Nurcuların yayın organı Yeni Asya gazetesi yazarı Ahmet Battal, “AKP’deki erimeyi durduracak hiçbir güç ve hiçbir icat görünmüyor” dedi.
Bugünkü köşesinde “Seçim Sistemi Ateşi” başlıklı bir yazı kaleme alan Ahmet Battal, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni eleştirdi.
Battal yazısının devamında “AKP sık sık gündeme getirdiği konuyu yeniden gündemde tutuyor. AKMHP komisyonu çalışıyor. Bu kere çalışma görünüşte Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı yakıştırılan ve CHS diye kısaltılan yeni ucubeyi takviye edebilmek gerekçesiyle yapılıyor” ifadelerini kullandı.
Ahmet Battal’ın yazısı şöyle:
“Daha demokratik bir seçim ve temsil sistemi, ana hatları itibariyle 12 Eylül’den kalma anti- demokratik sistemi uygulayan Türkiye için bir mecburiyet.
Bu, demokrasinin geliştirilmesi için gerekli.
Dışarıya karşı imajımız için gerekli.
Devlet ile siyasetin bütünleşmesi için gerekli.
Siyaset ile toplumun kenetlenmesi için gerekli.
Toplumsal barış için gerekli.
Siyasî barış için gerekli.
Aslında neyin nasıl olması gerektiğini bulmak da zor değil. Yeter ki niyet bu olsun.
En iyi ve en doğru seçim ve temsil sistemini, eskiden siyaset yapmış ve şimdi aktif siyaset dışı kalmış uzmanlar yazar. Zira onlar neyin daha doğru olduğunu, neyin nasıl olması halinde nasıl sonuç doğuracağını tecrübelerin de yardımıyla görmüşler ve üstelik unlarını eleyip eleklerini asmışlardır.
Ama demokrasilerde görev onların değil siyaset kurumunundur. (Bu da de- mokrasinin bir paradoksu olarak kayıtlara geçmiştir).
Bu durum aynen şuna benzer:
Halka açık ve binlerce ortağı olan bir şirkette ya da çok şubeli bir dernekte seçim, yönetim ve denetim modelinin nasıl olması gerektiğini o dernek ya da şirketin mevcut yönetimine sorarsanız sağlıklı cevabı alamazsınız. İnsandır, kendine yontma riski vardır.
Ama aynı soruyu şirket veya dernek yönetme tecrübesine sahip bağımsız bir uzmana sorarsanız dünyanın tecrübesini önünüze yığar ve ideali gösterir.
İdeal bir seçim ve temsil sistemi evrensel değerlerle birlikte yürür. Gözetilecek dengeler bellidir. “Temsilde adalet, yönetimde istikrar” gibi siyasî prensipler bun- lara işaret eder.
Elbette yerel ihtiyaçlar da nazara alınmalı.
Meselâ her ülkenin kendisine göre siyasî gelenekleri vardır ve olur. Meselâ her ülkede siyasî akımların gücü ve yakınlığı birbirinden farklıdır. Bunlar da nazara alınır.
Ama bunların hiçbiri “bir partiyi iktidarda tutmak” için yapılmaz.
Yapılırsa, onu yapan, maksadının aksi ile karşılaşır, milletten tokadını yer, yemiştir, yiyecektir. Milleti -af buyurunuz- “güdülecek enayi koyun” sananlar, sandık başında uyanırlar. En iyi örnek ANAP ve Özal’dır.
Bu konuda AKP’nin yaptığına gelince:
AKP sık sık gündeme getirdiği konuyu yeniden gündemde tutuyor. AKMHP komisyonu çalışıyor.
Bu kere çalışma görünüşte Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı yakıştırılan ve CHS diye kısaltılan yeni ucubeyi takviye edebilmek gerekçesiyle yapılıyor.
Ama asıl niyetin AKMHP koalisyonunu iktidarda tutabilmek olduğunu çoban biliyor.
Zaten ortaya dökülen ön bilgiler de gösteriyor ki amaç Cumhur İttifakını güç- lendirmek ve karşı ittifakı ya da ittifakları zayıflatmak.
İşe yarar mı? Göreceğiz.
Ama şunu iyi biliyoruz: AKP’deki erimeyi durduracak hiçbir güç ve hiçbir icat görünmüyor.
Mesele karşısına neyin konulabileceği.
Zaten bu sebeple Meral Akşener’den Ali Babacan’a ve Ahmet Davutoğlu’na, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan Abdullah Gül’e, Selahattin Demirtaş’tan hepsine … sinyaller gelip gidiyor.
Ama hep şahısları konuşuyoruz. Kerizmalar arıyoruz.
Oysa bize partiler demokrasisi lâzım. Zira şahsî karizmanın ülkeyi getirdiği yer ortada.”