İlk andan itibaren;
* Maddi ve manevi kalkınmanın,
Milli Görüş, aynı zamanda bütün insanlığın saadetini benimseyen bir medeniyet tasavvurudur. Referansını tarihimizden, inancımızdan ve değerlerimizden alan kadim bir anlayışın eseridir. Bu yüzden siyaset sahnesine çıktığı ilk andan itibaren ortaya koyduğu temel kavramlar; ‘Hak’, ‘Adalet’, ‘Barış’, ‘Kardeşlik’, ‘İnsan Hakları’, ‘Adil Paylaşım’, ‘Düşünce ve İfade Özgürlüğü’, ‘Şahsiyetli Dış Politika’ gibi en temel insani değerler olmuştur. Komünizm, kapitalizm ve ırkçı emperyalizm gibi maddeyi ve menfaati esas alan küresel sistemlere karşı manayı ve fazileti esas alan güçlü bir reddiye getirmiştir.
İnsanın insana tahakkümünü ortadan kaldırıp yerine Adil Bir Düzen kurmayı kendisine şiar edinmiştir. Yaşanabilir Bir Türkiye ve Yeniden Büyük Türkiye iddiasının hemen ardından üçüncü ve nihai hedef olarak Adil Bir Dünya iddiasını gündeme taşıması, bu medeniyet tasavvurunun bir göstergesidir.
Milli Görüş 1969 yılından 20019 yılına kadar tam olarak yarım asırdır bu ilke ve anlayış çerçevesinde mücadele etmiştir. Yeryüzünde egemen olan güçlerin bütün tahakkümüne rağmen insanlığın saadetini esas alan bir sistem önerisi yapmıştır.
Bundan dolayı Milli Görüş hareketi herhangi bir siyasi organizasyon değildir. Bu hareket kadim geçmişten aldığı ilham ile geleceğe yürüyen bir inanç ve aksiyonun adıdır. Bugün insanlık hiç olmadığı kadar Milli Görüş’ün prensip ve anlayışına ihtiyaç duymaktadır. Ya bütün insanlığın saadetini tesis edeceğiz, ya da insanlığın ırkçı emperyalizmin çarklarında ezilmesine razı olacağız.
Bu iki tarihi yol ayrımı açık bir şekilde bizi insanlığın tamamı için mücadele etmeye zorlamaktadır. Tarihi gelişmeleri ve içinde bulunduğumuz şartları değerlendirdiğimiz zaman, Milli Görüş’ün yeryüzünde hâkim kılınmasının bir zaruret olduğu ve şartların insanlığı buna sürüklediği açık bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Bu sebeple;
* Savaşın değil barışın,
Geleceği ihtirası olanlar değil iddiası ve ideali olanlar şekillendirecektir. Bu tarihi görev ve sorumluluk bugün Saadet Partililerin omuzlarındadır. Saadet Partisi bir ‘insanlık’ hareketidir. Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sever. İnsanı ismi veya cismi ile değil, fiilleri ve icraatları ile değerlendirir. Kutuplaştırmadan uzak durur. Hiç kimseyi ötekileştirmez, ırkçılık ve mezhepçilik yapmaz. Bütün insanlığın saadeti için çalışır. Huzur, barış ve kardeşliğin ancak bu yaklaşımla gerçekleşeceğine inanır.
Saadet Partisi hiçbir kimsenin, hiçbir partinin hasmı veya düşmanı değildir. Biz partileri değil politikaları eleştiririz. Biz kişileri değil zihniyetleri eleştiririz. Bu yüzden 50 yıl boyunca milletin inancıyla, değerleriyle mücadele edenlere nasıl karşı çıktıysak, bugün de milletin inancını istismar edenlere karşı çıkıyoruz. 50 yıl boyunca halkın değil, tankın yanında duranlara nasıl karşı çıktıysak, bugün de halkın değil rantın yanında duranlara karşı çıkıyoruz. 50 yıl boyunca milletin iradesine ipotek koymaya kalkan laikçi, dayatmacı vesayet anlayışına nasıl karşı çıktıysak, bugün de vesayeti kaldıracağız diyerek iktidara gelip, kendi kişisel vesayetlerini kurmaya kalkanlara karşı çıkıyoruz.
Kınayanların kınamasına aldırmadan, inandığımız doğruları en gür şekilde haykırmaya devam edeceğiz. Çünkü Milli Görüş gömleği ilikleriyle değil, ilkeleriyle ünlüdür. Devletin vazifesi kimlik dayatmak değil; var olan kimliklerin devlet şemsiyesi altında huzur ve barış içerisinde varlıklarını sürdürme ve geliştirme imkânlarını sağlamaktır. Saadet Partisi, dinin siyaset tarafından bir araç olarak kullanılmasına da, laiklik adı altında dini özgürlüklerin yok edilmesine de karşıdır.
Bütün çalışmalarını veri ve bilgi merkezli yapar. Algılara teslim olmaz. Bilimsel araştırmaları, bilgi ve teknoloji üretimini, tecrübeyi esas alır. İftiraya, karalamaya, gerçekle alakası olmayan algı operasyonlarına itibar etmez. Algı oluşturmak için hamasete itibar etmez. Hakikatin ardından yürür. Güçlü, süratli ve yaygın kalkınmanın bilimsel çalışma ve üretimle mümkün olacağını bilir. Saadet Partisi, güçlünün hukukunu reddeder. Her koşulda Hakk’ın hakim olması için mücadele eder.
Saadet Partisi ‘tam bağımsızlık’ hareketidir. Bireyde ve devlette, her yönü ile bağımsızlığı savunur. Ekonomiden sosyal hayata, askeri imkânlardan yüksek teknolojiye tüm alanlarda kendi kendine yetebilen bir ülkeyi savunur. Şahsiyetli bir dış politika olmazsa olmazıdır! Bu sebeple tarihi, coğrafi ve kültürel bağlarımız olan ülkelerle her türlü işbirliğine önem verir
Devletin bekası da, milletin refahı da ancak adalet ile mümkündür. Ekonomiden ekolojiye, adaletten demokrasiye, tarımdan sanayiye, eğitimden dış politikaya sürekli savrulan, ekonomisi dar boğaza girmiş, tarım ve hayvancılığı bitmiş, bütün birikimleri ‘Varlık Fonu’ adı altında ipotek edilmiş , yaklaşık 500 binin üzerinde çiftçinin tarımı bıraktığı, 3 milyon hektardan fazla tarım arazisinin betona, inşaata kurban edildiği , Cumhuriyet tarihinde ilk kez borçlanabilmek için, ‘Borçlanma Genel Müdürlüğü’ kurmak zorunda kalmış;
Komşularla sıfır sorun diye yola çıkıp, sorunlu olmadığı tek bir komşusu kalmayan, olağanüstü halin olağan hale geldiği, baskı ve tahakkümün arttığı, farklı ve muhalif seslerin susturulduğu, devletin omurgasını oluşturan kurumların yıpratıldığı bir, adalet olgusu iflas etmiş, mağdurlar ordusu oluşmuş, iltimas, adam kayırma, torpil ve partizanlığın sıradanlaştığı, israf ve yolsuzluğun had safhaya çıktığı, eğitimi yazboz tahtasına dönmüş, aile yapısı, toplumsal bağları zayıflamış, gençlerin gelecekten ümidini kestiği, yarınlara dair umutların tükendiği, sosyal yıkımlar yaşayan; öğretmeninin, doktorunun, imamının, müezzininin intihar haberleriyle sarsılan, hatta ve hatta artık ailece toplu intihar vakalarıyla sosyal patlamaların zuhur etmeye başladığı Türkiye ile karşı karşıyayız.
TÜRKİYE'NİN YENİ BİR BAŞLANGICA, TOPLUMSAL MUTABAKATA İHTİYACI VARDIR.
Hem dünyanın, hem insanımızın yeni başlangıçlara ihtiyacı olduğu bu günde, özümüze sımsıkı sarılıp, geleceğe umutla bakacağız. Biz Saadet Partisi kadroları olarak, yaptığımız çalışmaları kuru kuruya, insanımızın oyunu alalım diye yapmıyor, fakat aynı zamanda bir oy ile milletimizin geleceğinin nasıl şekillendiğinin de şahidiyiz. Bu sebepledir ki seçilmiş olmanın, iktidara gelmenin tarihin akışını nasıl değiştirdiğinin farkında, bu yolda kararlılıkla gayret etmenin zaruri olduğunun da bilincindeyiz. İşte bu sebeple;3 Kasım'da gelecek 50 yılın, gelecek 100 yılın yürüyüşünü başlattık. Heybemizde sevgi var! Heybemizde kardeşlik var, umut var! Kollarımız 82 milyonu kucaklayacak kadar açık, yüreğimiz sevgiyle dolu. . .
UNUTULMAMALIDIR ki; SAADET PARTİSİ TÜRKİYE'NİN MİLLİ TAKIMI'DIR.
“Gelecek Saadet ile gelecek!" tir. (Sayın Genel Başkanımızın ifadeleriyle; "Milletimizin tüm farklılıklarıyla beraber, etrafında buluşabileceği yeni bir toplumsal sözleşme teklif ediyoruz. Ruhunu Birinci Meclis’in çeşitliliğinden, mayasını Mehmet Akif’in Çanakkale Destanı ile İstiklâl Marşı’ndan, omurgasını 1921 Anayasası’ndan alan, ihtilaflarımızı ayrılık vesilesi görmeyen, farklı inanma ve düşünme imkânını Allah’ın lütfu bilen bir anlayış öneriyoruz. Biz inanıyoruz ki; kendisi için istediğini başkası için de isteyen ‘müşfik bir toplum’, milletinin tüm fertlerini eşit gören ‘hadim bir devlet’. Adil bir düzeni en temel hedef olarak gören ‘siyasal bir mekanizma’. Bunları geliştirmeye kararlı yeni bir ‘ortak anlayış’ Yeniden Büyük Türkiye’yi kuracaktır”)