Gerçek Kocaeli Gazetesi - Son Dakika Kocaeli Haberler

BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Vicdanı sahibi bir savcı, bir hâkim bu çifte standardı açıklasın

Ertuğrul Özkök yazdı: Bu, siyasetin aldığı siyasi bir karardır ve yine siyaset düzeltmelidir. Düzeltmenin ilk adımı da İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuksuz yargılanmasının sağlanmasıdır. 

05 Nisan 2025 Cumartesi 13:16
Vicdanı sahibi bir savcı, bir hâkim bu çifte standardı açıklasın

Bayram öncesi İstanbul’un seçilmiş iki Büyükşehir Belediye Başkanı için açılan iki davadaki ana suçlama maddelerini yazmıştım.

Biri 2002 yılında Recep Tayyip Erdoğan’a, öteki de 19 Mart 2025 sabahı Ekrem İmamoğlu’na yöneltilen ana suçlama maddeleriydi.

İkisine de aşağı yukarı aynı maddelerden suçlama yöneltilmişti.

Ama savcıların sunduğu ayrıntılı olaylar farklıydı.

Bugün bir adım daha ileri gidip, 2002 yılında dönemin eski seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında Cumhuriyet Başsavcısı tarafından yapılan suç duyurusunda yer alan 19 somut iddiayı yazıyorum:

HANGİ İHALELERDE SUÇ İDDİASI VARDI

Sanık Recep Tayyip Erdoğan hakkında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce personelin taşınması için servis kiralama işi ihaleleri;

167 hat üzerinden 3.1.1995’te
179 hat üzerinden 17.12.1996’da
173 hat üzerinden 26.12.1995’te
130 hat üzerinden 19.02.1998’de

82 hat üzerinden 19.02.1998’deki isnatlar, İstanbul Metrosu birinci aşama inşaatı sanık hakkındaki isnatların TCK’nın 205. maddesine,

Fatih Arapemini Katlı Otopark İnşaatı ihalesinin TCK’nın 205. maddesine,
12.11.1996’da 200.000 adet, 23.10.1997’de 403.000 adet, 12.11.1998’de 450.000 adet fidan, 500.000 adet süs bitkisi, 51.000 adet yol ağacı ihalesinin TCK’nın 205. maddesine

AKBİL, ARAÇ KİRALAMA SUÇLAMALARI NELERDİ

İSBAK AŞ tarafından yapılan araç kiralanması işine yönelik eylemlerin TCK’nın 366/2. maddesine,

KİPTAŞ ihalelerine ilişkin; 6.10.1998’de yapılan İkitelli 4. etap konut inşaatı ihalesine TCK’nın 202, 205. maddelerine,

HALK EKMEK AŞ’nin 25.9.1998’de Edirnekapı fabrikası ekmek taşıma ihalesinin TCK’nın 366/2. maddesine,

AKBİL eylemlerinin TCK’nın 202. maddesine,

15.4.1997 ve 21.4.1998’de personel servis ihalesinin TCK’nın 366/2. maddesine,

DOĞALGAZ, KİTAP BASIMI

Doğalgaz el kitabı basım ve dağıtım ihalesinin TCK’nın 202. maddesine,
İstanbul Dergisi, hikâye ve boyama kitabı basımı ihalelerinin TCK’nın 202. maddesine,
Radyo reklamı, takvim arkalığı, açılış-organizasyon ve kolonyalı mendil ihalesinin TCK’nın 202. maddesine,

İGDAŞ İHALELERİNDE İRONİ ŞİRKETİNE VERİLEN İŞLER

İGDAŞ ihalelerinde İroni şirketine yapılan ihalelere ilişkin iddiaların TCK’nın 202. maddesine,

Sticker yapıştırma ihalesi, İGDAŞ tanıtım filmi ihalesi ve Avrasya Maratonu açılışı-organizasyon ihalelerinin TCK’nın 202. maddesine,

Mobil tahakkuk sistemi ile sayaç okuma ihalesinin TCK’nın 202 ve 212. maddelerine, 3628 sayılı “Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu”nun 17/2. maddesi uyarınca;

Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar verildi.

BU 11 SUÇLAMA TCK’NIN HANGİ MADDELERİNE GÖRE SUÇTU

Başsavcılık, işte tek tek ayrıntısını verdiğim bu iddiaları, daha önce de yazdığım gibi şu 6 suç kategorisi içinde toplamıştı:

Cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek ve bu teşekkülü yönetmek (TCK’nın 313. maddesi) — Danıştay 2. Dairesi’ne gönderildi.

Nitelikli zimmet (TCK’nın 202/2, 80. maddeleri)
Devlet alım ve satımlarında çıkar sağlamak (TCK’nın 205, 80. maddeleri)
Rüşvet almak (TCK’nın 212/1. maddesi)
Görevde yetkiyi kötüye kullanmak (TCK’nın 240. maddesi)
Artırma ve eksiltmeye hile karıştırmak (TCK’nın 366/2. maddesi)
BİR TEK GİZLİ TANIK YOK, O GÖRMÜŞ BU GÖRMÜŞ YOK

Dikkat edin.

İddiaların hiçbiri kim ve ne olduğu belirsiz “gizli tanık” ifadelerine, “İhbarcı” adı altında ortaya çıkıp da, gördüğünü söylediği toplantılarda cep telefonunun bambaşka yerlerde sinyal veren ve normal olarak bir hâkimin anında reddetmesi gereken itibarsız ihbarcılara dayanmıyor.

Suçlamalar belgeler üzerinden yapılıyor. Üstelik parasal değerleri İmamoğlu’nunkinden kat kat fazla.

Suçlamayı yapan da Cumhuriyet Başsavcısı.

NE EVİNE SABAH BASKINI YAPILDI NE TUTUKLANDI

İşte böyle bir somut suçlama tablosu ile yargılandı dönemin seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı.
Ne 20 arabayla evine baskın yapıldı.
Ne eşinin ve çocuklarının önünde alınıp götürüldü.
Ne 4 gün gözaltında tutuldu.
Ne de tutuklanıp Silivri gibi, Ergenekon ve Balyoz skandallarından sonra artık adı Esad rejiminin Sednaya’sı ile aynı seviyeye inen bir cezaevine konuldu.
Davası normal olarak görüldü.
Bazılarına sadece avukatları girdi.
Ve sonunda beraat etti.
Bazıları da Rahşan Ecevit affına girdi.

VİCDAN SAHİBİ BİR SAVCI, HÂKİM VEYA SİYASETÇİ BİZE BU ÇİFTE STANDARDI AÇIKLASIN

Şimdi vicdanı olan hangi savcı, hangi hâkim, hangi siyasetçi bize bunu mantıklı ve ikna edici gerekçelerle açıklayabilir?

Var mı öyle biri…

Erdoğan 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na 1 milyon oyla seçilmişti.

Bu da İstanbul halkının oylarının sadece yüzde 26’sıydı.

Yani her 4 İstanbul vatandaşından sadece biri ona oy vermişti.

Onun dışında 4 adayın oyları neredeyse birbirine eşit bölündüğü için aradan çıkmıştı.
İmamoğlu daha 1 yıl önce yüzde 52 oyla seçildi.

4.5 milyon İstanbullunun oyunu aldı.

Üstelik bu üst üste üçüncü seçimiydi ve her seçimde oyunu daha da yükseltti.

ADALET BAKANI ÇIKIP BİZE BU ÇİFTE STANDARDI İZAH ETSİN

Adalet Bakanı yüzümüze baka baka “Bu, bağımsız ve tarafsız yargının kararı” diyor.
Öyleyse bu çifte standart nedir?

Yani “Erdoğan’ın kaçma ve delilleri karartma ihtimali yoktu, İmamoğlu’nun var mı?” diyeceksiniz…

Allah aşkına yukarıda yazdığım suçlama tablosuna bir bakın.

Neyle açıklayacaksınız İmamoğlu’nunkinden çok daha somut, öyle herkesin gülüp geçtiği kim olduğu belirsiz gizli tanıklara değil, Cumhuriyet Başsavcısının resmi belgeler üzerinden yaptığı suçlamaları tutuksuz yargılayıp, daha şimdiden çökmüş bir davayı süresi seçime kadar gidebilecek insafsız bir cezaya çevirme hazırlığınızı?

BU BAL GİBİ BİR SİYASİ DAVADIR

Çıkın artık, dürüstçe itiraf edin.

Bu sapına kadar siyasi bir davadır.

Türk halkı da, dünya kamuoyu da bunun bal gibi siyasi bir karar olduğunu biliyor.
Bilin ki bu kararla Türk yargısının itibarına çok ama çok ağır bir darbe vuruldu.

Bu yarayı sarmak çok uzun zaman alacak ve Türkiye’nin hem sosyal yapısına, hem de itibarına tahmininizin ötesinde büyük zarar verecek.

BU DAVA BİR GÜN YASSIADA İLE AYNI HİZAYA YAZILABİLİR

Ve yine bilelim ki, yanlışlıklar düzeltilmediği takdirde bu davanın Türk siyaset ve adalet tarihindeki yeri, Yassıada Mahkemeleri’nden çok da farklı olmayacak.

İkisi arasında ne fark var deseniz, cevabı da şudur:

Bir tek “bebek ve don davası…”

Ve son bir hatırlatma:

Yassıada’da yargılanıp idam edilen o insanlar bugün İstanbul’un en mutena yerlerinden birindeki anıt mezarlarında yatıyor.

Her yıl törenlerle anılıyorlar.

BAHÇELİ’NİN TEMENNİLERİ İÇİN BİR NİYET MEKTUBU OLABİLİR

O nedenle sözlerimi şöyle tamamlayacağım:

Bu, siyasetin aldığı siyasi bir karardır ve yine siyaset düzeltmelidir.
Düzeltmenin ilk adımı da İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuksuz yargılanmasının sağlanmasıdır.

Ve herkes de bunun Ankara’dan gelecek bir mesajla sağlanabileceğini biliyor.
Ayrıca bu, dün sağlığına kavuştuğunu gördüğümüz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, bayramın birinci günü Türkgün gazetesine yazdığı yazıda önerdiği adalet ve demokrasi temennisinin samimiyeti konusunda da çok etkili bir niyet mektubu olurdu.

Ertuğrul Özkök

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.