Ekonomi politikalarına yönelik endişeler devam ederken dolar/TL 17’ye doğru yükselmesiyle TL’nin mayıs başından beri kaydettiği değer kaybı yüzde 12’ye ulaştı.
Türkiye’nin beş yıl vadeli borcunu iflasa karşı korumanın maliyetini gösteren CDS’ler 730 puanı aşarak rekor kırarken likiditenin çok düşük kaldığı Londra swap piyasasında haftalık TL faizi ise sert yükselişle Mayıs sonundaki yüzde 25’ten yüzde 120’ye çıktı.
ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARI KURU YÜKSELTTİ
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere ekonomi yönetimi düşük faizle üretim odaklı politikalara devam edeceklerini belirtirken piyasalar kamu kontrollü olarak niteledikleri kur politikasında döviz dengesinin orta ve uzun vadede nasıl sağlanacağına yönelik endişe duymaya devam ediyor.
Erdoğan, önceki akşam kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada fiyat istikrarı için “işimize gelen seviyedeki bir döviz kuruyla cari fazla artırarak” sağlamayı planladığını belirtti ve “Bu iktidar faizi artırmayacaktır, tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz” dedi.
Dolar/TL, geçen ay başlayan ve TL’de yaklaşık yüzde 10 değer kaybı ile sonuçlanan sert yükselişin ardından 16.5 etrafında birkaç gün sakin seyir izledikten sonra yeniden yükselişe geçti.
Dolar/TL 20 Aralık’tan beri ilk kez 16.9 seviyesini bu sabah gördü. TL böylece yükseliş hareketinin başladığı mayıs ayı başından beri dolar karşısında yüzde 12 değer kaybetti.
Bu sabah dolar/TL’de 17,10, Euro/TL’de 18,34 seviyeleri görüldü.
CARİ FAZLA HEDEFİ TUTMADI
Erdoğan yönetiminin uyguladığı ekonomi tercihleri ile, düşük faizle ihracat odaklı bir üretim canlılığı hedeflenirken, böylece kalıcı cari fazla veren bir ekonomik yapı öngörülüyor.
Ancak küresel petrol, emtia, gıda fiyatlarında savaş kaynaklı sert yükselişler, Türkiye’nin bu yıl için cari fazla vermesine imkan tanımayacak boyuta ulaştı.
Ekonomistlerin bu yıl için cari açık beklentisi 40 milyar dolara yaklaştı ve her geçen gün yukarı revize ediliyor. Bu da politikanın temelini oluşturan ekonominin döviz fazlası verecek hale bu yıl gelemeyeceğini ve döviz ihtiyacının devam ettiğini gösteriyor. Bu gelişmeler, düşük rezervler kaynaklı endişeleri piyasalarda her zaman canlı tutuyor.
REZERVLER İTHALATA GİDİYOR
TCMB verileri, bankanın ihracat, turizm, kur korumalı mevduat (KKM), reeskont gibi yöntemlerle sağladığı dövizi, ithalat kaynaklı talebi finanse etmek için kullandığını gösteriyor. TCMB rezervleri yılbaşından beri devreye alınan uygulamaların ima ettiği ölçüde artmazken ekonomi yönetimi kurda “istikrar” sağlandığını belirtiyor.
TCMB aynı miktarda rezerv kaybına rağmen Kasım 2021’den beri 23.5 milyar dolarlık döviz talebinin piyasaya girmemesini BOTAŞ ve KİT’lerin ihtiyacının karşılanması yöntemiyle sağlamış oldu.
Hükümetin, aralık ayındaki kur krizini bir süreliğine de olsa tersine çevirmesini sağlayan KKM sisteminde yaz aylarında belirginleşecek vade sonunda yenilenip yenilenmeyeceği piyasanın ana gündeminde. Ayrıca önümüzdeki kış için yüksek enerji döviz faturasının nasıl ödeneceği de bir diğer endişe kaynağı. Piyasalar bu endişelerin hangi adımlarla aşılmaya çalışacağını takip ediyor.
ENFLASYON YÜZDE 90’A YAKLAŞABİLİR
Bu politikalar TL’de değer kaybı ve büyüyen enflasyon sorunu beraberinde getirirken Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati yıl sonunda enflasyonu yüzde 50 altında öngörüyor. Piyasa beklentisi TÜFE’nin yüzde 90’a yaklaştıktan sonra yılsonunda ancak yüzde 63,5’e gerileyeceği yönünde. Reuters anketlerinde her ay beklentiler daha da yukarı revize ediliyor.
NATO kapsamındaki gelişmeler, Türkiye’nin Batı ile ilişkileri, Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin gelişmeler, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un ziyareti, Suudi Arabistan yöneticilerinin muhtemel Türkiye ziyareti, ek göstergenin bütçeye etkisi, en geç Haziran 2023’te gerçekleşecek seçimler piyasada takip edilen diğer gelişmelerden başlıcaları.