Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığı tartışmasına değinen BTP lideri bir kişi iki defadan fazla Cumhurbaşkanı olamaz görüşünü tekrarladı ve anayasada neden böyle bir sınırlama olduğunu anlattı.
Baş, “Anayasada bir kimse en fazla iki dönem Cumhurbaşkanlığı yapabilir yazmasının sebebi; devletin organlarının, yürütmeye dair organların, yasamaya dair organların, yargıya dair organların bir paralel yapılanmaya veya başka güçlerin eline geçmesin… Yani bunlar ayrı erkekler, ayrı güçler olduğu için bu hürriyetleri, bu bağımsızlıkları muhafaza edilebilsin… Çünkü iki dönemden fazla birisi kalırsa bunlara sızabilir, bunları ele geçirebilir, bunlara bürokratlarını yerleştirebilir, bunlara hükmedebilir. Çünkü atamasını o yapacak, maaşını o belirleyecek, cezasını o verecek falan filan bir sürü hikayesi var. Dolayısıyla devlet bu konuda şahsileşmiş olacak yani birinin devletine dönüşmüş olacak. Bu devletin şahsileşmesinin önüne geçmek adına bütün dünya düşünmüş ve ‘Birisi iki dönemden fazla Cumhurbaşkanlığı ya da devlet başkanlığı yapmasın’ kuralını koymuş” dedi.
“KILIÇDAROĞLU’NUN SÖZLERİ DEVLETİN ŞAHSİLEŞTİĞİNİN KANITI”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun YSK itirazımızı reddeder” diyerek Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığına itiraz etmeme görüşünü de değerlendiren Hüseyin Baş, “Sayın Kılıçdaroğlu'nun da, “Nasıl itiraz edelim, itiraz etsek YSK zaten kabul edecek. Niye itiraz edeyim ki” cümlesi, aslında devletin şahsileştiğinin ispatı. Yani sen, devletin bir kurumuna bir itirazda bulunduğunda bu itirazın kabul edilmeyeceğinin, çünkü o itirazı inceleyecek makamın o itiraz konusu kişiyle aynı kişi olduğunun ispatı olmuş oluyor. İki dönem kuralının şu anda uygulanması gerektiğinin anayasa ruhu olarak da gerekli olduğunun ispatı olan bir dönemden süreçten geçiyoruz. Çünkü bu devlet şahsileşti, çünkü bu devlette kararları veren bir merci var, kanunları koyan bir merci var, hukuku belirleyen bir merci var… Her şey bir mercinin elinde! O zaman artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti şahsileşmiş bir devlet olmuş oluyor. Derhal gereken yapılmalı ve yeni bir şahıs devleti kurumsallaştırmalı.” Şeklinde konuştu.
ÇALIYORLAR AMA ÇALIŞIYORLAR MANTIĞINA TEPKİ…
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş “Çalıyorlar ama çalışıyorlar” mantığına da tepki gösterdi. Bunun ahlaki bir duruş olmadığını ifade eden BTP lideri, “Bunu hükümet de biliyor ve bundan çok memnun! Bak, ‘Ben çalışıyorum gerisini sorgulama’ diyor. Sorgulanması için ne lazım, Sayıştay raporlarının dikkate alınması lazım. Türkiye'de Sayışlar raporu diye nereden baksan 10 senedir hiçbir şey ortada yok, kimsenin umurunda bile değil. Danıştay artık Ankara'da büyük bir bina Üzerinde Danıştay yazıyor, bu kadar, yani bir anlam ifade etmiyor artık. İşte şu kadar yol yaptık, bu kadar köprü yaptık, şunu getirdik… Bunu getirdin, götürdün de senin ihalede yaptığın usulsüzlükle, yapılan yolsuzlukla o kadar şeyimiz elimizden alındı ki… Yol gidiyorsun ya, diyorsun ya, “Şu yola gitsin”… Dünyanın en güzel yollarında gezerdi bu Türk milleti Biz Avrupa’nın yollarında, Amerika'nın yollarında uzak doğunun yollarında gezerdik turist olarak… O para milletin cebine girebilmiş olsaydı dünyanın en güzel yerlerinde tatil yapabilecektik. Türk insanının bu zenginliği, bu imkanı elinden alınıyor, elinden alındı ve bu propagandayla birlikte bir seçim daha kazanılacak” dedi.
“GÜÇLÜ TÜRKİYE OLSA İSVEÇ BUNU YAPAMAZDI”
Hüseyin Baş, İsveç’te Türk büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim yakılması üzerine de değerlendirmelerde bulundu.
“Kur'an yakıldıktan sonra konuşmanın manası yok, yaktırmasaydın” diyen Baş şöyle devam etti; “Bu yaşanabilir mi güçlü bir Türkiye olsa, buna adım atabilirler mi? Güçlü Türkiye bu demektir. Güçlü Türkiye, İsveç'in o harekete refleks olarak “demokrasilerde olabilir” demesi değil, “Özür diliyoruz” demesidir. Niye dedirtemiyorsun? Demek ki sen dini de koruyamıyorsun, Kur'an'ı da koruyamıyorsun! O da bir hikaye aslında… Öyle olsaydı İsveç bugün özür dilerdi. Bak bir de bu İsveç sana gebe; NATO'ya girmek istiyor. NATO'ya girmek isteyen İsveç senin oyun olmasa NATO’ya giremeyecek; “İsveç sana kafa tutuyor sen de delikanlıyım diye geziyorsun” derler adama, derler yani ben öyle demiyorum ama böyle derler!”