İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin olağanüstü kurultayın milletvekili olduğu İzmir’e ilk ziyaretini gerçekleştirdi.
Ziyareti kapsamında İYİ Parti İzmir İl Başkanlığı’na gelen Dervişoğlu, burada parti teşkilatı ile bir araya geldi. Ziyarette Dervişoğlu’na İYİ Parti İzmir İl Başkanı Ülkü Doğan ve İYİ Parti İzmir Milletvekilleri Ümit Özlale ve Hüsmen Kırkpınar eşlik etti.
Play Video
Dervişoğlu, teşkilat buluşmasının ardından gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.
ERBAŞ'A İSTİFA ÇAĞRISI
30 Ağustos’ta okunan Cuma hutbesinde Atatürk’ün adının anılmamasına tepki gösteren Dervişoğlu, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı istifaya davet ederek, şu ifadeleri kullandı:
''Dün 30 Ağustos kutlamaları vardı. Bazı zaferler vardır ki unutulmazlar. Ağustos ayı Türklerin zafer ayıdır. Konuyla ilgili yapılan konuşmalar, gerçekleştirilen bazı törenlerde tarih şuurundan yoksun bazı çevrelerin yarın ne olacağını kestiremedikleri kelamları ettiklerine şahit oluyoruz. Görüyor ve müşaade ediyoruz ki 30 Ağustos’u kutlarken Cuma Hutbesi’nde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adı zikredilmedi. Diyanet işleri Başkanı maalesef ki bu olumsuz tavrını sürdürmeye devam diyor. Atatürk’ün kurduğu kurumun başında bulunan bu zat eğer Atatürk’e bir Fatiha’yı çok görüyorsa derhâl o koltuğu terk etmek zorundadır. Diyanet İşleri Başkanı'nı ve arkasındakileri derhal istifaya davet ediyorum.''
İZMİR KÖRFEZİ'NDEKİ DURUM
İzmir Körfezi’nde yaşanan balık ölümleri sorununa da değinen Dervişoğlu, merkezi hükümet ve yerel yönetimlerin ortak çalışması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
“İzmir’de çok ciddi bir problem var. Körfez kokuyor. 25 yıldır bu kenti yönetenler bu olumsuzlukta kendilerine pay çıkarmak yerine hala suçlayacak birilerini arıyorlar. Bu kokunun sebebi bellidir. İzmir’de kanalizasyondan arıtmaya giden kirli sular, arıtma tesislerinde uygun bir biçimde arıtılmıyor. Neredeyse yüzde 95'i hiç arıtılmadan Körfez’e deşarj ediliyor. Otomatik olarak o sulardaki oksijene zarar veren bu unsurlar, Körfez’de balıklara bile yaşama alanı bırakmayacak bir oksijensizliğe neden oluyor. Böylece İzmir’de çok kötü bir koku rüzgarla mahallelerimize geldi. Bu sorunun çözümü arıtma tesislesin doğru bir şekilde çalıştırılmasından geçiyor. Eksiklikler varsa o eksikliklerin ikmalinden geçiyor. Bu koku İzmir’in kaderi değildir, olmamalıdır. Büyükşehir belediye başkanlığı başta olmak üzere berkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekiyor. Ayrıca sadece Büyükşehir’in tek başına çalışmalarıyla bu olumsuzluk ortadan kaldırılamıyorsa burada merkezi hükümetle eşgüdümlü bir faaliyet ihtiyaç duyuluyor olabilir. İzmir halkının şikayetini doğru bir biçimde dile getirmesi ve İzmir’i yönetenlerin de bu sorunu hakkıyla çözmesi lazım.''
"İZMİR KİMSENİN TAPULU MALI DEĞİL"
İzmir Enternasyonal Fuarı’nın açılışına katılmama nedenini de açıklayan Dervişoğlu, şunları söyledi:
''İzmir fuarının öncesinde yaşanan ve İzmir’e yakışmayan kriz… Bu fuar sıradan bir fuar değil. Batı tarafından ya da doğudan batıdan buraya gelen birçok ülke tarafından önemsenen bir organizasyon. Bu fuarın programı bize yaklaşık 3 ay önce gönderildi. 31 Ağustos tarihinde törenin olacağı ifade edilmişti. Dün aldığımız bir bildirimle fuar açılışının 30 Ağustos tarihinde gerçekleşeceği ifade ediliyor. Siyasi konuşmalarında da 30 Ağustos’ta yapılmasına vurgu yaptılar. Böyle bir ciddiyetsizlik olamaz. Tarihi 3 ay önce belirlenmiş bir program son dakikada bazı kişilerin isteklerine göre değiştirilmesi olamaz. Biz bunu ciddiyetsizlik olarak değerlendiriyoruz. Ben bütün programını açılış 31 Ağustos’ta olacak diye planladım. Ancak Özgür Özel’in özel programı nedeniyle 30 Ağustos’a alındı. İzmir Fuarını bir panayıra dönüştürmeye çalışmak kimsenin hakkı ve haddi değildir. Ayrıca takvimi değiştirilmiş bir fuar açılışına da İYİ Parti Genel Başkanı olarak katılmam mümkün değildir. İzmir, kimsenin tapulu malı değildir. Kimse İzmir’e yakışmayan kararlar alamaz.”
"BİRBİRLERİNİ SUÇLAMAK YERİNE..."
İzmir başta olmak üzere birçok ilde yaşanan orman yangınları ve yangınlara müdahalede eksik kalınması tartışmalarına da değinen Dervişoğlu, şöyle konuştu:
''Bir yıl içerisinde 400’e yakın yangın gerçekleştirildi. Bu yangınlara ne kadar erken müdahale ediliyorsa olsa da yangınların yarattığı tahribatı ortadan kaldırabilmek kısa sürede olacak iş değil. Bütün yangınla orman yangını deniliyor ama bazıları orman dışında çıkıp ormanlara sirayet eden yangınlardır. Ayrıca yine araştırmalara göre; sabotaj yoktur. Yanan ormanlar… Bunlar birbirimizi suçlayarak içerisinden çıkacağımız sorunlar değil. Bunlar, ele ele vererek çözmemiz gereken sorunlar. Bu nedenle gerek merkezi idare gerekse yerel yönetim birbirlerini suçlamak yerine sorunun çözümüne odaklanılması yönünde bir gayret sarf etmelerini dile getiriyorum.''
İEF açılışına sokak röportajında kullandığı ifadeler nedeniyle tutuklanarak geçtiğimiz gün tahliye edilen Dilruba Kayserilioğlu’nun katılmasına gelen tepkileri de yorumlayan Dervişoğlu, ''Söylediklerine katılmıyor olabilelim ama böyle bir şey yüzünden bir kadının tutuklanmasının uygun ve yerinde olmadığına önceden de vurgu yapmıştım. Böylesi önemli bir günde yeni tartışmalar yaratacak sembolleşmeleri doğru görmüyorum'' eddi.
"BU BİR ERKEN SEÇİM TALEBİ DEĞİL"
Erken seçim tartışmaları konusuna da değinen Dervişoğlu, şu görüşleri dile getirdi:
''Muhalefet erken seçimi talep etmesi her zaman hakkıdır. Vadesi olan bir seçim erken seçim olmaktan çıkar. Erken seçimi talep edenler ‘en yakın 1,5 yıl içinde olur’ diyorlarsa bu Türkiye’nin gündemine yeni bir tartışmaları taşıyacaktır. Ben bu erken seçim konuşmalarının kendi içerisinde spekülasyonlara dayalı birtakım talepler olduğunu düşünüyorum. Erken seçim istiyorsanız, bu hemen gerçekleştirilmesi gereken bir talebe dönüştürülmelidir. Muhalefet bunun 1,5 yıl sonraki bir takvimde gerçekleştirilebileceğini de söylüyor. Bu bir erken seçim talebi değil. Ayrıca muhalefet erken seçimi ne kadar istiyor olursa olsun TBMM’de bir nitelikli çoğunluğa ihtiyaç var. Bu çoğunluk, iktidarın erken seçim alması konusunda muhalefetle aynı noktada durmasına bağlı. Erken seçim iktidarın arzuladığı şartlara göre yapmaya sebep olacak adımları atmanın ne kadar doğru olduğunun muhalefet tarafından tartışılması lazım.
TBMM’den erken seçim kararı çıkarsa bu mevcut cumhurbaşkanlığı bu sistem içerisinden devam edeceksek yeniden aday olmasının da önünü açıyor. Bu, iktidar tarafından nasıl değerlendirilir, muhalefet buna nasıl bakar su götürür tartışmaları da beraberinde getirecektir. Erken seçim konusu Türkiye gündemini uzun süre meşgul edecektir. Bu tartışalar, gerçek tartışmaların olmasını da ortadan kaldıracak. Türkiye’nin gerçek sorunlarının konuşulmasını ortadan kaldıracak. Bugün çiftçimin tamamı zarar içerisinde. Sadece üretenlerin kaybettiği ve bankaların kazandığı bir ülke haline geldik. Bu sorunlar, yapay tartışmalar yüzünden konuşulmaz hale geliyor. Gençlerimiz eğitimden çekiliyor. Barınma ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için üniversitelerde okumaktan vazgeçiyorlar, okullarını donduruyorlar. Vize kuyruklarında gelecek arıyorlar. Bu sorunların konuşulması lazım. Bunun için de demokrasi lazım.''