Bakan Koca, yaptığı açıklamada şunları belirtti:
* Bugünkü basın toplantımızı gerçekleştiremedik. Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nın açılışı sebebiyle, Cumhurbaşkanımız ve bakan arkadaşlarımla birlikte İstanbul'dayım. İzleyen birkaç gün de, Prof. Murat Dilmener, Prof. Feriha Öz hocalarımızla, kıymetli Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş'un adını verdiğimiz üç yeni şehir hastanemizin açılış törenleri için yine İstanbul'da olacağız.
* Rutin Çarşamba basın toplantımızı bugün de yapabilmiş olsaydık kamuoyuyla paylaşacağım bilgilerin en azından bir kısmını siz değerli basın mensuplarına aktarmak istiyorum.
* Dün gece itibariyle sokağa çıkma kısıtı kalktı. Bu uygulama, şu an için, 15-20 yaş grubu gençlerimizi, 65 yaş ve üstü büyüklerimizi, 14 yaş ve altı çocuklarımızı içeremiyor.
* Kısa bir zaman içinde bu yaş gruplarıyla ilgili yeni bir düzenleme yapılacak ve kamuoyuyla paylaşılacak. Gündemde olan birçok seçenek var.
* Pandeminin tam olarak bilincinde olamayacak yaştaki çocuklarımızın, gençlerimizin ve yaşlılarımızın içinde bulunduğu durumu biliyoruz. Ruh hallerini anlıyoruz. Her yaş grubundan insanların gelişmelere karşı geri bildirimlerini, değerlendirme ve taleplerini duyarlılıkla takip ediyoruz.
* Bu salgın hastalıkta, süreçlerin ilerleyişi, insanların istek ve taleplerinden tümüyle ayrı düşünülemez. Sağlık camiası olarak bu yaş gruplarından ricamız, biraz daha sabırlı olmaları, bize biraz daha zaman tanımalarıdır. Onların beklentilerini en az onlar kadar taşıyoruz.
* Dünya, Covid-19’la mücadelede 5 ayı geride bıraktı. Pek çok ülkede durum ciddiyetini koruyor. Bizim başarımız, toplumun her katmanının mücadeleye katılımından, tedbirde sağlanan birliktelikten kaynaklanıyor.
* Bunun aynı şekilde devam edeceğini, yeni fedakârlıklar gerektirecek şartların oluşmayacağını ümit ediyoruz. Yüksek bir ihtimal olmasa da, eğer risk şartları tekrar oluşacak olursa, yapılacak şey konusunda deneyimliyiz. Fakat buna izin vermemek elimizdedir. Riski, tek dalgada önlemek mümkündür. İkinci dalga olasılığına karşı gücümüz, uygulayacağımız tedbirlerdir.
* Sokağa çıkma serbestliğinin geldiği ilk günde Türkiye'nin pek çok ilinden aldığımız haberlere göre, gündelik hayat, maalesef tedbirlere tam bir uyumla başlamadı. Oysa salgında evimizde geçirdiğimiz günlerin tecrübesi, tedbirlere uyumun daha yüksek olmasını gerektirirdi.
* Koronavirüsle mücadelenin ikinci dönemindeyiz. Riskin devam ettiği, ortadan kalkmadığı dönemdeyiz. Bu dönemin hayat tarzı, ısrarla vurguladığımız gibi, Kontrollü Sosyal Hayattır. Kontrollü Sosyal Hayat, gündelik özgürlüklerimizden fazlaca bir taviz istemiyor. Bizi riskten koruyacak davranışları zorlanarak değil, benimseyerek yapmalıyız.
* Evden dışarı çıkıldığında, virüse karşı güvende olmanın iki koşulu var. Pandemi ile mücadelede nefes aldığımız, serbestçe sokağa çıkmaya başladığımız günler iki tedbir önemlidir. Biri, maskeyi kıyafetin adeta parçası kabul etmektir. Maske, ağızı, burunu açıkta bırakmayacak şekilde kullanılmalıdır. Virüsün solunum yoluyla geçtiği kesin bilgidir.
* Fakat sadece bizim maske takmamız yetmez. Başkalarını da bizim gibi maske kullanmaya teşvik etmeli, gerektiğinde uyarabilmeliyiz. Riski, alınacak tedbirlerin karşılıklı olmasıyla yenebiliriz. Kontrollü Sosyal Hayatın ilk gereği, maskedir.
* Sosyal Mesafe kuralı ise, Kontrollü Sosyal hayatın bir diğer gereğidir. İki kişi, eğer aralarına 1,5 metre mesafe bırakmazsa, mesafe azaldığı oranda virüsün bulaşma riski artmaktadır. Maske bir tedbirdir, ama tek başına zayıf bir tedbirdir. İki tedbir, birbirini tamamlamalıdır.
* Bu iki tedbirle birlikte el hijyeni riske karşı önemli bir koruyucudur. Virüsün dış ortamda bir süre canlı kalabildiği, ağıza ve buruna dokunma durumunda ise el aracılığıyla solunum yolunda enfeksiyona yol açtığı bilinmektedir.
* Yeni hayatımızın düzeni bellidir. Kuaförden metroya, pazar yerinden restorana, alışverişten seyahate gündelik hayatın tüm unsurları kendilerini kurallara göre organize etmektedir. Bireyler tedbirlere uymalı, Kontrollü Sosyal Hayatın şartlarına göre organize olamayan işletme ve kurumlardan bunu talep etmelidir.
* Bu noktadan sonra salgın gücünü rehavetten alacaktır. Yapmamız gereken, giderek normale yaklaşacak süreci, elbirliğiyle sürdürmektir.
* Normalleşme sürecini kurallara hep birlikte uydukça hızlandıracağız. Bundan birkaç ay öncesinin “normal” düşüncesine, gece saat 24.00'te sokağa çıkma kısıtının kaldırılmasıyla kapılmak, isabetli bir düşünce değildir.
* Salgın riski artık hafiflemiş olsa da, dün saat tam 23.59'da geçerli olan durum, saat 24.00'da değişmemiştir. Bugün de değişmemiştir. Bunu kabul etmeliyiz.