Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde haftalık grup toplantısını gerçekleştiriyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin bir konuşma yapıyor. CHP lideri Özgür Özel’in konuşmasından satır başları şöyle:
SOKAK HAYVANLARI: "POPÜLASYONU ARTIRACAĞINI SÖYLEDİK"
"Konya’da 2 yaşında Rana bebek sokak köpeklerinin saldırısıyla feci şekilde can verdi. Bugün de sabah Erzurum’da 10 yaşında Muratımız saldırıya maruz kaldı. O da yaralı.
Normalde bu iki olay CHP’li belediyelerde olsa ve bir şey söylemeye kalksak siyasetin girdabı içerisinde savrulur gider. Belediye hangi belediye olursa olsun, bu yasa yürürlükte olduktan sonra ve bu şekilde uygulandıktan sonra bu tip durumların olması kaçınılmaz.
Bu yasanın sokaktaki popülasyonu artıracağını söyledik. Saldırgan ırkların tespitinin imkansızlaşacağını söyledik. Götürdükleri ilk yasa al, götü, öldürdü. Kalbi olan kimse razı gelmeyeceği için ‘öldür’ kısmını kaldırdılar. Bu yasa al, götür ve ne yaparsan yap dediği için hem de bu kadar büyük ekonomik kriz varken, hayvan barınağı lazımken bunun da önünde engel. Yeni kısırlaştırma için köpekler toplanamıyor ve sokaktaki popülasyon artıyor.
Bu yasa ne hayvana ne insana sağlık, huzur verecek bir yasa değildir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal etmesini beklemeyin. Gelin yeniden hem hayvanseverleri, hayvan hakları derneğini, veteriner hekimlerini çağıralım şu Meclis'te şu yasayı düzeltelim
KARTALKAYA YANGIN FACİASI: "ALİ YERLİKAYA'YA DA SÖYLÜYORUM, '10 GÜN' DEDİ"
Bugün 49’uncu gün. Hala bilirkişi raporu yok. Heyete ‘korsan’ dendi, görevlendirme kağıdı ve yazıkları raporu gösterdik. Adalet Bakanı’nın bilgisi ve Bolu’daki talimatlandırdığı kişiler eliyle bir rapor korsanca adaletten kaçırılmış, yerine başka bir raporun ikame edilmesi de geçen 49 gün boyunca mümkün olmamıştır. Ortadan kalkan raporun işlerine gelmediği için reddedenler, ne diyecekler hep beraber göreceğiz.
36'sı çocuk, bebek 78 canımızın hesabını sormaya, bu meselenin peşini bırakmamaya devam edeceğiz. Sayın Ali Yerlikaya'ya da söylüyorum. O gün '10 gün' dedi. 'Bekleyeceğiz sayın bakanım. Yeter ki adil olsun' dedim. Dedi ki: 'Çok iyi müfettişlerimiz var. Hiçbir şey gizli kalmayacak. 10 gün bana süre verin' dedi. Kendi talep ettiği sürenin üzerinden 39 gün geçti. Suspus bir kenarda oturuyor çünkü onu atayan dolma kalemin mürekkebiyle suçluyu atayan dolma kalemin mürekkebi aynı, kalemin sahibi de Recep Tayyip Erdoğan'dan başkası değil.
BRÜKSEL ZİYARETİ VE AB İLE İLİŞKİLER: "HATANIN BÜYÜĞÜ HÜKÜMETİN"
Avrupa Parlamentosu’nda sosyalistler ve demokratlar grubu tarafından davet edildik. Yaptığımız konuşma büyük bir dikkatle takip edildi. Suriye’den, Gazze’ye, Gazze’den Rusya ile Ukrayna arasında süren savaşa kadar tüm meseleleri konuştuk. Çok yerinde önerilerde bulunduğumuz ifade edildi.
Ana mesaj Türkiye ile AB’nin ilişkilerinin iki tarafın da çıkarına olduğu. Onlara şunu hatırlattım; ‘Demiyor musunuz; keşke NATO’nun ikinci en büyük ordusu tam üyemiz olsun.’ Türkiye’nin kriterleri yerine getirmediği bir noktada tam üye olmasını kimse bekleyemez. Hatanın büyüğü Türkiye’nin değil, 22 yıldır Türkiye’yi yöneten hükümetin.
AB de hata yaptı. Onları da anımsattık. Dedik ki; ‘Türkiye’yi çağdaş dünyanın dışına itmeyin. Türkiye'yi Trump'a, Putin'e itmeyin. Dışişleri Bakanı’nı Paris’e davet etmediniz yanlıştı, Londra’ya davet edildi doğru’ dedim.
SAĞLIKTA ŞİDDET: "BU ÇIĞLIĞIN DUYULMASI LAZIM"
Türkiye’de sağlık çalışanları hak ettikleri değeri görmüyor. 70 binden fazla sağlık çalışanı şiddet mağduru olmuş. Sağlıkçılar pandemide, depremde cansiperane çalıştılar. Son beş yılda 15 bini aşkın hekim, yurt dışına gitti. Giden uzman gitsin, asistanla devam ederim diyen anlayış, yetişmiş 15 bin gencimizi Avrupa ülkelerini kaybettik. Hadi devam et bakalım asistanlarla. Ülkemizde hekim yetersiz. 14 Mart’ta aile hekimleri bir kez daha iş bırakma eylemi yapacaklar. Bu bir çığlık. Bu çığlığın duyulması lazım.
ÇAHIRHAN'IN ÖZELLEŞTİRİLMESİ: "SEÇİMDEN SONRA ÇAYIRHAN'I GERİ ALACAĞIZ"
Maalesef hani böyle "Gitti gitti." diye dövünecek durumdayız. Hep anlattım ama vicdansızlar, izansızlar bizim altın yumurtlayan tavuğu yine kestiler. Çayırhan bedavaya gitti. Haftalarca burada söyledik. Dedim ya: "Bir hediye paketi yapmamış, bir fiyonk takmamışsınız üzerine." dedim. Bakın şimdi, alan Çayırhan'ı nasıl almış. Çayırhan Termik Santrali'nin değeri 1 milyar dolar. Kömür sahalarının yaklaşık değeri de 3,5 milyar dolar. Toplam 4,5 milyar dolar bugünkü kurla 164 milyar ediyor ve bu 164 milyar liralık hem kömür sahasını ki 20 yıl önce verilmiş, şimdi geri gelmiş falan, yine veriliyor. Kömür öyle bir maden ki alınınca geriye maden diye bir şey kalmıyor. 164 milyar eden Çayırhan'ı kaça verdiler biliyor musunuz? 20 milyar TL'ye, 35 yıllığına. Taşınmazlar tamamen mülkiyet el değiştirdi. Kömürün kullanım hakkıymış. 35 yıl boyunca çıkaracak, yakacak. Çıkaracak, yakacak ve 20 milyar liraya. Üstelik %20'si peşin, gerisi Türk Lirası üzerinden 6 taksitle ödenecek... Çayırhan işçisi yalnız değildir. Bir de orta vade bir şey söyleyeceğim. O da şu: İnşallah çok da orta vade değil, kısa vade olur. Yapılacak seçimden sonra Çayırhan bizimdir kardeşim. Geri alacağız.
TÜİK’E ELEŞTİRİ: "ANKET YAPTIR, ENFLASYONA İNANAN VAR MI"
TÜİK enflasyonu açıkladı. ‘Bu rakam doğru mudur’ diye soruyorlar. Türkiye’nin yüzde 85’i açıklanandan daha fazladır diyor. AK Partililerin yüzde 68’i, TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranına inanmıyor. Tayyip bey yaptır bir anket, TÜİK’in açıkladığı enflasyona inanan var mı görelim.
ÖZER HAKKINDAKİ İDDİANAME: "SENEYİ DEVRİYESİ GELİYOR"
Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer, 20 Şubat’a kadar iddianame bekledi. 20 Şubat’ta iddianame çıktı, mahkeme günü vermişler 23 Mayıs’a… Allah’tan korkun. Neredeyse seneyi devriyesi geliyor. Yaza gelecek, adli tatile gelecek, bir sonraki duruşma 1 yıl sonrasına gelecek, ceza almayacağı bir davadan.
BELEDİYELERE YÖNELİK SORUŞTURMALAR: "GİDEN PARA DEĞİL, GELEN PARA"
Belediye başkanlarımızı abuk subuk iddialarla içeride tutmaya devam ediyorlar. Beykoz Belediye Başkanımız, yoksula yardım için alınan peynirin hesabını veriyor. ‘Hoş geldin bebek’ paketi yüzünden soru soruyorlar, tutuklama yapıyorlar. 67 bin lira para hareketi bulmuşlar… Alaattin Köseler demiş ki; ‘Almadım.’ Bir bakmışlar, giden para değil, gelen para." O niye? Çünkü Alaattin Bey otobüs üstünde söz vermişmiş, kahvelerde söz vermişmiş, kendi yemek parasını, ulaşım parasını belediyeden almıyor. Belediyede yediği yemeğin, hızla Ankara'ya giderken alınan uçak biletinin parasını hesaplamış, 67.000 lira. Özel kalem hesabına geri yollamış. Bunlar tabii bunların kitabında böyle bir şey yok ki. "Aha!" demiş, "67.000 lira zimmetine para geçirmiş." 67.000 lirayı belediyeye iade ediyor.
İFTAR HESAPLAMASI: "ZİNCİR LOKANTAYA 145 LİRA, VATANDAŞA 400 LİRA"
Besiciyi desteklemek yerine Et ve Süt Kurumu'nu ithalat kurumu haline getirdiler. Yalnız inanılmaz işler oluyor burada. Dikkatle bakıyoruz. Bunlar bir anlaşma yapmış. Bu zincir lokantalar, zincir yemek yenilen yerler var. İsim vermeyeyim şimdi. İsim verince çoğunun patronu yandaş, burada söyleyeceğim ismini ama çalışanlarına kıyamam. Millet kızıyor, protesto ediyor, işten çıkarırlar, bir şey olur. Bu zincirlerdeki sürekli et satan mağazalar için Et ve Süt Kurumu bir anlaşma yapmış. Onlara 175 liradan getirdiği ithal canlı hayvanı veriyor. Bundan satılmaya hazır haldeki etin maliyeti 270 lira ama Et ve Balık Kurumu'nun önünde soğukta -17 derecede kuyruk bekleyenlere 400 lira. Bakın, 175 lira canlısını, löp eti, maliyeti 270 liraya geliyor zincir marketlere. Onlara her gün istedikleri kadar var 270 liradan ama soğukta bekleyen vatandaşa 1 kilo sınırı var, 1 kilo. Amcam oradan gösteriyor yazık ki yavrum, 1 diyor.
KENT LOKANTALARI: "DÖRT KAP YEMEĞİN MALİYETİ 320 LİRA, KENT LOKANTASINDA 40 LİRA"
Geçen sene 4 kişilik aileyi davet edip onlara bunu evde pişirmenin maliyeti 1.370 liraydı. Bugün aynı iftar sofrasının maliyeti 2.530 lira olmuş. Aradaki 1.200 lira Tayyip Bey'in iktidarda olmasının iftar sofrasına maliyeti arkadaşlar. Tayyip Bey'in iktidarının maliyeti.* Tam olarak artış %85. O da TÜİK %39 derken ENAG enflasyon %80 diyor ya. Sokağa çıktığında, sorduğunda her enflasyon, "Her şey ateş pahası. Her şey geçen senenin iki katı." deniyor ya, işte bu rakam da TÜİK'i yalanlıyor, vatandaşın hissiyatının doğru olduğunu gösteriyor. İftarda dört kap yemeğin evdeki maliyeti kişi başına 320 lira. Belediyelerin kent lokantalarında dört kap yemek 40 lira, 50 lira, bilemedin en pahalısında 70 lira. İstanbul'da Ekrem Başkan'ın başlattığı, markalaştırdığı kent lokantalarından şu anda ülke genelinde 110 tane lokantamız var. *Bunun en çarpıcı örneği kent lokantalarında yediği yemeği sosyal medyada paylaşan Vedat Milor'a açılan soruşturma.
VEDAT MİLOR'A SORUŞTURMA: "ÖNÜNDE 500 METRE KUYRUK VAR"
Çünkü Vedat Milor "Herkes konuşuyor, çok ucuz, herkes gidiyor, gideyim yiyeyim bakalım." demiş. Yiyince de "Bu fiyata bu lezzet gerçekten inanılmaz." demiş. Vedat Milor'a soruşturma açtılar. Ticaret Bakanı da diyor ki: "Ne yaptık ya? Kent lokantasına mı açtık? Vedat Milor'a gittik, sorduk. Sen burada gizli reklam mı yapıyorsun?" Be Allah'ın adamı, kötü bir şey demek istemiyorum, kent lokantasının reklama mı ihtiyacı var? 1 bir mercimek çorbasının 150-200 lira olduğu yerde mercimek çorbası yanında daha üç kap yemek 50 liraya satılıyor, önünde 500 metre kuyruk var. Kent lokantasına "Gizli reklam." diyorlar. Allah akıl fikir versin.
YENİ ŞAFAK'TAKİ YAZI: "DAVA AÇACAKSA 'ALÇAK ADAM' LAFINI YAZIYI YAZANA SÖYLEDİM"
Bütün uyarılarımıza rağmen o cihatçıların elinde silah, güvenlik gücü olmuş. Peki senin, bütün yaptığın her işi öven, resmen iktidarının Pravda gazetesi Yeni Şafak gazetesinde adam çıkıp köşe yazıyor ve diyor ki: “Nusayriler emperyalizme yaptıkları köpekliğin bir sonucu olarak hala Suriye’de sivil insan öldürecek kadar alçak oldukları için gebertiliyorlar.” Bunu söyleyen bir Twitter hesabı olsa, değiştirin rolleri, bunu söyleyen bir Twitter hesabı olsa ve bunu El Şaara’nın militanları için söylüyor olsa bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı harekete geçer, hesabı bulur, sabah evi basar, getirir.
Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmenin, dini duyguları istismar ederek kin ve nefret yaratmanın bundan daha başka tanımı var mı? Var mı başka tanımı? O Nusayri dediğin Arap Alevilerinin akrabaları 50 kilometre ötede Hatay’da yaşıyor, göz yaşı döküyor. Alçak adam! Alçak adam!
Dava açacaksa “alçak adam” lafını yazıyı yazana söyledim. Öbürü dava açacaksa zaten açacak bir sebep buluyor. Ama şu kadarını söyleyeyim: Biz burada dünyanın neresinde olursa olsun, Filistin ise Filistin’de, Ukrayna ise Ukrayna’da, dünyanın herhangi bir coğrafyasında bir masum kanı akıyorsa onların yanında duruyoruz.
SURİYE’DE YAŞANANLAR: "ONLARI ŞEYTANLAŞTIRMAK HANGİ VİCDANIN ESERİ"
Suriye’de oluşturulan yalancı baharın havası dağıldığında, saldırıların tekrar başladığına şahitlik ettik. Lazkiye ve çevresindeki Aleviler hedef oldular. Aslında bugünlerin geleceği, Hatay’daki akrabalarının aylardır endişelerinden, onların kanaat önderlerinin seslerini duyurmaya çalışmalarından belliydi.
Türkiye, adım adım gelen bir katliama ağlayan yurttaşlarının sesini duymadı maalesef. Gölge bakanları görevlendirdik. ‘İyiye gidecek’ dediler, yapılması gereken doğruyu yapmadılar. Neydi o doğru? Suriye’yi gerçekten temsil eden bir geçiş hükümetinin kurulması gerekiyordu. Yapılması gerekenleri yapmadıkları için orada bir büyük katliam yaşandı.
Önce rakamları söylemediler. Sonra videolara eski videolar dediler. Ama en sonunda ortaya çıktı; ‘Uyardık, soruşturma açtı’ diyorlar. Esad’ın yaptıklarını doğrudan bir gruba, Arap Alevlerine yüklemek, onları şeytanlaştırmak hangi vicdanın eseridir?"
DEM PARTİ GÖRÜŞMESİ: "BELEDİYELERE KAYYUM, BİR TARAFTAN AÇILIM"
DEM Parti’nin heyetini genel merkezimizde ağırladık. Kürt meselesinde tarihsel tutarlılığa sahip bir parti olarak, tutumundan herkesin emin olduğu bir siyasi parti CHP’dir. Kürt sorunu, demokratikleşmeyle çözülmelidir. Bu Meclis’in çatısı altında çözülmelidir. Hem Alevilerin, hem Kürtlerin, hem de ifade özgürlüğüne ilişkin tüm sorunlarını çözecek bir demokratikleşme paketine ihtiyaç olduğunu söylüyoruz.
Bir yandan belediyelere kayyum atayacaksın, hem de sonra bir başka taraftan bir başka açılım yapacaksın. ‘PKK’lıları belediyelere dolduracak’ diyorlardı, şimdi PKK terör örgütü olmaktan çıkacak anlaşılan, geleceğe dönük terör örgütü icat ediyorlar."
CHP'DE ÖN SEÇİM: "1 MİLYON 750 BİN YENİ ÜYE"
Son olarak bir teşekkürle bitirmek isterim. Şubat ayı içinde, kısa şubatta dedik ki: “Baba evinin kapılarını açıyoruz.” Şu anda o gün 1 milyon 530 bin üyemiz vardı. Dedik ki: “Hadi bakalım, hadi bakalım. Gençler gelsin. Baba evinin kapısı açık. Milliyetçi demokratlar, muhafazakar demokratlar, Kürt demokratlar gelsin.” Cumhuriyet Halk Partisi’ne kaydolanlar şubat sonuna kadar, şubat ayının sonunda kesinleşecek listelerle 23 Mart tarihinde oy kullanacaklar ve hedefimizi, “1 milyon 600 bin üye ile sandığa gideceğiz.” demiştik. 28 Şubat geldi bitti, kayıtlar artık devam ediyor ama o güne kadar kaydolanlar Türkiye’nin cumhurbaşkanı adayını ilk ön seçimle belirleyecek o tarihi seçiminde seçmen oldular. 70 bin gelsin diye beklerken tam 230 bin yeni üye ile 1 milyon 750 bine ulaştık. Bir yanda, bir yanda “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder.” lafı, Recep Tayyip Erdoğan’ın bence hayatında söylediği en doğru laf. “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır.” lafı, bu ondan da doğru. Bu yüzden İstanbul’u kazanana, kendisini dört kez yenene bir kez daha bu şansı vermemek için onu kuşatmaya çalışan, onu kuşatmak için masum belediye başkanlarımızı içeri atan, insanlara terör yaftası sürmeye çalışan ve kendi belediyelerindeki akıl almaz yolsuzluklar ağı bir yana kir tutmaz Cumhuriyet Halk Partisi’ne elindeki kiri bulaştırmaya çalışan anlayışa inat biz sinmedik, geri adım atmadık, eğilmedik, susmadık. Hep birlikte ayağa kalktık, meydan okuduk. 23 Mart’ta Türkiye’nin baharıdır. Dünyada diktatoryal rejimler, örneğin Arap Baharı’nda milyonların meydanlara çıkmasıyla değiştiler. Onu, o işleri Bop’a ve Bop’un eş başkanına soracaksınız. Bizim, bizim Gaziden aldığımız miras sandıktır. Sandığa inanırız, sandığa güveniriz. Seçimsiz hiçbir şeye tevessül etmeyiz. Şimdi o esas sandığı getirebilmek için ön seçim sandığı var. 23 Mart Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türkiye baharının tarihidir. 1 milyon 750 bin üyemize sesleniyorum: 23 Mart sabahı kalkın, uyanın, ayağa kalkın ve sandık başına koşun. Bir sonraki cumhurbaşkanını seçmeye gidiyorsunuz. Gelin, seçin, tarihe geçin. 230 bin genç üyemize, 1 milyon 750 bin üyemize sesleniyorum: Gel, seç ve tarihe geç. Hepinize güveniyorum, hepinize inanıyorum. Gençler sizi yürekten selamlıyorum. Gelin, seçin, tarihe geçin."