İyi Parti’nin programında, Avrupa'ya ve AB standartlarına çok sayıda atıf var. Eğitim, sağlık ve sivil toplum alanlarından Avrupa’daki seviyenin yakalanması amaçlanırken, parti programı, basın özgürlüğü konusunda AB standartlarını hemen uygulamayı taahhüt ediyor. Programda, Türkiye-AB ilişkilerinin hem Türkiye hem de AB için hayati önemde olduğu vurgulanırken, gelinen noktanın büyük oranda AB’nin iç sıkıntılarından kaynaklandığının altı çiziliyor. AB üyelik süreci de “sözde” bir süreç olarak tanımlanırken, ilişkilerin yeni bir zeminde tanımlanmasının sağlanacağı belirtiliyor.
AB'de Türkiye’yi yakından takip edenler için, Meral Akşener tarafından böyle bir partinin kurulması sürpriz olmazken, parti ile ilgili önemli soru işaretleri de dile getiriliyor. Bu anlamda, AB çevreleri tarafından özellikle 3 noktaya vurgu yapılıyor:
1- Parti kadrosu
İyi Parti kendisini merkez bir parti olarak konumlandırsa da özellikle üst düzey yönetimde MHP kökenli siyasetçilerin ağırlığı dikkat çekiyor. Bu anlamda, partinin gerçekten merkezde yer alacak şekilde daha fazla merkez sağ, liberal ve merkez sol kişiliği partiye kazandırıp kazandıramayacağı merak ediliyor. İyi Parti’nin kuruluşu özellikle Avrupa’daki liberal ve merkez sağ partiler tarafından çok önemli bir gelişme olarak görülürken, partinin programına uygun bir kadroyu kurup kuramayacağı bu bakışın nasıl şekilleneceğinde belirleyici olacak.
2- Akşener Türkiye’nin Merkel’i mi yoksa Le Pen’i mi?
İlk soru ile de bağlantılı olarak, Akşener’in merkez siyasette yer alan Merkel’e mi yoksa aşırı sağdaki Le Pen’e mi daha çok benzediği sorusu belki de en çok tartışılan konuların başında. Elbette Akşener’in MHP geçmişi ve MHP’nin Avrupa’daki imajı bu soruyu ortaya çıkarıyor. Özellikle Avrupa’daki sol partilerin bunu ön plana çıkardığını görüyoruz. Bunun arkasındaki en büyük neden ise Akşener’in şu ana kadar Avrupa’ya kendini pek fazla anlatamamış olması. Bu anlamda partinin uluslararası bir tanıtım stratejisi olacak mı, ilerleyen günlerde göreceğiz.
3- İyi Parti, önüne çıkması muhtemel hukuki ve lojistik engelleri aşabilecek mi?
İyi Parti’nin siyasette alternatif bir parti olabilmesi için öncelikle ayakta kalması ve seçimlere güçlü bir şekilde girmesi gerekiyor. Ancak önüne çıkması muhtemel engelleri aşıp aşamayacağı veya bu engellerden ne kadar güçlü çıkacağı konusu Avrupa’da da soru işaretleri yaratıyor. MHP kurultayı ile ilgili ortaya çıkarılan hukuki engeller düşünüldüğünde, benzer engellerin İyi Parti’yi engellemek için de ortaya çıkabileceği AB koridorlarında da konuşuluyor. Bunun yanında, örgütlenme ve tanıtım alanındaki engellerin de partiyi yavaşlatabileceği belirtiliyor.
Bu soru işaretleri dışında, partinin kuruluşu AB çevreleri tarafından genel olarak pozitif bir gelişme olarak görülüyor. Bu anlamda, AB kurumlarından farklı temsilcilerin üzerinde mutabık olduğu 4 nokta var:
i. İyi Parti’nin kuruluşu, Türkiye’de merkez siyasette önemli bir boşluğu doldurma potansiyeli nedeniyle önemli.
ii. Kadın hakları konusunda son yıllarda Türkiye’de bir gerileme yaşanırken, bir kadının siyasette böylesine önemli bir rol oynaması çok olumlu.
iii. Türkiye’nin en önemli problemlerinden biri de muhalefet sorunuyken, alternatif bir muhalefet partisinin ortaya çıkışı olumlu.
iv. İyi Parti'nin en azından program bağlamında demokratik değerlere, hukukun üstünlüğüne, özgür basına, kadın haklarına ve sivil topluma güçlü bir şekilde sahip çıkması çok önemli.
AB’nin, İyi Parti’yi önümüzdeki günlerde yakından takip edeceğine kuşku yok. Ancak bu ilgi seviyesinin ne kadar canlı kalacağı biraz da partinin önümüzdeki günlerde özellikle kadro, söylemler ve tanıtım anlamında atacağı adımlara bağlı olacak. Şu an için, “Akşener” soyadının nasıl telaffuz edildiği ve “iyi” kelimesinin farklı dillerde nasıl kullanılması gerektiği de Brüksel’de Türkiye ile ilgili sohbetlerde en çok konuşulan konular arasında.