Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İzmir ve Kayseri'deki çalışmalarının ardından bugün de Adana ve Antalya'da konuştu.
Burada gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan İmamoğlu, kendisine ve CHP'ye yönelik soruşturma ve davalar üzerinden iktidara sert sözlerle yüklendi.
İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
"*Ekonomi uzmanıyım' diye geçinenler, izledikleri yanlış politikalarla milletin ocağına incir ağacı dikti. Tarımı, üretimi, sanayi bitme noktasına getirdi.
*250 bin dolara, sonra da 400 bin dolara ev alan yabancıları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaptılar; ülkemizin vatandaşlığını ticari bir ürün haline getirdiler. O zaman, Türkiye'nin farklı yerlerinde evler alanlar, bunları üç yıl sonra daha yüksek fiyata sattı. Hem vatandaş oldular hem de para kazandılar; işte ben buna karşıyım.
*Kendi vatandaşım kirasını ödeyemezken, çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayamazken, başka ülke vatandaşının vatandaşlığı üzerinden para kazanmasını ben kabullenemiyorum.
*Bu ülkeyi pek çok alanda çökerten, milletin yoksullaşmasına ve devletin köklü kurumlarının tahrip edilmesine neden olan bir iktidar var karşımızda. Bizim derdimiz bununla. Bizim mutlaka yeni bir büyüme ve kalkınma hamlesine ihtiyacımız var.
*Bütün badireleri ve bedelleri birlikte göğüsleyeceğimiz için rahatım, huzurluyum ve mutluyum. Ben, üstüme düşeni yerine getirmek için girdiğimiz bu yolda hep beraber dalga dalga büyüyeceğiz. Hayalleri yerle bir edilmiş, gelecek kaygısı içindeki saflarımıza katarak büyüyeceğiz.
*Aday belirleme kararımızdan telaşlananlar, seçim yapacağımızı duyunca daha da paniğe kapıldı. Çünkü onlar demokrasiyi bilmiyorlar, unuttular. Sadece bir kişinin iki dudağı arasından çıkanları demokrasi zannediyorlar. Biz ise gücümüzü bir milyon yedi yüz elli bine yakın üyemizin tek tek giderek sandığa oy atarak vereceği güce inanıyoruz. O yetkinin kutsal olduğunu biliyoruz çünkü o yetki, milletimizin bir adım sonra bize vereceği Cumhurbaşkanlığı yetkisinin ilk adımıdır. Bunlar ise öyle değil. Bu arkadaşlar, bir kişi ne derse o olur anlayışındalar.
*Ama neden korkuyorlar biliyor musunuz? Bizim de dediğimiz olur diye korkuyorlar. Ama korksunlar; partimizin ön seçim kararı demokrasi devrimidir. Demokrasi devriminin kararını alan genel başkanımızı, merkez yöneticilerimizi ve beni bu yola çıkartan Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekili grubumuzu hem alkışlıyorum hem onlara teşekkür ediyorum.
*1980'lerden sonra kabiliyet gösteremedik. Milletin kabahatinden değil, kendi eksikliklerimizden yapamadık. Uzun yıllar boyunca başımızdakiler yüzünden devletimizin ekonomisi tepetaklak oldu ve biz iktidarda değildik. Köklü kurumlar zayıfladı: Meclis'i neredeyse işlevsiz hale getirdiler. Adalet sistemi çöktü. Ama biz iktidar olmayı başaramadık. O yanlışları düzeltemedik.
*Çocuğa mikrofon tutuyorsunuz, adalet istiyor. İşçiye, iş insanına, bürokrata, kadınlara herkes adalet istiyor. Bu ülkede herkes adalet istiyor.
*Ve işte bütün bu olumsuzluklar ortadan kalksın, bu milletin önü açılsın diye biz yeniden iktidar olmak için kollarımızı sıvadık, yola çıkıyoruz.
*Biz başarıya yaklaştıkça iktidarın zulmü artıyor. Biz milleti birleştirelim, icraati, hizmeti, liyakati ve refahı yaygınlaştıralım dedikçe, iktidarın algı operasyonları peş peşe geliyor. Her gün yeni bir şey yaşıyoruz. İstanbul'da altı buçuk aydır büyük bir adaletsizlikle büyük bir saldırıyla mücadele ediyoruz.
*Çalışma arkadaşlarımızı emniyet müdürlüğünden arayıp, "Savcılık sizi görüşmeye çağırıyor" diyorlarmış. Hayır, burada bir şey yok. Kötüsü şurası: Arkadaşlarımızı, avukatları arayıp “Geliyorum” diyorlar. Ama "Avukata gerek yok, sadece seninle görüşeceğiz" diyorlar. Ne yazık ki daveti yapan polise ulaşılmaz hale geliyor. Telefon numarası ise Vatan Caddesi'ndeki emniyete ait.
*Allah aşkına, bu nedir? Çalışma arkadaşlarımı ne için davet ediyorsunuz? Emniyetten arıyorsunuz, gel diye çağırıyorsunuz ama "Savcı seninle görüşecek" diyorsunuz. Savcının başka işi yok mu? Bu kadar kötülük olmaz. Hani hukuk devletiydik? Buradan Adalet Bakanı'na söylüyorum: Hukukçu kimliğinle sor bakalım, hangi uygulamaya giriyormuş avukatsız savcı görüşmesi? Bilen var mı? Ben bilmiyorum.
*Yeni bir kumpas dalgasıyla bana ve arkadaşlarıma itibar suikasti yapmaya çalışıyorlar. Malum şahıs haftalar önce “Turbun büyüğü heybede” demişti. Allah aşkına şunlara bak: Hükümeti, yargıyı, kolluğu, işi gücü bırakmış, benimle ilgili tertipler peşinde.
*Tek dertleri var: Ekrem İmamoğlu. Ekrem İmamoğlu kadar taş düşsün başına. Yahu bir derdiniz varsa, ben buradayım. Ben buradayım; bana gelin! Milletimle beraber tam karşınızdayım. Yan yollara girme, sokaklara girme. Bırak milleti mağdur etmeyi. Milletin işini, gücünü yok etmeyi. Herkesi tehdit etmeyi bırak.
*Ben buradan bağırıyorum, çağırıyorum, söylüyorum: Gel, amacını biliyorum. Senin amacını biliyorum. İstanbul’a ve Türkiye’ye hizmet etmeyelim istiyorsun. Açıkça söylüyorum: Ekrem İmamoğlu olmadan seçime girmek istiyorsun. Haksız ve hukuksuz gayrimeşru yollarla Ekrem İmamoğlu’nu yasaklı, yarış dışına atarsan, senin gireceğin yarış meşru olacağını zannediyorsun. O yarış meşru olmaz. Bu millet sana o yarışı yaptırtmaz. Sana öyle bir yarışa sokturmaz. Bu kirli tertipler, bu kurmaca dertleri Ekrem İmamoğlu 2019’dan bu yana bunlara karşı hiç sesini kaybetmedi. Hatta 2014’ten başlarsak, 2014’ten beri başlarsak, tek suçumuz, onları dört kez yenmiş olmak.
*O sandık gelecek bu millet seni tıpış tıpış evine yollayacak!"