Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a bir dizi soru yönelten Tarhan şunları söyledi: “Öğretmenlerimiz bütün olumsuz koşullara rağmen eğitim-öğretim faaliyetleri için yoğun bir şekilde çalışmaya devam ediyor. Seminer programları, yüz yüze eğitim ve haftada 6 güne çıkan EBA eğitimi öğretmenlerimizin başlıca görevleri. Kocaeli Valiliği ise öğretmenlerin asıl işlerini yapmalarını engelleyecek bir tutum içine girdi. Salgınla mücadele için öğretmene filyasyon ekibinde görev yazma kabul edilemez. Hem eğitim hem de sağlık sistemi bu karardan olumsuz etkilenecek”.
Öğretmeni Salgına Koşturmak Adalet mi?
Öğretmenler gönüllü bir şekilde filyasyon ekiplerinde yer alabilirler. Salgınla mücadele konusunda çalışma yapmak isteyen eğitimcilere toplumca minnet ve saygı duyuyoruz. Ancak Kocaeli Valiliğinin yaptığı üzere öğretmenlerin zorunlu ve resen filyosyon ekiplerine gönderilmesi tuzun koktuğunu gösteriyor. Bu kararın öğretmenler, öğretmenlerin aileleri ve eğitim-öğretim faaliyetini yüz yüze yürüten öğrenciler bakımından büyük riskler barındırdığına dikkat çeken Tarhan sözlerine şu şekilde devam etti:
“Kamuoyu öncelikle şunu merak ediyor. Eğitim-öğretim yılı devam ederken Milli Eğitim Bakanlığının olumlu görüşü, oluru veya onayı olmadan valiliklerin böylesi kararlar alması mümkün mü? Öğretmene verdiği maaşı yük olarak gören Milli Eğitim Bakanı yoksa öğretmenin kendisini de mi yük olarak görüyor? Ayrıca tıp eğitimi almayan öğretmenlerin salgınla mücadele ekiplerinde görevlendirilmesi doğru mu? Salgınla böyle mi mücadele ediyor AKP iktidarı? Binlerce sağlıkçı iş ve görev beklerken öğretmene talimatla görev verilmesi Türkiye’nin utancıdır. Kaldı ki, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti. Ortada anayasal bir sorun var. Anayasanın angarya yasağı, eğitim-öğretim hakkı ve devlet memuriyetine ilişkin hükümleri açık. Bu kurallara rağmen nasıl olur da öğretmeni alıp uzmanı olmadığı bir yerde zorunlu olarak görevlendirebilirsiniz? Bu yanlıştan bir an önce dönülmeli. Öğretmenin yeri hastane değil, okuldur”.