Sarı, açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
Uzun ve çok zorlu mücadelelerin ardından muazzam bir yokluğa, yoksulluğa ve devasa borçlara rağmen; ülkemizin kurucusu başta Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşları ve milletin topyekûn inancıyla, imkansızlıklar içerisinde, 100 yıl önce bugün, varlığımızın sebebi Cumhuriyetimiz ilan edildi.
Hepimiz; bu büyük acıların ve yoklukların içinde savaşarak bize vatan yaratmış bir milletin torunlarıyız. Türkiye Cumhuriyeti; bu coğrafyaya 100 yıl önce güneş gibi doğmuş, imrenilen, kıskanılan ve örnek alınan bir devlet olmuştur. Ulu Önderimiz Atatürk sadece bu topraklar için değil, çağdaş ve medeni bir toplum olmak için de büyük savaş vermiştir.
Büyük Atatürk’ün açtığı aydınlık yolda kısa zamanda büyük devrimlerle gücünü gösteren genç Türkiye Cumhuriyeti, borçlarını öderken eğitimden sanayiye, sosyal haklardan kültür sanata her alanda çağ atlayan, hızla gelişen ve saygı gören bir ülke olmuştur.
Halkın egemenliğini ve iktidarını kazandığı 29 Ekim 1923, herkesi eşit kılan, insanlarımızın kulluktan vatandaşlığa kavuştuğu, kadının ikinci sınıf olmaktan kurtulduğu dönemin başladığı gündür. 29 Ekim 1923, egemen devletlerin bu topraklar üzerindeki hayallerinin suya düştüğü gündür. 29 Ekim 1923, çağdaş ülkelerle yarışacak şanlı şerefli bir ülkenin doğum günüdür.
İlk maddesinde Türkiye Devleti’nin bir Cumhuriyet olduğu belirtilen Anayasamız, hemen ardından gelen maddede “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir” der.
Bugün ise 100. yaşına girmiş Cumhuriyetimizde, yine Anayasamızda yer alan düşünce, din ve vicdan, haberleşme, toplantı ve gösteri, basın, sanat alanlarındaki özgürlüklerden; yaşama, eğitim öğretim, sağlık, çevre, barınma ve sosyal güvenlik haklarına kadar kazançlarımız için tekrar mücadele veriyoruz.
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Kurucu Önderimizin izinde yasaklara, haksızlığa, hukuksuzluğa, eşitsizliğe boyun eğmemiz mümkün değildir. Ülkemizi başka devletlerin güdümüne sokacak, güvenliğimizi, geleceğimizi, çıkarlarımızı düşünmeden hareket edecek her kim olursa olsun karşısında Türkiye Cumhuriyeti’ni seven milyonları bulacaktır.
Bu gücün mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bu eşsiz ülkenin vatandaşları, Cumhuriyetimizin 100. yılını bütün dünyaya duyurmak yerine kendine bahanelerden zırh yapanlara ve kişisel ihtiraslarına feda edilemeyecek kadar değerlidir.
Çocukluğunu, gençliğini, emekliliğini insanca yaşayan, çalışmasının karşılığını alan, çağdaş eğitime erişen, sağlık hizmeti alan, gerçeklerden haberdar olan, sanatını icra eden, protesto hakkını kullanan, din ve vicdan özgürlüğü olan, hukuk şemsiyesi altında geleceğe umutla bakan, fikri ve vicdanı hür yurttaşlar olarak yaşamak için tek çare; demokrasinin, laikliğin, çağdaşlığın ve özgür düşüncenin teminatı olan Cumhuriyetimize sahip çıkmaktır. Cumhuriyete sahip çıkmak, aynı zamanda, tek adam zihniyetine karşı milletin egemenliğini, kişisel çıkarlara karşı kamu yararını ve toplumun kolektif çıkarını da savunmaktır.
Büyük Atatürk’ün “Cumhuriyet düşünce, beden ve bilim bakımından güçlü koruyucular ister. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz” dediği gibi bu uğurda mücadele etmek, bu ülkenin öz evladı olan herkesin atalarına olan en büyük borcu ve sorumluluğudur. Bu duygu ve düşüncelerle bağımsızlık ve özgürlük adına canı pahasına mücadele eden Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, dava arkadaşlarını, Millî Mücadele kahramanlarımızı ve tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyor ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyoruz. Nice yüz yılları kutlasın cumhuriyetimiz! / Bin yaşa Türkiye Cumhuriyeti!