Gerçek Kocaeli Gazetesi - Son Dakika Kocaeli Haberler

BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Bunca haksızlık, hukuksuzluk karşısında neden sessizler?

Odatv yazarı Ayşe Baykal yeni yazısında İmamoğlu soruşturmasına ve boykot çağrıları nedeniyle gözaltına alınan işinden olanlara sessiz kalan AKP'lileri kaleme aldı... 

06 Nisan 2025 Pazar 13:48
Bunca haksızlık, hukuksuzluk karşısında neden sessizler?

Gazeteci Soner Yalçın 03 Nisan 2025 tarihli yazısında AK Partili arkadaşlarından bahsedince ben de AK Partili arkadaş ve tanıdıklarımı yazmak istedim.

Soner Bey yazısında özetle; Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklu yargılanması ve sonrasında yaşananlarla ilgili arkadaşı olan AK Partililerin; hayal kırıklığına uğradıklarını, mahcubiyet duyduklarını, usandıklarını, kendilerini suçlu hissettiklerini yazmış…

Yazısını şu soruyla bitirmiş Soner Bey” Siz farkında değil misiniz? Cesur olduklarından hiç kuşku duymadığım AKP’liler, çıkıp iktidarlarını destekleyen açıklama yapmıyor, demeç vermiyor.”

Yani iktidara olumlu tepki vermeyerek tepki gösteriyorlar.

Ben AK Partiye destek verenleri iki gruba ayırıyorum. Tabii ki bu bir genellemedir, istisnalar her zaman vardır.

Bir grup Soner Bey’in bahsettiği arkadaşlar. Bu kişiler sessiz kaldıkları için linç yerler ve “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” Hadis-i Şerifi’ne istinaden kendi mahalleleri ve karşı mahalle tarafından yargılanırlar.

Aslında onların davranışlarını da bir Hadis-i Şerif’le açıklamak mümkün;

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş “İçinizden biri bir kötülük – haksızlık görürse eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona buğz etsin). Bu imanın en zayıf derecesidir.”

Yani gerek İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanmalarından gerek eylemlere katılan öğrencilerin tutuklanmalarından gerek boykota destek verenlerin gözaltına alınmasından, hatta İsrail’le olan ticaretin devamından vs. gibi hususlardan rahatsızlık duyup sessiz kalan AK Partili arkadaşlar, sadece onlar da değil bazı din insanlarının sığındığı Hadis-i Şerif’tir.

İmanın en zayıf derecesi de olsa kalple buğz etmek – onaylamamak – da bir tepkidir. Zira konuştuklarında bir şeyleri değiştiremeyeceklerini bilmekle birlikte davaya zarar vermekle suçlanacaklar.

Bir grup da Tayyip Bey’e inanan ve sorgulamayan hatta sorgulamayı dine ve vatana ihanet olarak gören, geçmiş travmalarından kurtulamayıp bugünü ve yarını göremeyen arkadaşlar.

Halbuki İslam tarihinde adaletiyle bildiğimiz Hz. Ömer minberden "Benim yanlış yaptığımı görürseniz ne yaparsınız?" diye sorunca sahabeden biri kılıcını çekerek "Seni bu kılıcımızla düzeltiriz Ey Ömer!" kıssasını dinlemiş insanlarız. Lakin bugün Tayyip Bey çıkıp böyle bir soru sorsa değil kılıçla “Sözümüzle düzeltiriz” diyen çıkmaz.

Ben, Ekrem Bey ve arkadaşlarının tutuklanmalarını hukuk çerçevesinde görenlere ve sonrasında gerçekleştirilen eylemlere itiraz edenlere şu soruyu soruyorum;

Bir sabah kalktığınızda yaşadığınız şehirde iletişim ve ulaşım kısıtlanmış, desteklediğiniz partinin belediye başkanları vs. gözaltına alınmış haberini duysanız ne hissederdiniz? Üstelik müfettiş raporlarıyla değil kendi partisinden insanların söylemleriyle…

Yani, Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı iken AK Partili liderler içlerinden birilerinin iddialarıyla, gözaltına alınıp tutuklansaydı, hangi Ak Partililer “Sezer’in bir bildiği vardır.” derdi.

Refah Partisi ve Fazilet Partisi kapatıldığında dedik mi? O dönem yasak gerekçesi “Laik Cumhuriyet İlkesine aykırı” eylemler idi. Bununla birlikte yolsuzluk iddiaları da vardı. Bugünün iddiası; PKK, FETÖ vs.

Her dönemin yasaklar için kutsalı var…

Bizler 90’larda başörtülü eylemlerine, devlete karşı gelmek, Cumhuriyeti yıkmak için mi katıldık, haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüz için mi?

Kendimi bildim bileli muhafazakâr camia olarak, bir şeyleri veya birilerini boykot ediyoruz. Eti’nin ne günahı vardı, yıllarca boykot edildi. Bugüne kadar bir kişi boykot yüzünden tutuklandığını veya linç edildiğini görmedim.

Ama bu eylemciler başka, bu boykot başka…

Kime göre başka…

Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları tutuksuz yargılanabilirdi. Eyleme katılan öğrenciler tutuklanıp tehdit edilmek yerine “sizi duyduk” gençler denilerek evlerine gönderilebilirdi. Özgür Özel’in boykot çağrısını paylaşanları gözaltına alıp kurum ve kuruluşlardaki işlerinden etmek yerine boykota katılmama çağrısı yapılabilirdi.

Eyleme katılanlar ve boykot yapanlar ekonomiye zarar veriyor da kayyum atamaları ve tutuklamalar vermiyor mu?

İktidar veya iktidarı destekleyenlerin şunu anlaması gerek artık; çeşitli gerekçelerle belediyelere kayyum atamak, siyasi parti genel başkanlarını ve seçilmiş belediye başkanlarını tutuklamak; seçmenin iradesini, emeğini, seçimini yok saymaktır. Yok sayılan insanı ne tutuklamakla ne de başka bir şeyle korkutamazsınız. Ki toplumun bir kısmı bu psikolojideyken diğerlerinin huzurlu, güvenli hissetmesi mümkün müdür Allah aşkına?

Gerçek hayatta yaşanan tartışmalar televizyon ekranlarındaki konuşmacıların tartışmaları gibi olmuyor. Ekranlardakiler bu tartışmalardan maddi kazanç veya prim sağlıyor. Ancak aileler, arkadaşlar, komşular birbirinden uzaklaşıyor.

Yaşananların sosyolojisini anlamak yerine psikolojik savaş ilanı nedir?

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.