Saadet Partisi İzmit İlçe Başkanlığı 5. Olağan Kongresini Luxor Garden Hotel'de büyük bir katılımla gerçekleştirdi. Kongreye Parti Sözcüsü Birol Aydın, İl Başkanı Zafer Mutlu, İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyeleri Sinan Ejderoğlu, Recep Sarıoğan , Saadet Partisi Kocaeli Kadın Kolları Başkanı Reyhan Şengün , İzmit Belediye Başkan Yardımcısı Ünal Özmural, Ak Parti İzmit İlçe Başkan Vekili Yusuf Yıldız, Gelecek Partisi İzmit İlçe Başkanı Ömer Uçar , Demokrat Parti İzmit İlçe Başkanı Nuray Macit, İzmit Belediye Meclis üyesi Devrim Bal , AGD İl Başkanı Ahmet Duysal katılım sağladı.
MURAT KARATURP ' BU SALONDA BİRLİĞİN VE KARARLILIĞIN HEYECANI VAR'
Evlerinde kapısını çalıp selam vermemiz gerekn yüzbinlerimiz var, esnafımız işcimiz çiftçimiz var. Bizim omuzlarımda bu vatandaşlarımıza ulaşmanın sorumluluğu var. İnsan insanın ümidi, Saadet Partisi İzmit'in umududur. Kapı kapı dolaşıp davamızı derdimizi anlatacağız. Yorulacağız fakat yorgunluğumuzu Milletin İktidarında Saadet var diyerek atacağız. Bu salonda saadet partisi kadrolarının birliğinin ve kararlılığın heyecanı var.
Bu salonda, kadınlarımızın öncü çalışmaları var. Bu salonda gelecekten kaygı duyan değil , gelecekten umudu olan gençler var. Bu salonda çocuklarımız için yaşanabilir bir şehir bırakmak için mücadele etmenin heyecanı var. Bu heyecanı buradan İzmit'in bütün sokaklarına sokaklardan tüm şehre, şehirden tüm ülkeye yayayacak bir teşkilat var.
KARATURP'TAN GÜRSOY'A TEŞEKKÜR
Görevi devraldığım beraber çalışma fırsatı bulduğum çok değerli önceki dönem ilçe başkanımız Samet Gürsoy'a huzurlarınızda teşekkürü bir borç bilirim.Cenabı Allah kendisinden razı olsun.
ZAFER MUTLU ' İKTİDARA GÖRE HERHANGİ BİR SIKINTI YOK '
İzmit benim için özel bir yer 2014 seçimlerinde belediye başkan adaylığı sürecini yaşadığım sonrasında ilçe başkanlığı görevini yaptığım bir yer. evet biz saadet partisinin şimdiki temsilcileri olarak defalarca bölündük ama elhamdüllilah dimdik ayaktayız varız, bundan sorna da var olmaya devam edeceğiz. Biz bu ülkeye bu millete sevdalı insanlar olarak işimizin başındayız. olmaya da devam edeceğiz. 20 yıldır bu arkadaşlarımız iş başında sadece belirli kesimler kaymağı yemeye devam ediyor. ama geniş kitleler milyonlarca insanlar bu sıkıntıyı çekmeye devam ediyor. Onlara göre herhangi bir sıkıntı yok. Onlarda vatandaşlarımızın derdini dahi anlamayacak bir boyuta geldiler. İşte önümüzde bir seçim var, bu seçimde bir yanda 20 yıldır oluşturmuş oldukları sermayle , bürokrasi gücüyle, medya gücüyle , devlet gücüyle cumhur ittifakı ve birleşenleri , bir yanda ise bu ülkenin sıkıntılarını çeken , adalet arayışı içinde olan külfeti de nimeti de beraber paylaşım diyen kürdüyle türküyle alevisiyle sünnisiyle sağcısıyla solcusuyla Millet İttifakı çatısı altında bir araya gelen milyonlar var. İşte bu milyonlar bu seçimde sandıkları patlatıp iktidara gelecekler. Bu seçim Hak isteyenler , adalet isteyenler , nimetin ve külfetin adaletli paylaşımı isteyenlerin kazanacağı bir seçim olacak.
SAADET PARTİSİ SÖZCÜSÜ BİROL AYDIN
1969'dan bugüne yarım asır, 2000'li yıllardan bugüne de tam çeyrek asır, hiçbir zaman kolay olanın cazibesine kapılmayan sizlere bir kez daha canıgönülden selam olsun..Selam olsun; kararlı duruşundan asla taviz vermeyenlere! Selam olsun; kalbî, aklî, vicdanî ve ahlakî direnişinden vazgeçmeyenlere! Selam olsun; söyledikleri güzel sözlere, yaptıkları güzel işleri şahit kılanlara!
ÇARŞI-PAZARIN DURUMU ORTADADIR
Bunca yolu sizi size anlatmak ve zaten bildiğiniz şeyleri tekrar etmek için gelmedim...Bizimkisi sadece dertleşmek, hasbihal etmek, sorumluluklarımızı hatırlamaktır. Bu toplantıları fırsat bilip bizim sizleri, sizin de bizleri motive etmesidir. Yoksa ülkemizin adalette, eğitimde, ekonomide, tarımda, sağlıkta, dış politikada ve diğer tüm alanlarda karşı karşıya olduğu problemleri hepimiz biliyoruz, dahası günlük hayatımızda bizzat tecrübe ediyoruz. Çarşı-pazarın durumu ortadadır. Herhangi bir markete girdiğimizde, raflardaki fiyat etiketleri durumumuzu çok net anlatıyor.
Herhangi bir ilan sitesine girin; kira fiyatları, araba fiyatları ekonomiyi özetliyor. Her ay posta kutularımıza bırakılan faturalar, özellikle şimdi kış aylarında, ekonomik tabloyu gözler önüne seriyor. Her ay düzenli olarak açıklanan açlık ve yoksulluk sınırı rakamları ile hesaplara yatan maaşlar, elimize geçen tutarlar arasındaki fark zaten başka söze hacet bırakmıyor...
DÖNÜŞ HIZINA YETİŞİLEMEYEN BİR İKTİDARLA KARŞI KARŞIYAYIZ
Adalette; saray olarak isimlendirilen adliye binaları yaptılar doğru, peki adalete olan güven dün hangi seviyelerdeydi, bugün hangi seviyelerde? Eğitimde de; ısrarla ve inatla niceliği niteliğe tercih ettiler. Sağlıkta yine aynı şekilde; devasa hastaneler yapıldı, ancak insanlar eskisi gibi fiziki olarak kuyrukta değil belki ama internet başında, telefon başında günlerce sıra bekliyor. Tarımda; koskoca bir ülkenin 4'te 1'ini İstanbul'a istiflediler, Anadolu'yu boşalttılar!
İşte bir deprem oluyor, yüreğimiz ağzımıza geliyor. İşte tarihte ilk kez peynir fiyatları, et fiyatlarını geçti. İnsanımızı topraksız, toprağımızı da insansız bırakmanın kaçınılmaz sonuçlarıdır bunlar. Dış politikada ise; adeta dönüş hızına yetişilemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Elbette diplomasi zemininden kopmamak önemli, dün de söyledik, bugün de söylüyoruz. Ancak dün dinlemediler, bugün de sanki olan bitenler hiç yaşanmamış gibi davranıyorlar.
Washington'dan Moskova'ya, NATO ve Avrupa Birliği'nden Şangaya, Esad'tan Esed'e, sonra yine Esed'ten Esad'a, Rabia'dan Sisi'ye savrulan, yönsüz bir dış politika...Tek tek ayrıntıya girecek vaktimiz yok. Hızlı bir teşhis yapmak için birer cümle ile geçiyorum.
-Borçluluk, işsizlik, yolsuzluk ve yoksulluk almış başını gitmiş...
-Gençlerimiz, en nitelikli insanlarımız bu ülkeye küstürülmüş.
Tüm kaynaklarımızı yıllardır hoyratça betona ve asfalta gömenler, israfta sınır tanımayanlar şimdi kalkmış fellik fellik 5-10 milyar dolar sıcak para bulabilmek için her kapıyı aşındırır, her tavizi verir hale gelmiş...
AHLAKİ ÇIPAMIZ KAYBEDİLDİ
En üzücü olan ise; ahlaki çıpamızın kaybedilişidir. "Ahlaki değerlerin bu kadar akışkanlaştığı" bir dönemi hiçbirimiz hatırlamıyoruzdur.
Sözde aydınlar, sözde alimler, sözde İslami topluluklar, açık söylüyorum; hiçbiri iyi bir sınav veremedi bu süreçte. Saadet Partimizi farklı kılan, mücadelesini değerli kılan, toplumun tüm kesimleri tarafından takdir kazanan duruşu, işte tam da bu noktadır.
Para bulunur, iş bulunur, borç ödenir, hepsi olur; ancak ahlaki ve manevi tahribatın giderilmesi zaman alır; burada da bizleri büyük sorumluluklar beklemektedir. Değerli kardeşlerim; biz bunları anlatırken, "battık, bittik, mahvolduk" demiyoruz. "Türkiye Gemisi" batmadı, batmaz; ancak geminin düzgün ve doğru bir rotada, ehil bir mürettebatın kontrolünde, sağlıklı bir şekilde yol almadığını ifade ediyoruz. Teşhis yapıyoruz ki, tedavi uygulayabilelim. Uyarıyoruz ki, gemi su almadan tedbir alınsın. Hem bunu yapmakla mükellef değil miyiz? Bir muhalefet partisi olarak, ülkemize ve insanımıza karşı bizim sorumluluğumuz bu değil mi?
"Şunu devirmek, iktidarı değiştirmek için bir araya geldiler.." diyor ya hani birileri, başka ne yapacaktık? Siyasi hayatımız boyunca ilk kez böyle cümleler kuruluyor... Doğrusu hayret verici...Bir siyasi partinin amacı, politikalarını icraate koyabilmek için iktidara gelmek değil midir?
Bugünkü iktidar gidecek ki, yenisi gelsin... Biz dernek, vakıf veya bir STK mıyız? Milli Görüş Hareketi olarak bizim iddialarımız var, ideallerimiz var, dünyaya söyleyecek sözümüz var. Bunları hayata geçirebilmek için de milletimizden yetki almak mecburiyetindeyiz.
MASA HER GEÇEN GÜN DAHA DA GÜÇLENİYOR
Türkiye'nin bugüne kadar belki de hiç olmadığı kadar bizim siyasi anlayışımıza ihtiyacı var. Saadet Partisi, "kendi sesiyle konuşan", herkesle konuşabilen ve insanımızın boğazında düğümlenenleri onlar adına ifade eden bir siyasi partidir. "-mış gibi" yapılan, hem "her şey var, hem hiçbir şey yok" duygusunu veren bugünkü siyaset anlayışına itirazımız var bizim.
Ortak aklı hiçe sayan, istişare mekanizmasını rafa kaldıran, parti ile devleti birbirine karıştan bu sistemi, bu anlayışı değiştirmek istiyoruz ve değiştireceğiz.
İşte yaklaşık 10 ay olacak. 6 siyasi parti olarak bir araya geldik ve kararlı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Biz yolumuza devam ettikçe birileri de 10 aydır "masa dağıldı, dağılıyor, dağılacak" manşetleri attılar ve her seferinde hevesleri kursaklarında kaldı.
Çünkü seçim stratejileri sadece ama sadece bu masanın dağılması üzerine kurulu! Zira görüyorlar, masa her geçen gün daha da güçleniyor. "Aday kim olacak?" sorusu bir merak değil, büyük bir endişenin ifadesidir.
Zira biliyorlar, bu masanın adayı, tüm isimlerden bağımsız olarak söylüyorum, her geçen gün puan kazanıyor. Şahıs merkezli değil, ilke merkezli siyaset güç kazanıyor. Menfaat birlikteliği değil, sorumluluk ortaklığı destek buluyor.
Onun için masada bulunan partilere çağrılar yapılıyor, onun için parti tabanlarına içerden ve dışardan mesajlar veriliyor. Baktılar ki hiçbiri işe yaramıyor; şimdi devletimizin kurumlarını bir siyasi partinin ajans çalışmalarına alet ediyorlar.
Tüm tuşlara basarak her şeyi deniyorlar, eski politikaları yeni ambalajlarla takdim ediyorlar, en bilindik ve artık bayatlamış senaryoları yeniden gösterime sokuyorlar.
DAR BİR ALANDA SİYASET YAPMAYI VE İKİ YÜZLÜ SİYASETİ REDDEDİYORUZ
Seçimleri kazanma hırsı mı, seçimleri kaybetme korkusu mu ağır basıyor bilmiyorum; ancak bu telaşın, bu gözü dönmüşlüğün başka bir açıklaması yok! Ancak bildiğimiz bir şey var; 6'lı masa kazanacak, Türkiye kazanacak! Biz ne yaptığımızı, nasıl ve neden yaptığımızı biliyoruz, sorumluluklarımızın farkındayız. Biz susması gereken yerde susan, konuşması gereken yerde de en gür sesle haykıran bir topluluğuz. Sözün güzelini söyleyen ve eline bir imkan geçtiğinde de "doğru işi doğru şekilde yapan" bir hareketiz.
Her şeyi kendi tekeline alan, muhalefete haram ilan ettiklerini kendisine mübah gören bir anlayışa karşı mücadele veriyoruz. Maçın hileli olduğunu biliyoruz. Adeta hakemlerden, spikere ve yorumculara varıncaya dek, tarafsız olması gerekenler de rakibin formasını giymiş...
Oyunun kuralları oyun oynanırken değiştiriliyor. Ancak tuzakları bozacak ferasetimizle ve bilinçli teşkilat mensuplarımızla bu maçı alacağız. Sınırlarını kendilerinin çizdiği, mayınlarını da kendilerinin döşediği dar ve tuzaklarla dolu bir alanda siyaset yapmamızı istiyorlar.
Fakat biz bu dar alanda siyaset yapmayı da, bu iki yüzlü siyaseti de reddediyoruz. Tam adalet, tam hukuk, tam üretim dedik, demeye devam edeceğiz. Her şeyin "güya" var olduğu bu iklimi değiştirmeye kararlıyız. "Adil bir Devlet", "Adil bir Paylaşım" ve "İnsanca Yaşam" için çok çalışacağız.
KARARLIYIZ! MİLLETİN İKTİDARINDA SAADET VAR!
Kongremizde "Kararlıyız! Milletin İktidarında Saadet Var" dedik, salonun en güzel köşesine de "Saatlerinizi İktidara Ayarlayın" pankartını astık...İnanıyoruz, kararlıyız ve başaracağız! 85 milyonun huzur, güven, düzen ve kazanç bulacağı yeni bir iklimi inşa edeceğiz. "Yaşanabilir Türkiye", "Yeniden Büyük Türkiye" ve "Yeni bir Dünya" mefkurelerimizi hayata geçirmek için Saadet Partimizi iktidara taşıyacağız.
Bugüne kadar her ne yapıyorsak, en az bir fazlasını yapacağız. Yeni bir başlangıcın şafağındayız! Önümüzdeki süreçte gayret gösterdiğimiz, dikkat ve rikkatle hareket ettiğimiz takdirde ideallerimizi hayata geçirecek imkanı yakalayacağız. Saadet Partisi olarak, sözle iddia ettiklerimizi icraatlerimizle de ispat etme imkanı bulacağız.
Genel Merkezimizden illerimize, ilçelerimizden mahalle birimlerimize varıncaya dek tıpkı bir orkestra uyumu içerisinde çalışacağız. Misal olarak söylüyorum, davul çalacağımız yerde davul çalacak, piyanonun tuşlarına basmamız gerektiğinde de ellerimiz piyanonun tuşlarında olacak. Ayrıca durması gereken duracak, susması gereken susacak, koşması gereken koşacak, konuşması gereken de konuşacak. Aslında zaferin formülü bu kadar basittir. Yeter ki bizler, bu ahengi yakalayabilelim...
Yeter ki bizler, bu şekilde çalıştığımız takdirde seçim akşamı bu orkestranın zafer marşı çalacağına inanalım ve bu azimle çalışmalarımızı yapalım. Çünkü zaman, hem çok çalışma fakat en önemlisi doğru ve verimli çalışma zamanıdır...
Sözlerime meşhur Rus yazarın şu sözleriyle son vermek istiyorum; "bizi çalışmak kurtarır." Her daim çalışanlardan ve çalıştığı için de kurtulanlardan olabilmek duasıyla, sizleri muhabbetle selamlıyorum.