargının bağımsız olmaması” diyen Türkkan, Genel Kurul’da bazı fotoğraflar da gösterdi:
“Türkiye'nin giderek demokrasiden uzaklaşmasından tutun da ekonomideki kötü gidişata; YSK'nın tartışmaları kararından tutun da toplum vicdanını yaralayan mahkeme kararlarına kadar Türkiye'de hukukun ayaklar altına alınmasının sebebi yargının bağımsız olmaması. Sizce şu fotoğraflara bakıp "Yargı bağımsızdır." diyebilir misiniz? 
Yani şu fotoğraftakiler kimler? Yargının en üst noktasındaki arkadaşlar. Ne yapıyorlar? Çay topluyorlar. Yani böyle bir kurumdan bağımsız yargı beklemeniz emin olun zor, çok zor. Yarın göreceksiniz, Kemalettin Bey elinizi açıyorsunuz, hiç dua etmiyorum ama bir gün yargıya ihtiyacınız kaldığında bunların ne kadar zararlı fotoğraf olduğunu siz de anlayacaksınız. 
    "Yargı bağımsızlığı endeks grafiği" diye bir grafik var, bu grafiği size göstermek istiyorum. Dünya Adalet Projesi her yıl hukukun üstünlüğü endeksini açıklıyor, bu yıl Türkiye bu endekste kaçıncı sırada biliyor musunuz? 126 ülke arasında 109'uncu sırada. Kimler var üstümüzde biliyor musunuz? Mozambik, Madagaskar, Nijerya, Gine, Nijer; bizim üstümüzde bunlar. Yani yargı bağımsızlığı konusunda geldiğimiz bu noktada bir reformla siz yargıyı toparlayacağınızı zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Yani Nijer, Mozambik, Nijerya, Mali, Togo, Kenya, Zambiya, Gana gibi haritada bile gösteremeyeceğiniz, hatta birisine sorsanız İngilizce "banana rebuplic" dedikleri "Ya, bunlar muz cumhuriyeti." dediğiniz o ülkeler var ya, yargı bağımsızlığı konusunda bizden önde. Bu çok üzücü değil mi? Bir Türk milliyetçisi olarak beni çok rahatsız ediyor, gerçekten rahatsız ediyor. Yargının bağımsız olduğuna insanlar inanmak istiyor. Sadece sizin "Bizde yargı bağımsız." dediğinizde bağımsız olsa keşke, keşke olsa ama öyle değil.
Kabileler devlet oldu, bizi geçti, biz ise kabile devleti olma yolunda hızlıca devam ediyoruz emin adımlarla.”
Türkkan’ın konuşması İYİ Parti ve CHP sıralarından yoğun alkış aldı. 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner393