Avşar, İstanbul TEM otoyolu üzerinde ruhsatsız olarak yapılan benzin istasyonu örneğini vererek tedirginliklerini dile getirdi. ‘Tamamlayıcı tesisler’ ifadesinin neyi kapsadığını soran Avşar, düzenlemenin Orman Kanunun 17. maddesinin 3. fırkasına dayandırılmasının tutarsızlık içerdiğini, bu düzenlemenin yap-işlet-devlet modeliyle yeni imtiyazlara ve yeni kamu zararlarına yol açabileceğini söyledi.
Madımak da Başbağlar da Türkiye düşmanlarının organize ettiği katliamlardır, tüm yönleriyle aydınlatılmalıdır
Sözlerine 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Otelinde yakılan ve 5 Temmuz 1993’te Erzincan Başbağlar’da PKK terör örgütü tarafından katledilen vatandaşlarımızı anarak başlayan Avşar, “Her 2 katliamda ve katliamlarda parmağı, etkisi, dahli olan ve 31 yıldır bu katliamları karartmaya, faili meçhuller çöplüğüne atmaya çalışan kim varsa lanetliyor, bu iki katliam üzerinden acıları yarıştırmaya çalışanları kınıyorum.” dedi.
“İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olmaz.” diyen Avşar, “Madımak da Başbağlar da inançlar ve toplumsal hassasiyetler üzerinden insanları kışkırtan, içerideki ve dışardaki Türkiye düşmanlarının organize ettiği katliamlardır, insanlık suçlarıdır, ortak acılarımızdır ve tüm yönleriyle aydınlatılmalıdır.” ifadelerini kullandı.
“Yap-işlet-devret modeliyle işletilen yollarda işin nasıl yapılacağı, ‘tamamlayıcı tesisler’ ifadesinin neyi kapsadığı gibi pek çok soru işareti var.”
Avşar, ilgili kanun teklifinin ilk bölümde kabul edilen 9. Maddenin içeriği hakkında, komisyon toplantısında da net yanıt alamadıkları başlıklara değineceğini söyleyerek konuşmasına devam etti.
Avşar, 9. maddenin ilk fıkrasının özetle; Büyükşehir belediyelerinde karayolları sınırı içeresindeki orman vasıflı arazilerinde depolama ve ‘tamamlayıcı tesisler’ yapılması olduğunu belirtti. Avşar, bunun özellikle büyükşehirlerin yükünü azaltmak için önemli bir ihtiyaç haline geldiğini, hatta 6 Şubat depremlerinde de bu konudaki eksikliklerin hissedildiğini kaydetti.
Avşar, “Fakat burası yap-işlet-devret modeliyle işletilen yollarda işin nasıl yapılacağı, ‘tamamlayıcı tesisler’ ifadesinin neyi kapsadığı gibi pek çok soru işareti barındırmaktadır.” dedi.
“İstanbul TEM Otoyolunun tam ortasında inşaatı tamamlanmış ancak daha açılmamış ruhsatsız benzin istasyonu, bu kanunun geçmesini mi bekliyor?”
“Şimdi kaygımızı bir örnekle pekiştirelim.” diyen Avşar, “İnşaatı tamamlanmış ama açılmamış, ruhsatı olmayan, yapımında bir sürü ağacın kesildiği Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluğunda olan TEM otoyolu üzerinde bir benzin istasyonu bulunmaktadır ve bu güzergahta tek istasyondur. Üstelik ortaklık yapısında iktidar partisinde yöneticilik yapmış isimler de bulunmaktadır. Bu benzinlik istasyonu, Selimpaşa-Kurtköy Mehmetçik arası 130. Km’de yani tam orta noktadadır. Ne tesadüf tamda bu maddeye uygun görülüyor. Akla şu soru geliyor; yoksa açılış için bu kanunun geçmesi mi bekleniyor?” dedi.
“Düzenlemenin dayanağını oluşturan 17. maddenin 3. fırkasının yapı izni kapsamında otel, AVM, lokanta yoktur. İlgili madde orman kanunu ile uyuşmamaktadır.”
Avşar, maddenin bir diğer fıkrasında mealen şu ifadelere yer verildiğini söyledi: “Havalimanı sınırları içerisinde ormana ait araziler var (orman vasıflı veya vasfını yitirmiş). Bu arazilere ben otel, hastane, lokanta, AVM, akaryakıt istasyonu, lojistik, kargo tesisi inşa edilmesine ilişkin düzenleme yapıyorum. Ve yap-işlet-devret modeli ile havalimanı işletenlerden de bir bedel talep etmiyorum.”
Düzenlemenin dayanağı oluşturan 17. Maddenin 3. Fırkasına değinen Avşar, “Maddenin gerekçelerinde atıf yapılan orman kanununun 17. maddesinin 3. fıkrasına kamu yararı ve zaruret gerekçesiyle orman vasfı olan arazilere verilecek yapı izinleri açıkça belirtilmektedir ve bunların içinde otel, AVM, lokanta yoktur. Yani madde orman kanunu ile uyuşmamaktadır.” şeklinde konuştu.
‘Adrese teslim’ diye tartışmalar yaratan ihaleyi adrese teslim kılmanın şifrelerinden biri bu muydu?”
Avşar, komisyon toplantısında bürokratlara “bu düzenleme İstanbul Havalimanını yapan İGA’ya (Cengiz ve Kalyon İnşaata) yap-işlet-devret modeli ile yaptıkları için bir bonus olmuyor mu?” diye sorduklarını ifade etti. Ancak Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü Hüseyin Keskin’in, “Zaten İstanbul Havalimanının birkaç fazdan oluştuğunu ve yap-işlet-devret modeliyle işi yapan firmaların sözleşmesinde bahse konu sınırlar içinde kalan orman vasıflı yerlerin üzerinde de ne yapılacağının planlarda belli olduğunu” belirttiğini söyledi.
“Burada sorun şu”, diyen Avşar sorularını şu şekilde sıraladı; “Araziler orman vasfı taşıdığı halde nasıl proje alanı içine alınmış?
İhalede yarışan diğer firmaların, ihale sürecinde havalimanı arazisi içinde yer alan orman vasıflı alanlarda yapıların inşa edileceği bilgisi var mıydı? Yoksa o dönem adrese teslim diye tartışmalar yaratan ihaleyi adrese teslim kılmanın şifrelerinden biri bu muydu?”
Sayın Şimşek, emekçiyle uğraşmak yerine tencerenin dibini sıyırmakla meşgul olanlarla uğraşmalıdır.
Sözlerinin sonunda torba yasa modelini eleştiren Avşar, “Sorunun; bu kanunların torba içinde geliyor olması ve içlerinde gerekli maddelerle birlikte kafalarda soru işareti yaratan maddelerinde bulunuyor olmasıdır” dedi.
Avşar, “Sayın Şimşek, ‘ekonomik krizi bitireceğiz diye’ kamu çalışanlarının servisiyle, fotokopi kağıdıyla, emekliyle, asgari ücretliyle uğraşmak yerine; demokrasinin özüyle bağdaşmayan kara deliği büyüttükçe büyüten bu torba kanun tekliflerini, adrese teslim ihaleleri, kamu ihale yasasını, tencerenin dibini sıyırmaya çalışanlarla uğraşması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyorum.” şeklinde konuştu.