Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Uluslararası Sezai Karakoç Günleri son gününde yine birbirinden önemli yazar, akademisyen ve fikir insanlarını ağırladı. Kocaeli Kongre Merkezi’nin Karamürsel Alp Salonu’ndaki son günün ilk oturumu “Gülümseten Bir Gül” başlığında gerçekleştirildi. Oturumda; Turan Koç, Murat Güzel ve Zafer Acar, Sezai Karakoç’un Hızırl’a 40 Saat Şiiri’nin son bölümlerini yorumladı.
KARAKOÇ’UN ŞİİRİ KURAN’IN YÖNÜNDE GİDER
Oturumda ilk konuşmayı Turan Koç yaptı. Koç, Hızır’la 40 Saat şiirinin 31. bölümünü ele aldı. Sezai Karakoç’un şiirinin bilinen şiirlerden farklı olduğunu kaydeden Koç, “Onun şiiri Kuran’ın yönünde gider. Kuran’ın dili çizilemez, resme dökülemez. Karakoç’un şiiri de bu yönde olduğu için, lisandan çok kelama dayanır. Karakoç’un dili eskiyi şimdiki üzerinden anlatmak şeklindedir. Bu şiiri anlamak için kısası enbiyayı bilmek gerekiyor” dedi. Hızır’la 40 Saat şiirindeki 31. bölümün kısası enbiya anlayışı ile ele alındığını kaydeden Turan Koç, “31. bölümde Hızır sürekli hareket halinde. Zaten ‘Hızır’ kelimesinin anlamı hareket, medeniyet demektir. Diriliş topyekûn bir hareket içinde gelişiyor” şeklinde konuştu.
32. BÖLÜMDE MİRAÇ ANLATILIR
Oturumda ikinci konuşmayı gazeteci-yazar Murat Güzel yaptı. Şiirin 32. bölümünü ele alan Güzel, bundan önce Karakoç’un şiiri ve kişiliği arasındaki benzerliklere dikkat çekti. Karakoç’un “Kelimelerin Dirilişi” adlı yazısına atıf yapan Güzel, “Karakoç şiirinde imaj dünyasını yenilemiştir. Üstat, sekülerleştirilmek istenen geleneği bize tanıtır. Aslında Karakoç, Akif’in doğrudan doğruya Kuran’dan aldığı yönlenmenin temsilcisidir” şeklinde konuştu. 32. bölümde Miraç’ın anlatıldığını ifade eden Güzel, söz konusu bölümün tıpkı kısası enbiyadaki şekliyle ele alındığını kaydetti.
KARAKOÇ, KENDİSİNİ HZ. MUSA’NIN YERİNE KOYUYOR
11. oturumun son konuşmasını Zafer Acar yaptı. Acar konuşmasında Hızır’la 40 Saat şiirini genel olarak ele aldı ve 33. bölümü yorumladı. Karakoç’un şiirinde bir yolculuk düşüncesi olduğunu kaydeden Acar, “Kuran-ı Kerim’de Kehf Suresi’nde Hızırla Hz. Musa’nın yolculuğu anlatılır. Karakoç, bu şiirleri denize bakarak yazar. Kuran’ı Kerim’deki Kehf Suresi’nde de Hz. Musa’ya iki denizin birleştiği yerde vahiy gelir. Karakoç, kendisini Hz. Musa’nın yerine koyuyor, O da denize gidiyor ve şiirini denize bakarak yazıyor” dedi. Yazar, 40’ın kadim medeniyetlerde önemli bir yeri olduğunu belirtti. Karakoç’un da yolculuğunu 40 günde tamamlandığını söyleyen Zafer Acar, “Şiirde kimi yerde Musa, kimi yerde Hızır, kimi yerde şair karşımıza çıkıyor. Karşımızda çok katmanlı bir şiir var. Kafamız karışıyor bazen. Bunu isteyen de zaten bizzat Karakoç’un kendisi. Her okurda farklı anlamlar yaratmak için bu yolu tercih ediyor” şeklinde konuştu.
SON GÜNÜN İKİNCİ OTURUMU
Bu oturumun ardından Turan Karataş, Münire Kevser Baş ve Ali Ural’ın katıldığı “Gül Doğmadan” başlığındaki söyleşi gerçekleştirildi. Yazar Saadettin Acar’ın moderatörlüğünü yaptığı oturumda şiirin 34, 35 ve 36. bölümleri değerlendirildi.
Oturumda ilk sözü Turan Karataş aldı.
KARATAŞ 34. BÖLÜMÜ 4 ANA BLOKTA YORUMLADI
Karataş konuşmasında Hızırla 40 Saat şiirinin 34. bölümünü ele aldı. Yazar, söz konusu bölümü ‘’Peygamberin çilesi, dönemin durumu, öğretici ve öğrenci olarak Cebrail ile vahyin ilk gelişi ve sonrasında Peygamberin sorumlulukları” olmak üzere 4 ana blokta inceledi. Şiirin başından sonuna kadar müthiş bir ses güzelliği olduğuna dikkat çeken Turan Karataş, “Karakoç’un şiirlerinde bu özellik hep vardır. Üstat kafiyeli ve ahenkli şiirler yazmıştır” dedi. Bölüm içinde bir yakarış olduğuna dikkat çeken Karataş, “Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar yakarışına bugün bile ne kadar ihtiyacımız var. Bu da Kur’an’la olur. Bu şiirleri dura dura okumak lazım. Kavramlara titizlikle bakmak gerekir. Bunların hepsi, dünyanın karanlık bölgeleri kâinatın efendisine gelen muştu ile aydınlanıyor. Bölümde de bu muştu ele alınıyor” şeklinde konuştu.
“KARAKOÇ, İSLAM MEDENİYETİNİN ÖZ EVLADIDIR”
Sezai Karakoç üzerinde önemli çalışmaları olan Prof. Dr. Münire Kevser Baş da oturumda düşüncelerini katılımcılarla paylaştı, “Karakoç günlerdir konuşuluyor. Ondan bize dev bir literatür kaldı. Ben onu, İslam medeniyetinin öz evladı olarak betimliyorum” dedi.
KARAKOÇ, SANCILI DÖNEMLERİMİZİN MÜTEFEKKİRİDİR”
Prof. Dr. Baş, Karakoç’un Diriliş hedefinin siyasi bir teori olduğunu söyledi. Söz konusu hedefin, İslam’ın yeniden dirilmesi ve çağa bazı değerleri taşıması yönündeki olduğunu ifade eden Prof. Dr. Baş, “Hızırla 40 Saatte bu okumayı görüyoruz. Mikro hedefinde ise bir insan inşa etmeye çalışıyor. Bu da yeniden dirilmemiz için gerekli olan sanatsal anlatımdır. Sezai Karakoç sancılı dönemlerimizin mütefekkiridir” dedi. Üstadın bilgi meselesini gündeme getirdiğini anlatan Prof. Dr. Baş, söyle konuştu; “Sezai Karakoç’un Hızır’ı çağırmasının nedeni kaybettiklerimizi yeniden bulmak içindir. Karakoç’un şiiri ve düşünceleri bütünlüklüdür. Kavramlar dünyasında ne yaşıyorsa sanata da onu taşıyor. Karakoç’un şiiri okunduğunda pür dikkat dinlememizin nedeni üstadın imgeler üzerindeki başarısıdır. Sezai Karakoç’un şiir üretiminin son derece bilinçli olduğunu düşünüyorum. İmgeler varlığın antolojik istikrarını bize naklediyor.”
BİR PEYGAMBER ŞAİRİ
“Gül Doğmadan” başlığındaki oturumun son konuşmasını ise şair Ali Ural yaptı. Ural sözlerine, “Bir peygamber şairini konuşuyoruz” diyerek başladı. Karakoç’un bütün şiirlerinin naat hükmünde olduğunu söyleyen Ural, “Üstat, kuruyan toprağı yeniden diriltemeye çalıştı. Bahar, ateş, gölge, geometri, akış sağanakları ile toprağı diriltmeye çalışmıştır. Karakoç dirilişe bir çağrı yapmıştır. Akış sağanağı Hızırla 40 Saatin alt başlığıdır. Üstat, geceleyin abı hayat için millet yolculuğundan bahseder. Sezai Bey şiiri dolayısıyla Hızır’ı imge olarak seçmiştir. Bu bir tesadüf değildir. Çünkü Hızır’la bütün İslam coğrafyasını gezebilir. Hızır’ın kah Hızır, kah peygamberimiz, kah da şair olarak önümüze çıktığını görüyoruz. Bize anlatmak için Hızır olmak zorundadır. Şiirde bize 40 ayrı film gösterilmektedir” diye konuştu
36. BÖLÜM HİCRET’İ ANLATIR
Hızırla 40 Saat şiirinin 36. bölümünü yorumlayan Ali Ural, bu bölümde Hicret’in anlatıldığını söyledi. Hicretten sonra büyük inşanın başladığının altını çizen Ali Ural, “Hicret gizli olarak yapıldı. Ama Hz. Ömer açık hicret etti. Şiirde Karakoç buna değiniyor. Ayrıca Hz Ali’nin peygamberin yatağına yatması ve Allah tarafından kâfirlere karşı korunması ele alınıyor. Karakoç, peygamberin yatağına yatan Hz. Ali’yi ‘ölümü komşu eyleyen’ olarak betimliyor. Yılanın önüne geçen Hz. Ebubekir için ise ‘Ona yılanın ısırması kamış şekeri gibi geldi’ diyor. Şair yılanı şeker kamışına benzetiyor ve bu durumu büyük bir mutluluk olarak gösteriyor” dedi.
KATILIM TEŞEKKÜR BELGELERİ VERİLDİ
Oturumların sonunda görüşlerini dile getiren yazar ve akademisyenlere Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından katılım-teşekkür belgeleri takdim edildi.