Ali Babacan'ın konuşmasından bazı satırbaşları şöyle:
“Şu anda Türkiye’de seçimden seçime işleyen bir demokrasi var, aradaki mekanizmaların hiçbiri çalışmıyor. Siyasi bir duruş, ama özgürlüklerden yana bir siyasi duruş çok hızlı bir şekilde ülkeyi değiştirir.
Toplumun huzurunu, toplumun barışının kaynağı ne olmalı?Devletin sert gücü ile mi istikrar sağlanmalı ülkede, yoksa istikrarın kaynağı demokrasi ve özgürlükler mi olmalı? Biz, istikrarın kaynağını demokrasi ve özgürlüklerden almak zorundayız. Yani daha çok güvenlikçi bir yaklaşımla bir ülkeye istikrar gelmez, o ülkeye baskı gelir, o ülkeye zulüm gelir, o ülkede insanları kısıtlarsınız, insanları başka ülkelere kaçırırsınız. O ülkeye huzur da gelmez, mutluluk da gelmez.
En önemli problem özgürlük sorunu. Özgürlüklerle ilgili sorunların çoğu, çok hızlı çözülür. Yargıya telefon etmediğiniz zaman, şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın ya da pusula, not göndermediğiniz zaman, yargı bağımsız çalışmaya başladığı zaman, zaten sorunların yarısı çözülür. Daha önce de ifade ettim, siyasi bir duruş, ama özgürlüklerden yana bir siyasi duruş çok hızlı bir şekilde ülkeyi değiştirir.
Biz Türkiye’de inanç özgürlüğünü, inandığı gibi yaşama özgürlüğünü, ibadet özgürlüğünü çok önemsiyoruz. Öte yandan da devleti yönetirken, devleti yönetmeyle ilgili kuralların, devletin işleyiş yapısının tüm vatandaşlarımızın hangi dine mensup olduğuna bakmadan, hangi mezhebe mensup olduğuna bakmadan, etnik kökenine, aidiyetine bakmadan bütün vatandaşlarımızla aynı yakınlıkla olmasını da çok önemsiyoruz. Bu açıdan baktığımızda da herhangi bir dinin ya da mezhebin bakış açısının devlet yönetimine hakim olmasını da doğru bulmuyoruz. Tamamen evrensel bir bakış açısıyla devlet yönetiminin yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ama bu evrensel bakış açısı evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde,her bir vatandaşın da inanç, inandığı gibi yaşama ve ibadet özgürlüğünü de garanti altına alarak yürümesi gerektiğine inanıyoruz.
Sendikalaşma oranı Türkiye’de çok düşük, bunun artması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü eğer çalışan kesim sivil yapılanmayla kendi haklarını toplu bir şekilde korumazsa, o zaman ezenin olduğu, ezilenin olduğu bir tablo görürsünüz, bu da yanlış.
Siyasetin nereden beslendiği çok önemli. Siyaset eğer kutuplaştırmadan besleniyorsa, ötekileştirmeden besleniyorsa, hele hele iktidar ancak kutuplaştırmadan ve ötekileştirmeden nemalanıp o şekilde desteğini devam ettirebiliyorsa o zaman çok zor.Ama eğer siyaset daha iyi bir gelecek vaat ediyorsa o zaman herkes beraber kardeşçe ve aynı geleceğe doğru bakar ve beraberce yürümeye başlar, bu inanın çok kolay çünkü toplum buna hazır.
Her ilden, en az 1 kişi rahatlıkla il başkanlığı yapacak nitelikte kadın aday ismi istiyorum sizden dedim arkadaşlarımıza. Bunu arayıp bulacaksınız; kadınların siyasete güvenini ve ilgisini arttırmak için proaktif bir tutum gerekiyor. Cesaretlendirmek lazım ve iyi rol modelleri oluşturmak lazım. Biz kuruluşta buna çok dikkat ettik. Bundan sonra da her aşamada buna çok önem vereceğiz.Yoksa ülkenin sorunlarının bir kısmını anlayamayız. Her kademede kadınların asli unsur olmasını sağlayacak bir yapı oluşturuyoruz.
2023 Haziran’dan önce olacak her seçim teknik olarak erken seçimdir.
Biz yeni bir siyasi partiyiz ve halkımızın üzerinde ittifak kuracağı bir siyasi partiyi inşa etme aşamasındayız.
Merkez Bankasının rezervi eridi. Merkez Bankasının yıllardır biriken yedek akçesi bir günde, bir çırpıda harcandı bitirildi. Bankaların bilançoları zayıfladı, düzenli bir alan kalmadı, mali alan kalmadı. Şimdi para harcayacak artık bütçede alan yok. Ne yapıyorlar? Merkez Bankası para basıyor, onu harcıyor şu anda devlet. Bu zor günlerde yapılır, ama eğer döviz rezerviniz yoksa ve para basıyorsanız, o zaman paranızın değeri düşer; iki kere iki dört yani, bu o kadar açık bir konudur. Karşılıksız para basarsanız o paranın değeri düşer. Şu anda cepler maalesef boş, bütün o biriktirilen ne var ne yoksa o kötü gün paraları, yedek akçelerin hepsi bitti.
Bizim ekonomik modelimiz tamamen özgün bir ekonomik model. Ekonomi yönetiminde öncelikle kurumları ve kuralları önemsiyoruz. Aynı zamanda özel sektörün etkili olmasını, gerçek anlamda rekabet içerisinde işini yapması gerektiğini düşünüyoruz. Ama devletin de düzenleyici ve denetleyici rolünün, gücünün de olduğu gibi ortada olmasını önemsiyoruz. Fırsat eşitliği çok önemli. Kayrılmış özel şirketler oluşturmak ya da zenginler türetmek; bizim ekonomik modelimizde böyle bir şey yok.”