Türkkan toplumda yaşanan şiddet olayları ile ilgili olarak “Türkiye, toplumsal bir cinnet geçiriyor. Sebebi ise psikolojik, sosyolajik ve büyük ihtimalle ekonomik. Ancak keskin sirke küpüne zarardır. Türkiye’yi kutuplaştıran siyaset anlayışı Türkiye’yi uçurumun kenarına sürükledi. Çözüme önce sıradan insanlardan değil siyasetten başlamamız lazım.” dedi.
TOPLUMSAL CİNNET HALİNİN TÜRKİYE’Yİ SÜRÜKLEDİĞİ UÇURUM
Son zamanlarda yaşanan ve pes artık dedirten şiddet ve teşhir olayları Türkiye’de toplumun nereye sürüklendiği konusunda her kesimi endişelendirmekte. Ancak konuyla ilgili olarak siyaset cephesinde uzun bir süredir sessizlik hakimdi. İyi Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, sosyal medya hesabından yayınladığı bir video ile yaşanan cinnet halinin sorumlusunun siyaset kurumu olduğunu ve insanların umudunun ellerinden alındığı belirtti. Türkkan’ın açıklamalarında toplumsal cinnet halinin Türkiye’yi sürüklediği uçurum ve sorunun kaynağının siyasetin kendisi olduğu ve çözüme siyasetten başlanması gerektiğini ifade etti. Türkkan öne çıkan açıklamaları şu şekilde;
MİLLET PATLAMAYA HAZIR GİBİ
Farkında mısınız? Herkesin suratı asık. Sokakta, trafikte, markette herkes mutsuz. Toplumu saran cinnet hali, tepeden tırnağa giderek yaygınlaşıyor. Medyaya düşen kadına şiddet, doktora şiddet, hayvana şiddet, ana-baba-evlat-komşu cinayeti haberleri tüm Türkiye’nin cinnet hali geçirdiğini gösteriyor. İnsana ve insanlığa kıymanın bu kadar kolay, bu kadar ucuz olduğu bir dönem Türkiye’de bugüne kadar hiç yaşanmadı. Adeta ikinci bir cahiliye dönemden geçiyoruz.
Sebepleri psikolojik, sosyolojik ve büyük ihtimalle ekonomik olan bu olayların tek bir izahı yok. Ancak Türkiye’de yaşanan bu cinnet halinin sebeplerini araştırmak ve çözüm üretmek Türk milletinin geleceği açısından büyük önem taşıyor. İşte burada biz siyasetçilere büyük görev düşüyor. Çünkü söylediklerim sadece sıradan insanlar için değil, Türk siyaseti için de geçerli.
21 yıldır ülkeyi yönetenlerin, herkesi kucaklaması gereken makam ve mevkilerin söylemleri, suçlamaları ve tehditleri toplumsal öfkenin derinleşmesine ve körüklenmesine yol açtı. Yandaş ve kimi muhalif medyanın kutuplaştırıcı söylemleri, toplumdaki farklılıkları derinleştirdi. Bu istibdat dönemi, ortak değerlerimizi itibarsızlaştırıp, toplumdaki kırılmayı iyice artırdı. Akademik çalışmalar da bunu gösteriyor. Özellikle son beş yılda siyasi parti aidiyetinin kimliğe dönüştüğü, siyasi kutuplaşmaların insanları birbirinden soğutan bir salgın haline geldiği, ahlaki üstünlük iddiası ve hoşgörüsüzlüğün toplumsal çatışmalara zemin oluşturduğu ortaya konmuş. Sonuç tam bir felaket. Tüm bu bilimsel çalışmalara rağmen siyaset kurumu; Türkiye’yi derinden etkileyen bu olaylar karşısında bir araya gelemiyor, hala birbirine karşı üst perdeden hakaret derecesinde konuşuyor ve birbirini itham ediyorsa, Türkiye kıyamete bir adım yaklaşmış demektir.
O yüzden Türkiye’yi kutuplaştıran ve iki farklı renge bölen bu kutuplaştırma ve ayrıştırma siyasetinin bir parçası olmayı artık reddediyoruz. Çünkü bu kutup siyaseti Türkiye’ye geri dönüşü olmayan çok büyük zararlar veriyor.
TÜRKİYE AÇIK CEZAEVİNE DÖNÜŞTÜ
Bırakın açlık sınırındaki asgari ücretli bir çalışanı, yoksulluk sınırındaki tek maaşıyla geçinen birisi ayın sonunu getiremiyor. Borçlarını nasıl kapatacağını bilemiyor. Bırakın bir evin hayalini kurmayı, insanca yaşayacağı kiralık bir evin bile hayalini kuramıyor. Gençler bu tablo karşısında ülkeden kaçmayı bir çare gibi görüyor.
Büyük şehirler başta olmak üzere; madde kullanımı, fuhuş, yasa dışı bahis almış başını gidiyor. Umudun bittiği yerde yüzbinlerce insanımız istismar ediliyor. Sosyal medya da tüm bunlara çanak tutuyor. Kimileri öyle bir noktaya gelmişki; sosyal medyada müstehcen yayın yaparak para kazanma hırsına yenilmiş. Hukuk, adalet dersen o da askıya alınmış. Cinayet haberlerinde görüyoruz. Bir bakıyoruz suçlular ya tutuksuz yargılanıyor, ya da kravat takıp iyi hal indirimiyle aramızda dolaşıyor. Hani bir laf vardı. Beyin bedava diye. Artık onunda bir bedeli var. İnsanlar korkusuzca düşüncelerini bile ifade edemiyor. Türkiye büyük bir açık cezaevine dönüşmüş durumda.
Keskin sirke küpüne zarar verir diye boşuna dememiş atalarımız. Tüm bu yaşananlardan ders çıkarmak zorundayız. Toplumu iyileştirmeye siyaset kurumundan başlamalıyız. Kindar ve dindar nesil yetiştireceğiz iddiasıyla yola çıkanların toplumu getirdiği nokta ortada. Hepimiz aynı gemideyiz. Ancak dümendekiler, öfkeyi bir hitabet sanatı olarak görüyor. Buz dağına çarpan Titanik’te çalmaya devam eden kemancılarından farkları yok.
BÖL PARÇALA YÖNETTEN VAZGEÇİN
Yaşanan gerginlikleri ve kutuplaştırmayı artık sona erdirmeliyiz. Biz ve ötekiler demeye son vermeliyiz. Çünkü çürüme baştan başlayıp, aşağıya doğru yayılmış vaziyette.
Gün gelir muktedirler iktidarını kaybeder. İktidarlar elbet değişir. Büyük ekonomik yıkımlar ve zorluklar elbet aşılır. Çok daha iyi bir düzen mutlaka kurulur. Ancak milletimizin dokusu bozulursa, ruhlarımız çürürse, yaşanan bu cinnet hali kökleşirse, toplumun özlediği o masum insan ilişkileri bir daha kolay kolay yerine gelmez. Toplum da bir daha iflah olmaz. O yüzden ilkin siyasetten başlamak üzere bu toplumsal cinnet haline derhal son vermek zorundayız.