AKP iktidarı emeklilere yüzde 25 zam yapıldığını duyursa da milyonlarca emeklinin bu zamdan yararlanamadığı ortaya çıkmıştı.

Emekli maaşlarına ilişkin görüşmeler sırasında muhalefet partileri, yüzde 25'lik zam oranının artırılması ve seyyanen zam verilmesi için önergeler vermişti. Ancak bunlar, AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedilmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir düzenleme için yılbaşına işaret etmişti.

Kısa Dalga yazarı Mehmet Çetingüleç, 17 Temmuz'dan itibaren alınmaya başlanan zamlı emekli maaşlarıyla ilgili olarak dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.

"Bankamatiklere koşanların yarıdan fazlası maaşlarına hiç zam yapılmadığını gördü. Bunların bir kısmı EYT'li, ama çoğunluğu eski emekliler" diyen Çetingüleç, şöyle devam etti:

"Genel seçimden 1 ay önce, Nisan ayında en düşük emekli aylığı seyyanen 2 bin liralık artışla 5 bin 500 liradan 7 bin 500 liraya çıkarılmış, dönemin Çalışma Bakanı Vedat Bilgin, 9.5 milyon emeklinin bundan yararlandığını bildirmişti.

Demek ki… 15 milyon emeklinin üçte ikisi tabandan maaş alıyor. 'Emeklilerin devlet üzerinde ağır yük oluşturduğu' yönündeki açıklamalar koca bir yalan.

'Seyyanen zam' illüzyonuna dönelim… Yapılan 2 bin liralık zammın aslında maaş artışı değil 3 aylığına borç verme uygulaması olduğu ortaya çıktı.

Nitekim…

Temmuz ayına gelindiğinde, tabandan maaş alan 9.5 milyon emekli dahil 15 milyon emekli, maaşlarına açıklanan yüzde 25'lik zammın yansımasını bekliyordu.

Ancak, yaklaşık 8 milyon emeklinin kök maaşları çok düşük olduğu için 7 bin 500 liralık bariyeri geçemediler!

Yetkililer 'mealen' şu açıklamayı yaptı: 'Biz size 2 bin lira zammı açıktan vermiştik. Kök maaşınıza yansıtmamıştık. Şimdi alacağınız yüzde 25'lik zammı kök maaşınıza uyguladık ve maaşınız 7 bin 500 lirayı geçmediği için zam yapamıyoruz…'

40 yıllık ekonomi muhabiriyim, emeklilerin böyle kandırıldığına ilk kez tanık oluyorum!

Oysa… Vedat Bilgin, Temmuz ayında emeklilere kademeli zam uygulanacağını, 10 bin liranın altında maaş alanlara daha yüksek zam yapılacağını söylememiş miydi? Söyledi.

Bu kişi devletin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı değil miydi? Bakandı. Ne oldu o sözler? Devlet söylediğini yutar mı? (...)"