Karabük, Bartın, Zonguldak, Kastamonu ve Çankırı illerinin belediye başkan adaylarının da katıldığı programa BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş da katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programda adayların tanıtım videoları izlendi. Yeni partililere rozetlerini BTP lideri Hüseyin Baş adayları tebrik etti, onlarla birlikte vatandaşları selamladı. Hüseyin Baş, yaptığı konuşmada ise Türkiye’nin genel durumu üzerine dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.
;
Hüseyin Baş’ın konuşmasından satır başları şöyle;
“BÜTÜN TÜRKİYE'Yİ TAYYİBİSTAN MI YAPALIM?”
“Sayın Cumhurbaşkanı son zamanlarda gittiği yerlerde halkı tehdit ediyor. ‘Biz yoksak hizmet yok. Biz yoksak doğalgaz yok’ diyor. Şimdi size çok basit bir şey söyleyeyim, O yoksa doğalgaz kaybediyorsunuz ama O varsa doğalgazın faturasını ödeyecek parayı bile bulamıyorsunuz. Bu kadar olur mu? Bütün Türkiye'yi Tayyibistan yapalım! Bütün Türkiye'yi emrine amade yapalım! Yasamayı bitirdiniz, yürütmeyi bitirdiniz, yargıyı bitirdiniz. Bütün siyasi yönetimi, erkleri, güçleri kendinize bağladınız yetmedi bir de belediye… Büyükşehri alacağım, ili alacağım, ilçeyi alacağım vs. Tamam al da ne yapıyorsun karşılığında?
“DEVLETİN ELİNDE NE VARSA PEŞKEŞ ÇEKTİLER”
Atatürk'ün ilkelerinden biri olan devletçiliği kaldırdılar, devletin elinde ne varsa özel firmalara peşkeş çektiler. Size de bir hap verdiler uyuttular, ‘Bu çok ilkel bir görüş, yeni dünya düzeninde yer alamaz bir görüş’ dediler. Siz de, ‘Ha öyle mi, tamam o zaman kaldıralım’ deyip bu devletçiliği rafa kaldırdınız. Şimdi laikliği savunan, cumhuriyetçiliği savunan, milliyetçiliği savunan, Atatürkçülüğü savunan bir kişi devletçilikten niye vazgeçiyor? Nerede kaldı sizin Atatürkçülüğünüz?
Erzincan maden faciasına farklı bir bakış
Erzincan'da bir madende facia yaşandı. Buradan yılda 1 milyar doların üzerinde altın madeni çıkarılıyor. Bu altını Sayın Cumhurbaşkanının hısımlarıyla Kanadalı bir şirket alıp götürüyor bu ülkeden, bize de oradan bir gram altın tozu verilmiyor. Halbuki altın bizim, itiraz etmiyoruz. Devletçilik dediğimiz ne biliyor musunuz? Devletçilik bu madenlere sahip çıkmaktır, kendi zenginliğine sahip çıkmaktır. Bakın Türkiye'de her yıl 3 milyar doların üzerinde altın, toprağın altından çıkarılıp yurt dışına götürülüyor. Her yıl 3 milyar doların üzerinde altınımızı yabancılar işletiyor ve Türk milletinin bu işten 1 lira çıkarı yok. Devlete yüzde 4 veriyorlar. Afganistan'da bu oran yüzde 20, beğenmediğiniz Taliban sizden daha devletçi.
“BU ALTIN BİZİMSE, BUNUN GELİRİNİ BİZ PAYLAŞALIM”
Ben size, ‘Açalım gözlerimizi, bakalım etrafımıza ve buna ‘dur’ diyelim. Buna isyanımızı dile getirelim. Bu altın bizimse bunun gelirini biz paylaşalım’ diyorum. Ne hale düştük? Bir emekli eskiden bir ev, bir araba alırken ikramiyesiyle, bugün aldığı ikramiyeyle kredi kartı borcunu ödüyor. Bu hale geldik! Fatih Kısaparmak’ın, ‘Bu adam benim babam’ diye meşhur şarkısı var. Şarkıda, ‘Altı çocuk büyütmüş, bir işçi maaşıyla’ der. Şimdi Fatih Kısaparmak bugün bu şarkıyı yeniden yazsa nasıl yazacak? Acaba, ‘Bu adam benim babam, 6 çocuğun eline bakıyor bir işçi maaşıyla’ diye mi yazacak. İş ona döndü artık. Bir işçinin 5 çocuğunu evlendirdiği Türkiye'den, 5 çocuğun bir babanın kirasını ödeyemediği Türkiye'ye döndük. Kendi kendine yeten Türkiye'den, el avuç açmış dünyadan tarım ürünü arayan, borçlanarak gıda ürünleri satın almaya çalışan ülkeye döndük. Biz bu hale geldik.
“BU SEÇİM İKTİDARA VE İKTİDARDAKİ MUHALEFETE YANLIŞLARINI YÜZLERİNE VURMA SEÇİMİDİR”
Şimdi ‘Ne alakası var yerel seçimle’ diyeceksiniz. Şu alakası var; bu seçimde eğer kaderinizin değişmesini istiyorsanız sizi yönetenlere, ‘Bu ülkede bizden başka bunu yönetemez’ diye size imaj çizenlere, ‘Bizim sizinle işimiz kalmadı’ demenin seçimidir bu seçim. Eğer bu seçimde de aynı şekilde bu sıkışmış siyasetin sonucu olarak hareket ederseniz, kaderimiz hiç değişmeyecek. Bakın bu seçimin önemi bu. Bu seçim iktidar sahiplerine ve muhalefetteki iktidar sahiplerine bir güç gösterme seçimidir, bir tepki koyma seçimidir, yaptıkları yanlışları yüzlerine vurma seçimidir. Daha bir yıl olmadı bir seçim yaşadık. O seçimi berbat etmiş olan bir muhalefet var, göz göre göre seçim kaybettiler. Bir tarafta da iktidar var, seçimin ertesi haftası doları yüzde 50 artırdı. Enflasyonu yalan rakamlarla hala yüzde 70'in altına düşüremediler. Hükümetin yalanları o kadar astronomik ki dünyada bizden kötüsü yok yalanlarına rağmen. Yalan söyleyeceksin bari ‘yüzde 10’ de enflasyona, ne olacak?
“ALTILI MASADAKİ BAZI PARTİLER ADAY YAPACAK İNSAN BULAMIYORLAR”
Biliyorsunuz bir altılı masa kuruldu. Toplumda ‘Altılı masaya girin’ girin diye bir talep vardı. Biz de sonucun bu olacağını bildiğimiz halde toplumdaki bu talep doğrultusunda ‘Bizi masaya alın’ dedik. Onlar bizi masaya almazken türlü türlü fitneler uydurdular, yalanlar söylediler. Kendileri değil ama medya aracılığıyla, sosyal medya aracılığıyla tırnak içinde tetikçiler aracılığıyla sahaya sürdükleri… Neymiş, bizim teşkilatlanma yapımız oluşmamış! BTP 20 senelik parti, 81 ilde teşkilatı var. Şimdi isim vermeyeceğim, seçim dönemine geldik, bize ‘Teşkilatı yok’ diyen partilerin neredeyse tamamı kapımızı aşındırıyor ve ‘Biz her yerde aday çıkaramıyoruz, gelin seçime beraber girelim’ diyor. Dün bize teşkilatlanmamış diyorlardı bunlar. Hani siz çok büyük partilerdiniz, bizi beğenmiyordunuz ama iş tek başına seçime girmeye gelince baktılar ki hepsinin altı boş. Türkiye'de siyasetin özeti bu.
“GELİN BİRLİKTE HAREKET EDELİM ÇOCUKLARIMIZI YARINLARA HAZIRLAYALIM”
İşte şu parti büyüktür, bunun bilmem nesi şöyledir, onun kaşı daha güzel, bunun arkasında bilmem kim var yalanlarıyla lütfen bu sefer sandığa gitmeyin. Ne için sandığa gidin biliyor musunuz? Yarınlarınızı düşündüğünüz için sandığa gidin. Günü kurtarmak için sandığa gitmeyin, çocuklarınızı kurtarmak için sandığa gidin.
Bambaşka yeni bir dünya geliyor, gelin çocuklarımızı o yarınlara hazırlayalım
Bambaşka bir dünya geliyor, isteseniz de geliyor istemeseniz de geliyor. Bu bambaşka dünyaya bu eski kafalı, dünün ideolojik saplantılarıyla birlikte kavga ederek, sizleri kandırıp sizden oy almaya çalışan insanlarla o yarına ulaşamazsınız. Eğer o günlere çocuklarınızı hazır etmek istiyorsanız bugünden bu değişime ayak uydurmak zorundasınız. Ben de bir kardeşiniz olarak diyorum ki; gelin birlikte hareket edelim, çocuklarımızı o yarınlara hazırlayalım.”