İşte o açıklamanın içeriği: Geldiğimiz noktada gözardı edemeyeceğimiz bir gerçeğin altını çizelim. On beş yıllık iktidarın ekonomide, ticarette, mimaride, dış politikada yenilik adına ortaya getirdiği her ne varsa bu geleneklerimizi, toprakların birikimini ve deneyimini silip süpürmüştür. Değişim oyunları ve tutturdukları yeni Türkiye türküleri ile yerinden oynatmadıkları bir tek taş kalmadı. İş başına gelen her bakan, koltuğa oturan her belediye başkanı bir çılgın proje bulup kendisini parlatabilmek adına çılgına döndüler. Şimdilerde bir şey yapmış olmak için sahnedekileri değiştirerek milleti kandırmaya çalışıyorlar.
Oynayıp durdukları bu tehlikeli oyunda sıra öğrencilere gelmiştir. Ayda bir gece yarısı bir değişim kararı ile milletin yıllardır bildiği ve tanıdığı sınavlarla oynuyor, sınavlarla değil çocukların geleceği ile oynuyorlar. Bunun adına da Yeni Türkiye diyorlar. Her yeni olanın iyi olacağını bu arkadaşlara kim öğretti ise sürekli eskiyi bozup duruyorlar. Parklara beton döküyorlar, olmadı betonların üstünü yağlı boyalarla boyuyorlar, güzelim mahalleleri yıkıp hayalet gibi betonlar dikiyorlar, hatıralarımızı, hayallerimizi bile değiştirmeye çalışıyorlar.
15 yıllık Ak Parti iktidarına her Milli Eğitim Bakanı yenilik vaadiyle geldi ve bir öncekini değiştirdi. Matematikteki fasit daire gibi nitekim döne döne en başa, iktidara geldiklerinde var olan sınav sistemine geri döndüler. Şu an sayın cumhurbaşkanının bir bayram havasında emir buyurduktan sonra gelen sitem eski Türkiye’nin yani 80’lerin eğitim sistemidir. Hatırladığımız kadarıyla aradaki fark, 80’lerde çocukların gireceği sınavlara Kenan Evren doğrudan müdahil olmamıştı.
Ak Parti yenilik adına ne getirdiyse eskisinden daha beter oldu. Yollar yapıldı, pahalılıktan yola çıkamaz, köprülerden geçemez, trafikten evlerimize varamaz olduk. İktidara geldiklerinde okula yeni başlayan bir çocuk, şimdi 22 yaşına geldi. 22 yaşındaki bu gençler iş bulamadığı için işsiz dolaşıyor ve gelecek kaygısı yaşıyorlar. Bu gençlerin sıkıntılarına kafa yorsunlar ve iş imkanı olan okullar açsınlar. Endüstri Meslek Liseleri’nin değerini yeniden ortaya çıkarmak için buokullara öğrenciyi sınavla alın ve üretim koşullarına uygun mesleki gelişmelerini sağlayın. Sanayi kenti olan Kocaeli’de mesleki eğitimdeki oran % 45’tir. Türkiye hedefi bile %60 iken sanayi kentinde bu oran Kocaeli için çok düşüktür.
Şimdi bu saatten sonra karşımıza bir de nitelik meselesi çıkardılar. “Nitelikli okullara gitmek isteyenler sınava girsin” diye açıklama yapan bakana sormak istiyoruz. Kocaeli’de 8. Sınıfa giden 26.800 öğrenci var. Bunlardan 2680 kişi sizin tabirinizle nitelikli okullara gidebilecek. Peki geriye kalan öğrenciler hangi nitelikteki okullara gidecek? Niteliksiz okul, niteliksiz öğretmen ve niteliksiz öğrenciden mi bahsediyorsunuz. Ortaokul sonrası öğrencilerin yüzde 10’nu alıp yüzde 90’nına niteliksizsiniz mi diyeceksiniz.
Çıkmışlar öğrencilere mahallelerinizdeki okula gideceksiniz, diyorlar.Mahalle mi kaldı, mektep mi kaldı. Bunlar hangi mahalle mektebinden bahsediyorlar. O, eski Türkiye’deydi. Bu mektepler hangi mahallelerde beyler? İktidarın imar zihniyeti ile ne mahalle kaldı ne de köy. Mahallelerimiz, mahalle esnafımız, mahallemizdeki komşularımız hepsi tahribattan nasibini aldı ve biz kentlerimizi, sokaklarımızı, hatıralarımızı bile kaybettik. Kabaca yirmi senedir İstanbul’u siz yönetiyorsunuz. Köyde, kentte kimse kalmadı hepsini beton yığınaklara doldurdunuz. İnşaat ekonomisi ile devleti yönettiniz. Müteahhitlerle kalkınacağınızı sandınız. Onlar sadece Pazar hesabı ile rant ekonomisini azdırdı. Fahiş fiyatlarla memleketin her yerine beton duvarlarla doldurdular. Binalar, okullar ve pazarlar bu rantiyecilerin istediği noktalarda buluştu. Bugün Kocaeli’deki okullara bakın. Okulların niteliğini bile inşaat ekonomisi belirler hale geldi. Bu sanal değerleme ve spekülatif kazançların millete bir faydası yok. Bina ile ve pahalı duvarlarla nitelikli eğitim olmaz. Eğitim ciddi bir iştir ve geleneğe yaslanmak zorundadır. Bir milletin medeniyetten bahsedebilmesi için klasikleşen bir eğitim politikası olması gerekir. Eski Türkiye, en eski eğitim-öğretim disiplini ile de örtüşen bir geleneğin devamını sağlıyordu. Eğitim araçlarını yenileyerek, vasıflı ve liyakatli öğretmenler yetiştirerek başarılı bir nesil kazanabiliriz. Yeni ve pahalı binalar dünyada kimseye bir şey kazandırmamıştır.
Dershaneleri kapatıyoruz dediler, merdiven altı onlarca kurumun açılmasına ve denetimsiz faaliyet gösterilmesine göz yumdunuz. Bugün eldeki sayı eskisinin tam iki katı.Ruhsat yok, vergi yok, sorumlu yok, sağlık yok, güvenlik yok. Çocuklar sabahtan akşama bu sağlıksız koşullarda güya eksik bilgilerini tamamlamaya çalışmaktadır. Okullar hangi açığı kapatamamış, öğretmenler hangi bilgiyi verememiş de hafta sonu bu merdiven altlarında niteliği yakalayacaklar.
Fazla söze hacet yok. Bugün eğitim sistemimizin geldiği nokta tam bir faciadır. Bu faciadan dönüş de yoktur. Fakat bizim millete kadim bir sözümüz var. Saadet gelecek yüzler gülecek. Millet tanıdığı bu sesin sahibini arıyor ve bu sesi de çok iyi tanıyor. Müjdeler olsun ki refah gelecek, zulüm bitecek.Millet, ağır vergilere, israfa ve gösterişe “artık yeter” diyecek.
KARAOSMANOĞLU NE İLE HATIRLANACAK?
Ziyaretlerimizde vatandaşlarımızla hasbihal ederken “Yaşadığınız şehre şöyle bir göz attığınızda Kocaeli’ye yapılan-yapılmayan her şey gözlerimizin önünden film şeridi gibi geçsin.Yıllardır şehrin idaresinden sorumlu olan Ak Partiden geriye ne kalacak?” sorusuna bir cevap bulmakta güçlük çekiyoruz. Batı ilçelerimizden birkaç örnek vereyim. Çayırova 130 bin nüfuslu bir kentimiz. Kent meydanı yok, devlet hastanesi yok. Darıca’da bir kültür sitesi yapılmış, evlere şenlik. Sadece adı güzel “Adnan Menderes”. Gebze trafiği ile meşhur bir kent oldu. Üretime giden yolları açmakta aciz, zavallı bir yönetim. 12 ilçe ve büyükşehir, her ilçeden bir proje olsa, kentimizde 13 kalıcı proje olurdu. İlimizdeki sayın bakanlarımızın kentine sağladığı projeleri de eklenmiş olsa en az kalıcı 20 proje ile Kocaeli marka kent konumuna gelebilirdi. Yolun sonuna geliyoruz, kentin yaşam cefasını millet çekerken, sefasını lale ile yürüyüşlerle Karaosmanoğlu sürdü diyecekler…