KÜRDÜN SORUNUNU TÜRKLERDE HİSSETMELİ!
İnsan Hakları Haftasının başlangıcı dolayısıyla Van’daki çeşitli demokratik kitle örgütlerinin ve STK’ların düzenlediği panelde konuşan Gergerlioğlu, Kürt meselesinin çözümünün mutlaka olması gerektiğini söyledi. Bu topraklarda Kürt meselesinin çözüleceğini belirten Gergerlioğlu, hiç kimsenin umutsuzluk ve karamsar olmaması gerektiğini vurguladı. Kürtlerin üzüntüler ve acılar çekerek birçok sorun yaşadığını ifade eden Gergerlioğlu, “Türkiye toplumu bu sorunları bilmeden ve hissetmeden bu meseleyi çözemeyiz. Kürt meselesi sadece Kürt’lerin meselesi değildir. Bu sorunu herkes birlikte çözmelidir. Ben sizin ne hissettiğinizi anlamazsam bu sorun çözülmez.” ifadelerini kullandı. Kürt’lerin sorununu anlamaya çalıştığını aktaran Gergerlioğlu, bu konuda Türklere örnek olmaya çalıştığını vurguladı. Kürt meselesine duyarsız kalındığı takdirde herkesin bedel ödemek zorunda kalacağını hatırlatan Gergerlioğlu, “Kimse istemiyor asker cenazeleri gelsin. Ne Kürt evlatlarının, nede Türk evlatlarının ölmesini kimse istemiyor. Bu yüzden diyorum gelin hep beraber bu meseleyi çözelim.” şeklinde konuştu.
KÜRTLERİN EN ÖNEMLİ MESELESİ ANADİL HAKKIDIR!
Kürt meselesinin kimlik, kültür gibi birçok dalı olduğunu söyleyen Gergerlioğlu, en önemli meselenin Kürtçe konuşmak olduğunu vurguladı. Bir insanın ana dilini konuşmasının engellenmesinin kabul edilebilecek bir hadise olmadığını belirten Gergerlioğlu, Türkiye’de yıllarca Kürt’lerin dilinin yasaklandığını söyledi. Turgut Özal döneminde TRT’nin Kürtçe kanalı kurulsun dendiğinde Türk milliyetçilerinin kıyamet kopardığını hatırlatan Gergerlioğlu, “Memleketin sahibi sanki bir tek onlar” ifadelerini kullanarak tutumlarını eleştirdi. Bu topraklarda 20-25 milyon Kürt yaşadığını belirten Gergerlioğlu, “Kürt’lerin dilinin konuşulması sizi neden rahatsız ediyor. Ülkede bir adım atılmış hep beraber destekleyelim. Daha fazla adım atılsın. Bu topraklarda neden birbirimizden rahatsız olalım. Kardeşçe, eşit ve adil bir şekilde yaşayalım. Binlerce yıldır büyük medeniyetlere beşiklik etmişiz. İnanılmaz bir kültürel birikim var. Nasıl oluyor da böyle bir cehalet içinde bulunabiliyoruz.” ifadelerini kullandı. Faşizmin ilkel bir beyin hastalığı olduğunu belirten Gergerlioğlu, “Daha özgürlükçü, daha çoğulcu bir anlayış, gelişmiş bir beynin ürünüdür. Biz birimizi dışlamayalım” dedi.
İKİ KELİME KÜRTÇE KONUŞTUM, KÜRT BAŞKAN HEMEN MİKROFONU KAPATTI!
Kürtçe konusunda yıllardır engellemeler yaşandığını vurgulayan Gergerlioğlu, kürsü dokunulmazlığı olan milletvekillerinin bile Kürtçe konuştuğunda mikrofonlarının kapatıldığını söyledi. Anadilin dünyanın en sıcak kavramlarından birisi olduğunu ifade eden Gergerlioğlu, “Bir bebek olarak doğduğunuzu düşünün annenizin kucağındasınız ve anne kokusu hissediyorsunuz. Ne kadar sıcak ve samimi tanımlamalar değil mi? Annenin dili de böyledir. Hayatta annenden duyduğun ilk kelimelerle başlarsın ve bu kelimeler senin için kutsaldır. Birey ve toplum için bu kadar önemli olan bir şeyi devlet yasaklıyor. Bu yüzdende sorun oluşuyor. Bu kadar doğal bir şeyi devlet mekanizması engellemeye çalışıyorsa burada tabi ki sorun vardır.” şeklinde konuştu. Kürt’lerden önce Türk’lerin bu yasaklara karşı çıkması gerektiğini söyleyen Gergerlioğlu, yıllardır bunu yapmaya çalıştığını anlattı. Meclisteki bir konuşmasında haksız, hukuksuz bir şekilde atanan kayyımları gündeme getirdiğini aktaran Gergerlioğlu, kürsüye elindeki Kürtçe pankartlarla çıktığını söyledi. Pankartların birisinde “Kayyım değil demokrasi” diğerinde ise “Jı Qeyûman re na demokrasî” yazdığını belirten Gergerlioğlu, “Kayyım değil demokrasi dediğimde kimse bir şey demiyordu, Jı Qeyûman Re Na Demokrasî dedim mikrofon kesildi. -İnsanlar Jın, Jiyan Azadî dedikleri zaman neden sesleri kesiliyor- dedim ve o sırada benim sesim yine kesildi. Bu kelimelerde ne var?” ifadelerini kullandı. Ayrıca ilginç bir durum tespiti de yapan Gergerlioğlu, “Ben bir Türküm az buçuk üç-beş kelime Kürtçe öğrendim. Öğrendiğim Kürtçe kelimeleri kullanayım dedim sesimi kestiler. Bunu yapanda bir Kürt olan Bekir Bozdağ’dı maalesef. Sayın Bozdağ’da dona kaldı, ne diyeceğini bilemedi ben tepki gösterince. Bu duruma gülsek mi ağlasak mı bilemiyorum. Bir Türk Kürtçe konuşmaya çalışırken önemli bir konumdaki Kürt onun sesini kısıyorsa Kürt meselesi tamda budur!” ifadelerini kullandı.
MECLİSTE TÜRKÇE DIŞINDAKİ ANADOLUNUN BÜTÜN KADİM DİLLERİ YASAK!
Türkiye’de Kürtlerin doktor, mühendis olabildiğini fakat Kürt olamadığını vurgulayan Gergerlioğlu, “Kürtçe iki kelime edildiğinde sesimiz kesiliyor. Sanki ayıp bir şey söylüyormuşuz gibi. Allah’ın yarattığı dillerden birinin engellenmesi hem insani açıdan, hem de İslami açıdan kabul edilemez. Allahutaala, Rum Suresi 21. Ayette diyor ki varlığımın ve birliğimin delilidir diller. Bu kadar kutsaldır. Devlet bu kadar kutsal olan bir şeye karşı çıkıyor.” dedi. Mecliste eskiden Kürtçe ya da Anadolunun başka bir kadim dili konuşulduğunda tutanaklarda bilinmeyen bir dil yazdığını hatırlatan Gergerlioğlu, “Bizler yoğun bir şekilde baskı uygulayınca utandılar ve “Türkçe olmayan bir dil kullanıldı” yazarak gelişme kaydettiler. Benim konuşma metnimin içinde Arapça, Farsça ve İngilizce kelimelerde vardı. Sayın Bekir Bozdağ ben onları söylerken beni engellemedi. Fakat Kürtçe konuşunca mikrofonu kapattı. Kullandığım Kürtçe kelimeler toplumda sürekli kullanılan kelimeler. Jiyan birçok kadın arkadaşımızın ismidir ve yaşam anlamını taşıyor. Azadi isminde birçok erkek arkadaşlarımız var ve özgürlük demek. Kadın, yaşam, özgürlük demişiz ne var yani bunda.” şeklinde konuştu. Bekir Bozdağ’ın isminin de Arapça olduğunu hatırlatan Gergerlioğlu, mecliste Türkçe dışında Anadolu'daki her dilin yasak olduğunu belirtti.
ANAYASA MADDE 66’YI KABUL ETMİYORUZ!
Kürt meselesini konuşmak için Kürt olmaya gerek olmadığını ifade eden Gergerlioğlu, Kürtlerin haklarını savunmak için insan olmanın yeterli olduğunu söyledi. Vatandaş tanımında önemli bir sıkıntı olduğunu belirten Gergerlioğlu, “Anayasa madde 66’da Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür diyor. Şu tanım karşısında kulağınız tırmalanmıyor mu? Ben bir Türk olarak bundan rahatsız oluyorum.” dedi. Gergerlioğlu, “Türklüğün bütün kimlikleri altında topladığını savunuyorlar. Kürt, Çerkez, Laz herkes bu şemsiyenin altında diyorlar. Birçoğu gönüllü asimilasyonu seçmiş ve ben Türküm diyor olabilir fakat şemsiyenin altına giremeyen birileri var. Bu topraklarda binlerce yıldır yaşayan kendi kimliğini isteyen Kürtler şemsiyenin dışında ayazda kalmış. Yağmur, çamur, kar tüm afetler onları buluyor. O şemsiyenin altına alınmamış. Yurt dışındaki soydaşlarımız dendiğinde sadece Türkler kastediliyor. Diğerleri niye kastedilmiyor. Madem etnik bir tanım yapılmıyorsa Kürt’ler niye kastedilmiyor bu söylemde. Azerbaycan’daki Türk’ler soydaşlarımız olarak kabul edilirken Irak’taki Kürt’ler neden kabul edilmiyor. Madem herkes Türk’tür derken vatandaşlık tanımı yapıyorsun Kürt’lerin başka ülkelerdeki akrabalarını da bu tanıma dahil edeceksin.” şeklinde konuştu. Mecliste üyesi olduğu Türk Devletleri Parlamenterler Birliği komisyonundan bahseden Gergerlioğlu, Madem Türk dendiğinde Kürt’ü de kapsıyor o zaman Kürdistan Bölgesel Yönetimi Parlamentosuyla da bu konu görüşülsün. Biz hep Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan gibi ülkelere gidiyoruz. Bu tanıma göre Irak’taki Kürt’lerde soydaşımızdır ve onlarla da temas kurulmalıdır.” dedi.
KÜRT’LERE ÇOK BÜYÜK TRAVMALAR YAŞATILDI!
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Gergerlioğlu, İsviçre de 4 farklı resmi dilin konuşulduğunu ve hiç kimsenin birbirinden rahatsız olmadığını belirtti. Tüm toplumun o dilleri rahat konuşabildiğini aktaran Gergerlioğlu, İsviçre de herkeste hayatından memnun olduğunu vurguladı. Milyonlarca Kürt’e ilkokul 1. sınıfta travma yaşatıldığını belirten Gergerlioğlu, küçücük çocuklara okula gelinceye kadarki konuştuğu dili yasaklıyorlar. Bu durumda çocuklarda travmaya neden oluyor. Binlerce Kürt’le konuştum ve binlerce bu konuda hatıra dinledim. Kürtlere hayatlarının sonuna kadar unutamadığı bir sürü olay yaşatılmış. İnsanların dillerini dışlayarak ötekileştirerek bu sorun çözülmez. Devlet bu hatadan biran evvel vazgeçerek Kürtlere yaşatılan travmalar için özür dilemeli ve bu sorunu çözmelidir.” şeklinde konuştu.
OHAL DÖNEMİ BİR SOSYAL SOYKIRIM ŞEKLİNDE TEZAHÜR ETTİ
Birçok alanda insan haklarının ihlal edildiğini belirten Gergerlioğlu, “Dünya iyi bir yerde değil maalesef kötülükler olumsuzluklar hızla artıyor ve içinde bulunduğumuz dünya karamsarlık saçıyor. Bütün bunlara rağmen biz iyimserlikle, gayretle, idealizmle uğraşmak, gayret etmek zorundayız. Çünkü zor durumda olan insanların bize ihtiyacı var. Türkiye insan hakları alanında 2024 yılında da maalesef iyi bir karne sunamadı. Bu topraklarda ağır insan hakları ihlalleri yaşandı. Kürt sorunu, Alevi sorunu gayrimüslimlere yapılanlar, yerine göre dindarlara yapılanlar, başörtüsü meselesi gibi birçok ihlal yaşandı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası OHAL'in ilan edilmesiyle birlikte KHK'lar çıkarıldı ve bu Kanun Hükmünde Kararnameler yüz binlerce insan üzerinde çok büyük etkilere yol açtı. Bunlara duyarsız kalmak mümkün değil. Yıllar önce yine bu salonda kanun hükmünde kararnamelerle ilgili bir konuşma yapmıştım. 2017 civarındaydı yine burada bu konuları konuşmuştuk. Bizim konuştuğumuz zamanlardan bu yana çok iyiye giden bir durum yok maalesef. Haksızlıklara karşı herkesin duyarlı olması gerekiyor. “Bana yapılmıyor başkasına yapılıyor bana ne!” dememeli hiç kimse. Son 8 yılda Türkiye son yılların en ağır ihlallerinden birisini yaşadı ve yaşıyor kanun hükmünde kararnamelerle insanları işlerinden özgürlüklerinden yurtlarından ve her türlü anayasal haklarından ihraç etme dönemi başladı. OHAL dönemi bir sosyal soykırım şeklinde tezahür etti. Demokratik sosyal bir hukuk devletinde devlet vatandaşlarını sosyal soykırımdan geçiremez. Birçok kişi yargısız infazla “terörist” ilan edildi ihraç edildi ardından en temel vatandaşlık haklarından men edildi.” ifadelerini kullandı.
1 GÜNDE 55.000 EVE ATEŞ DÜŞTÜ!
Bir gecede yayınlanan bir kararnameyle binlerce insanın “terörist” ilan edildiğini hatırlatan Gergerlioğlu, haklarında hiçbir delil ve belge olmadan insanların hak ihlaline maruz kaldığını söyledi. KHK meselesinin tümden sonuçlarıyla birlikte iptal edilmesinin gerektiğini vurgulayan Gergerlioğlu, “OHAL var diyerek kararname yayınladılar fakat OHAL bitti insanların mağduriyeti bitmedi. 20 Temmuz 2016'da ilan edilen OHAL adeta bir karşı darbeydi ve inanılmaz bir şekilde anayasayı ayaklar altına aldı. 2 ay sürecek denildi OHAL 2 yıl sürdü. Aslında hala bitmedi! Bitmeyen bir OHAL içindeyiz şu anda. 1 gecede 55.000 kişi, 1 Eylül 2016'da ihraç edildi. 55.000 eve ateş düşürüldü! Düşünün gece 12.00'da bakıyorsunuz internette “terörist” ilan edilmişsin. Yargısız bir infaz yapılmış. Ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz! Sabah evden çıkıyorsunuz iş yerinize gidemiyorsunuz komşular size teröristmişsiniz gibi bakıyor.” şeklinde konuştu.