Başkan Yaşar Şanlı'nın yazılı açıklamasının içeriği şöyle: Kocaeli Üniversitesi Genel Sekreterlik görevine Üniversitemiz İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Dr.Öğr.Üyesi Mustafa Eren vekaleten atanmış bulunmaktadır. Yükseköğretim Kurumları Etik Davranış İlkeleri Madde 6.1 Yükseköğretim kurumları yöneticilerinin uyacağı etik değer ve ilkeler (j) bendinde bahsi geçen “Siyasi kurum ve diğer sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkilerinde tarafsızlık ilkesine riayet etmek.” İlkesine, aynı zamanda Eğitimciler Birliği Sendikası Kocaeli 2 Nolu Şube Başkanı olan Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Eren’in atanması nasıl bir ahlaktır, nasıl bir tarafsızlıktır? Bilemedik, anlayamadık..
Kocaeli Üniversitesi, adamını bulanların koltuk kapmaca oynadıkları bir sirk midir? Bahsi geçen Genel Sekreterlik atamasının Kamu Görevlileri Etik İlkeleri, kamu görevlilerinin tarafsız ve liyakat sahibi olması ilkeleri göz önünde bulundurulmadan yapılması; ilgili şahsın derslerde de muhtemelen anlattığı üzere Hz. Peygamber’in bizatihi uygulamaları ışığında “Emanetin ehline verilmesi” ikazıyla ve “Allah size adaleti emrediyor.” İlahi emriyle dini, vicdani ve ahlaki bir noktada nasıl bir çelişkidir?
Sendika başkanlığını, her türlü adam kayırmacılığı mubah sayarak koltuklara zıplamada bir araç olarak gören bu zihniyetin Kocaeli Üniversitesi gibi ülkemizin güzide bir üniversitesine Genel Sekreter olması mümkün değildir. Adaletin Liyakatin adeta Kamu Hayatından silinmesinin bir numaralı muhatabı bir yapının Kocaeli 2 Nolu Şube Başkanının Genel Sekreterlik makamına getirilmesi, bunca yıl üniversitemizin başarısı için alınteri dökmüş, emeğini vermiş 2168 kariyerli akademisyeni, 1608 kariyerli idari personeli yok saymak değil de nedir?
Üniversitemizde atamalar bu şekilde yürüyecekse tüm kamuoyuna ilan edilsin ki, bundan sonra çalışanlar, akademik kariyer ya da mesleğinde kendisini yetiştirme zahmetini bırakıp siyasetin sofrasından nasıl nasipleneceklerinin çarelerini arasınlar, fırsatlarını kollasınlar!
şin sendikal noktada bizce en vahim tarafı ise; sendika başkanlıklarının makamlara zıplama tramplenleri olarak görülmesi, üyelerin haklarını koruması adına güvenerek başkan seçtiği kişilerin bu gücü şahsi heva ve hevesleri uğruna kullanmalarıdır. mustafa eren’in de zıplamakta ne kadar maharetli olduğunu görüyoruz. Kendisini Allah affetsin. Kul hakkı, kabir azabı, mahşer, Hz. Peygamber, cennet, cehennem derken geldiği nokta; dünyevi bir koltuğa oturma sevdasıyla delik deşik hale gelmiş vicdan, ahlak ve dini değerler…
Şimdi bu saatten sonra bize düşen “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” emrince ve binlerce üyenin bize inandığı, güvendiği cesaretle her daim adaletin, ehliyetin, liyakatin ve yapılan her iyi işin yanında olmak; her türlü kayırmacılığın, zulmün, hukuksuzluğun, kul hakkını gaspın karşısında dimdik durmaktır.
Mustafa Eren bu saatten sonra Türk Eğitim Sen’i her daim ensesinde ve vicdanında hissedecektir. Bu bizim tarihi, ahlaki ve vicdani sorumluluğumuzdur. Ve bizim inandığımız Allah, bizim okuduğumuz tarih ve bizim kulak verdiğimiz vicdan tüm insanlığın ortak mirası adalet üzeredir. Kendisini tanımayacağımızı böyle bir atamayı da asla kabul etmeyeceğimizi beyanla, kendisine Allah rızası için tavsiyemiz şudur ki:
Çok da mağrûr olma kim meyhâne-i ikbâlde Biz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz
[Mevki sahibi olunca zafer sarhoşu oluverme; zîrâ böylesine mest (sarhoş) olup sabah olunca da baş ağrısı çeken binlercesini görmüşlüğümüz var.]