Ekonomik sorunlarla boğuşur hale getirilen Türkiye, bir yandan da 6 Mayıs darbesinin yaralarıyla uğraşıyor . Demokrasi geleneğimize vurulan darbe, Türkiye'de hukukun, adaletin yerle bir edildiğinin en önemli göstergesi. Türkiye, yeni bir çözüm saçmalığının başında, dış politikada ise oradan oraya savrulan ve artık bu iktidar tarafından yönetilemez bir ülke haline getirildi. Milletimiz çoluk çocuğunun geleceğinden endişe eder hale geldi. Bütün kurumlar çürütülmüş, cami açılışları bile Sayın Erdoğan'ın oy istediği, propaganda yaptığı yerler olmuştur. Hicap duyuyoruz.
Dış politikada altı ay önce Fırat'ın doğusuna girmekten bahsedilirken, bugün görüyoruz ki Akdeniz'in doğusu da elden gitmek üzere. Müslüman Uygur Türklerine “terörist” diyecek kadar kendini kaybeden dışişleri yetkilisi maalesef halen görevde. Zulme uğrayan Türk olduğunda, görmemek, duymamak, konuşmamak, iktidarın değişmeyen politikasıdır. BOP'çu oldular. Avrasyacı oldular. Ama bir türlü Türk olamadılar. Türk milleti adına tekrar çağrıda bulunuyorum: Hükümet, Çin'in Uygur Türklerine uyguladığı zulme sessiz kalmaktan bir an önce vazgeçmeli ve sesini yükseltmelidir.
Ülkenin haline bakın: Belediyeler yağmalanmış. Bakanlıklar arpalık olmuş. Yargı, Çay bahçesi, Saray ise, karadelik gibi, ne varsa yutuyor. YSK adeta AK Parti seçim işleri başkanlığı İktidar adeta sandık darbecisi. Ortağı da onun “hınk” deyicisi. Bir de damat var ki düşman başına. Bastığı yerde ot bitmiyor. Tablo ne yazık ki bu. İktidarın bu tabloyu değiştirmek için herhangi bir çabası da yok. Sayın Erdoğan “bu kardeşinize yetkiyi verin, faizle dövizle nasıl uğraşılırmış görün” diyordu. Yetkiyi aldı. Ama faizle dövizle uğraşacağına, milletle uğraşıyor. Üç-beş oy fazla almak için millete “illet, zillet, terörist” deyip durdular. ”
Hani Türkiye'nin beka sorunu vardı… Ne oldu beka sorununa? Ben söyleyeyim, 31 Mart'ta o kulak çekildi. Şimdi hepsi sevgi kelebeği pozu veriyor. Hatta Sayın Erdoğan'ın kalbi maşallah o kadar yumuşamış ki “hepimiz aynı gemideyiz” demeye başladı. Doğrudur, hepimiz aynı gemideyiz. Ama Kaptan Köşkü'nde -ki artık kaptan Sarayı oldu- siz oturuyorsunuz ve göz göre göre gemiyi batırıyorsunuz. Aynı gemideyiz diye sessiz mi kalalım? Biz, “bu gemi milleti selamete çıkaracak bir bandırma vapuru olsun” diyoruz. Biz, “Türkiye gemisi Nuh'un gemisi olsun, insanlığa umut olsun” istiyoruz. Bu yüzden de, bu gemiyi batırmanıza izin vermeyeceğiz.
Bütün bu yumuşama söylemlerinin bir tek maksadı var: 6 Mayıs darbesini unutturmak istiyorlar. Biliyorsunuz, Sayın Erdoğan, darbeci Kenan Evren'in bile yapmadığı bir işi yaptı, sandığı tekmeledi. İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi Erdoğan'ın millet iradesine karşı yaptığı bir sivil darbedir. YSK'nın gerekçeli kararı açıklandı. Minareyi çaldılar, kılıfı 250 sayfa. İspatlanmış, belgelenmiş bir tek çalma çırpma yok. Şunu açıkça ortaya koyalım: Darbenin gerekçesi olmaz. Darbe darbedir. YSK'nın açıkladığı şey gerekçeli karar değil darbe bildirisidir. Yüzlerce sayfa yazıp da söyleyemedikleri şey şudur: “Ne yapsaydık yani? Erdoğan talimat verdi, biz de mecburen iptal ettik…” Mesele bu kadar açık. Darbeye karşı alınacak tavır bellidir: Sonuna kadar milletin yanında ve demokrasi safında yer almak.”
“Bugün, milletimize bir kez daha “çözüm” adı altında tuzak kurulmaya çalışılmaktadır. İktidarın küçük ortağının, “Öcalan avukatlarıyla görüşsün” diyerek başlattığı bu süreç, çözüm sürecinin tekrarıdır. Terörist başının avukatlarıyla görüştürülmesi, bölücü örgütü yönetmesine izin vermek demektir. Yine takalar gidip geliyor. Yine hükümetin izni ile mektuplar okunuyor. 793 şehit vererek hendekten çıkardığımız devletimiz, yine bir çukura sürüklenmek isteniyor. Bu kirli süreç, Türk milletinin başına çuval geçirme girişimidir. Aylarca “beka, beka” diye gezdiler. “Terörü bitirdik, sadece 700 terörist kaldı” dediler. Şimdi neden pazarlığa oturduklarını, Türk milletine izah etmek zorundalar. Sn. Erdoğan ve ortağına soruyorum: Bu aziz milletle ne derdiniz var? Ne derdiniz var da, sandığı devirip teröristle pazarlık masası kuruyorsunuz? O masadan derhal kalkın. İhanet sürecine derhal son verin. Milli iradeye hak ettiği saygıyı gösterin”