Öncelik bizim vatandaşlarımızındır, Suriyelilerin değil
Siyaset, 17 Aralık 2019 07:34İYİ Parti Kocaeli İl Başkanı Şanbaz Yıldız gündemde yer alan ve çokça tartışılan sorunları dile getirdi. Sıriyelilere kolayca vatandaşlık ve iş verilmesini eleştirdi.
İYİ Parti Kocaeli İl Başkanı Şanbaz Yıldız'ın yazılı açıklamasının içeriği şöyle: Ülkemiz genelinde ve ilimizde son zamanlarda cereyan eden olaylar ile ilgili olarak düşüncelerimizi halkımızın bilmesini istediğimiz ve konular hakkında yetkililerin önlem alması, iyileştirmeler yapması için basın açıklaması yapma ihtiyacı duymuş bulunmaktayız.
Bilindiği üzere Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2020 yılına uygulanacak asgari ücretin tespiti için görüşmelere başladı. Ülkemizde asgari ücret, resmi olarak çalışan 6,5 milyon vatandaşa doğrudan diğer çalışanları ve işverenleri de çok yakından ilgilendirmektedir. 6,5 milyon asgari ücretli demek aileleriyle birlikte yaklaşık 20 milyon insanı ilgilendiriyor demektir.
Hükümet kendi içinde önceden tespit ettiği asgari ücret miktarını göstermelik görüşmeler sonucunda açıklamakta ve bu karara itiraz edilememektedir. İşçi ve işveren temsilcilerinin karara karşı herhangi bir yaptırımı söz konusu değildir. Komisyon görüşmeleri ise topluma karşı sergilenen bir tiyatro oyunu niteliğinden öteye geçmemektedir.
Göstermelik olarak yapılan bu asgari ücret görüşmeleri devlet ciddiyetine ve sosyal devlet kavramına ters ve yakışıksız kalmaktadır. Asgari ücretlinin insan onuruna uygun yaşam standartlarını yükseltecek bir ücret tespiti yapılması devletimizin sosyal devlet olma özelliğinin bir gereğidir.
Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde en düşük asgari ücrete sahip 4. ülkedir. Türkiye’den daha düşük asgari ücrete sahip ülkeler Sırbistan, Bulgaristan ve Arnavutluk’tur. 2009’da Avrupa’da Türkiye’den düşük asgari ücretli 13 ülke varken, 10 yıl sonra 2019’da sadece üç ülke kalmıştır.
İYİ Parti olarak, asgari ücret tespitinde; asgari ücret ile çalışan vatandaşlarımızın geçim koşulları, güncel açlık sınırı, geçinme ve barınma gibi taviz veremeyeceğimiz insanca yaşama kriterlerinin dikkate alınması gerektiğine inanmaktayız.
Asgari ücretlinin bütçesindeki en önemli harcama kalemlerini oluşturan gıda, barınma, ısınma, ulaşım ve eğitim harcamaları baz alınarak hesaplanarak asgari ücrete zam yapılmasını öngörmekteyiz. Çay simit hesabı yapan zihniyetten uzaklaşılarak milletin ihtiyaçlarını, taleplerine kulak veren bir sistemle belirlenmesini istiyoruz.
Kadınlara yönelik şiddet, bir zihniyet ve anlayış sorunundan kaynaklanan, ekonomik ve sosyal meseleleri de içeren politik bir konudur. Ataerkil toplum ve bunu sürekli pompalayan siyaset anlayışı, kadına yönelik şiddetin politik-toplumsal bağlarını ortaya koymaktadır. Partimiz; her türlü şiddete maruz kalan kadına yönelik sosyal ve politik sorumluluğunun farkında olarak, bu vahşete ve potansiyel vahşetlere karşı mücadelesini her alanda sürdürecektir.
En başta devlet, vatandaşlarına yönelik sorumluluklarını yerine getirmeli ve “uzaklaştırma” ya da “koruma” kararları gibi mekanizmalardan önce, “şiddet gören kadını eşiyle barıştırmaya çalışan devlet memuru” zihniyetini silmeli, ardından cezaları daha caydırıcı hale getirerek toplumsal bir bilinç ve duyarlılık süreci başlatmalıdır.
Fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalan, istismara ve eziyete katlanmak durumunda kalan, “namus”, “töre” gibi aygıtların sorumluluğu altında ezilen ya da ekonomik ve sosyal yaşam başta olmak üzere her türlü ayrımcılığa maruz kalan kadınların sesini hep birlikte duymalıyız ve toplumsal bir mücadele başlatmalıyız.
Siyaset üstü olarak algılanması gerektiğini düşündüğümüz bu konuda bütün siyasi partileri, sivil toplum kuruluşlarını ve devletin ilgili kurumlarını, ortak ve uzun vadeli bir programın hazırlanması için davet ediyoruz.
Kadına şiddet her geçen gün artarken, rakamlar da bunu doğrular niteliktedir. İlimizde son 10 ayda, tedbir kararı alınan kişi sayısı 4 bin 648 olmuştur. İlimizde aylık ortalama 50 kadın konuk evine yerleştirilmekte, 500 kadın için de tedbir kararı alınmaktadır.
İvedilikle Kadına yönelik şiddeti araştırmak için meclise verilen soru önergeleri reddedilmekten vazgeçilmeli, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun yürürlüğe girmeli, uygulanmalı ve eğitim sistemimizde bu konuyu kapsayacak, çocuklarımıza insan olmanın değerli olduğunu öğretecek köklü değişiklikler yapılmalıdır.
MEB yıllardır atama bekleyen 800 binden fazla öğretmenimize ve borçları sebebi ile yaşamakta zorlanan hatta dayanamayıp intihar eden öğretmenlerimize hakaret eder gibi eğitim durumlarının ne olduğu bile belli olmayan 830 Suriyeli öğretmen ataması gerçekleştirdi.Savaştan kaçmış olan bir millete tarihini savaşarak kanı ile yazmış bir milletin vatandaşlığı verilemez. Ne yazık ki biz veriyoruz. Suriyelilerin bu kadar kolay T.C. vatandaşı olması söz konusu iken öğretmen olarak MEB da atanması bizi şaşırtmamıştır. Lakin çok üzmüştür. Öncelik bizim vatandaşlarımızındır, Suriyelilerin değil.
Öğretmen ve okul yöneticilerinin atamaları, çalışma şartları, görevde yükselmeleri, özlük hakları ve benzeri diğer hususları içeren Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bir an önce çıkarılarak, eğitimciye şiddete çok ağır yaptırımlar gelmeli, öğretmenlerimizin toplumsal statüsünün mutlaka yükseltilmesi gerekmektedir.
Dünya İnsan Hakları ve Demokrasi Haftasını yeni geride bırakmış bulunuyoruz. Bu vesile ile Doğu Türkistan’da zulüm gören insanlarımıza değinmek istemekteyiz. Şu anda 1 milyonun üstünde Doğu Türkistanlı Uygur Türkü, eğitim kampları adı altında, toplama kamplarında çeşitli işkencelere maruz kalmaktadır. Doğu Türkistan’daki Türk halkı dünyanın gözü önünde sürekli olarak sindirme, baskı, asimilasyon ve etnik temizliğe maruz kalıyor.
Biz İYİ Parti Teşkilatları olarak binlerce Uygur Türkünü cezaevlerinde tutan ve kardeşlerimizin milli ve dini kimliğini yok etmeye çalışan Çin Yönetiminin yaptığı insanlık dışı saldırıları nefretle kınıyoruz. Üzülerek görüyoruz ki!.. Türk Müslüman kardeşlerimize yapılan tüm bu zulümlere rağmen Türkiye’de İYİ Parti’den başka hiçbir siyasi partinin sesi çıkmıyor. Biz ne söylersek söyleyelim Doğu Türkistan’da soydaşlarımızın yaşadığı haksızlık ve zulümler karşısında sözler kifayetsiz, tepkiler yetersiz kalır. Biz İYİ Parti olarak Hazreti İbrahim’in ateşe atıldığı zaman ağzında su taşıyan karınca misali safımızı belli ediyoruz.
Biz İYİ Parti Teşkilatları olarak binlerce Uygur Türkünü cezaevlerinde tutan ve kardeşlerimizin milli ve dini kimliğini yok etmeye çalışan Çin Yönetiminin yaptığı insanlık dışı saldırıları nefretle kınıyoruz. Üzülerek görüyoruz ki!.. Türk Müslüman kardeşlerimize yapılan tüm bu zulümlere rağmen Türkiye’de İYİ Parti’den başka hiçbir siyasi partinin sesi çıkmıyor. Biz ne söylersek söyleyelim Doğu Türkistan’da soydaşlarımızın yaşadığı haksızlık ve zulümler karşısında sözler kifayetsiz, tepkiler yetersiz kalır. Biz İYİ Parti olarak Hazreti İbrahim’in ateşe atıldığı zaman ağzında su taşıyan karınca misali safımızı belli ediyoruz.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin sahip olduğu ticari ve ekonomik güç sebebiyle sessiz kalmayı tercih eder ve üç maymunu oynarsak Türkiye olarak onurlu bir davranış sergilememiş oluruz. Filistin’de zulüm gören Filistinlilerin yanında yer alıyorsak, Çin’de zulüm gören Doğu Türkistanlı Türk soydaşlarımızın da yanında yer almamız gerektiğini düşündüğümüzün bilinmesini isteriz.
Ekonominin yükselişe geçtiği söylenen ülkemizde yüzlerce firma duruş kararı aldı veya konkordato ilan etti. Ne yazık ki bunların birçoğu da ilimizde yer almakta. GOODYEAR da üretime geçici olarak ara verildi, HYUNDAİ ekonomik kriz bahanesiyle yeniden kısa çalışma ödeneğine başladı, Altıntaş Mermer ve Tersanecilik A.Ş. iflas etti. Kocaeli’nde Ekim 2019 da 20 şirket, 3 kooperatif ve 55 küçük işletme kapandı. 30 şirket için ise tasfiye kararı alındı.
Ekonomimizin yükselişe geçtiği değil de aslında dip yaptığı bu dönemde gerekli ekonomik tedbirler alınmaz ise bizleri daha kötü günlerin beklediğini öngörmekte ve ekonomimizin yükselişe geçmesi için doğru adımların atılmasını beklemekteyiz.
İzmit içerisinde özellikle akşam saatlerinde yaşanan trafik problemi için çözümler üretilmelidir. Gelişen şehrimizde nüfus artışını göz önünde bulundurursak trafik probleminin daha da artacağı gözlenmektedir. Kandıra kavşağı ve Orduevi mevkiindeki SEKA tüneli arasındaki bölgedeki toplu taşıma araçlarının daha doğru bir şekilde düzenlenmesi ve ana arterlerin yakınlarında bulunan geniş sokaklarımızda araçların park edilmesi önlenerek trafik akışının rahatlatılması planlanmalıdır.
Özellikle akşam saatlerinde İzmit çarşıdan çıkış için sadece üç nokta olması ve bu yolların bağlantı yollarıyla kesişmesinden dolayı trafik sıkışıklıkları meydana gelmektedir. Kentimizin bu problemlerin üzerinden gelmesi için alternatif güzergahlar belirlenmeli trafik çıkışının bu yönden çalışması sağlanmalıdır. Trafik probleminin iyileştirilmesi için kentimizdeki siyasi partiler, meslek odaları ve STK’lardan da fikirleri alınarak ilgili ulaşım master planı tekrardan gözden geçirilmelidir.
Adı ölüm yokuşuna çıkan İzmit Santral yokuşunda sıklıkla kazalar meydana gelmektedir. Santral yokuşunda kazaların yaşanmaması için acil önlem alınmalıdır. Eğilimi normalden çok fazla olan santral yokuşunda sağlanan çift taraflı trafik akışından yukarı istikametten aşağıya inen ağır tonajlı araçların yasak olmasına rağmen bu yolu kullanmalarının önüne geçilememiştir. Neredeyse bu yolda her ay bir trafik kazası meydana gelmekte ve ölümler gerçekleşmektedir. Bu yolu ağır tonajlı araçların kullanmaması için çeşitli önlemler alınmış yukarı kısma trafik işaret levhaları ve zaman zaman zabıta koyulmuştur lakin yine de problemin önüne geçilememiştir. Bu yolda daha fazla kazaların ve can kayıplarının yaşanmaması için artık bir çözüm üretilmeli ve ulaşım master planına farklı bir proje eklenerek yaşanan sıkıntının önüne geçilmelidir.
Yılan hikayesine dönen Kandıra yolunda yetkililerin çelişkili ifadeleri bizleri kaygıyla düşündürmektedir. Beş yıldır ihalesi yapıldı, yapılacak her seçim dönemi belediye başkanı seçilen adayların taahhüt etmelerine rağmen hiçbir şekilde bir adım atılmadığını üzülerek takip etmekteyiz. Buradaki olan ve olası kazaların sorumluluğu Kocaeli ve ülkemizi yönetenlere aittir.
Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk 2008 yılındaki bir konuşmasında “Eğitimde kıyameti koparmalıyız.” demişti.Kıyameti teneffüste kantinden aldıkları sonucu çocukların ölmesi ve okul önlerinde satılan uyuşturucuları alması ile mi koparacağız!..Farklı şehirlerdeki çocuklarımız okul kantinlerinde şırıngada satılan çikolataları yerken vefat ettiler. Kocaeli’nde bir çocuğumuz okul kantininden su diye satın aldığı pet şişedeki kireç çözücüyü içti. Okulun yöneticileri açığa alınarak, kantinlerin sözleşmesi feshedilerek bir sonuca varamayız. Kantinler de satışa sunulan tüm ürünlerin üreticiden kontrolü, kantinde satışının doğruluğu, kantinlerdeki ihale sistemi, okullarda revir bulundurulması, öğretmenlerin ilk yardım eğitimi almış olmasına kadar riskleri ortadan kaldıracak tüm olasılıklar düşünülerek gerekli tüm iyileştirmelerin yapılmasını istemekteyiz.
Kocaeli İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi tarafından, "Torbacı" olarak bilinen uyuşturucu satıcılarına yönelik Gebze, Gölcük, İzmit, Kartepe, Başiskele ve Körfez İlçelerinde operasyonlar yapıldı. Yapılan operasyonlarda çok sayıda skunk ve sentetik kannabinoid (bonzai) adlı uyuşturucu maddeler ele geçirildi. Bu satıcılar okul önlerinde ve çevrelerinde çocuklarımızın sağlığını ve geleceklerini tehdit etmektedir. MEB ve Emniyet Müdürlüğümüzden gerekli önlemleri almasını istemekteyiz.
Eğitim her bir vatandaşımızın ücretsiz olarak alması gereken bir haktır. Fakat MEB’nin yanlış eğitim politikalarından kaynaklı özel okulların bir ticarethane gibi çalışmasından dolayı okullar ekonomik sıkıntı yaşamaktadır. Bunun sonucu olarak da öğretmen, öğrenci ve velilerimize bedel ödettirilmektedir. Bariz örneği Doğa Kolejidir. Doğa Kolejinde yaşananlar büyük problemlerdir ve acilen yetkililer tarafından giderilmesi gerekmektedir.
Sağlık Bakanlığı Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı tarafından Gama Holding ve Türkerler Holding iş ortaklığıyla hayata geçirilecek Kocaeli Şehir Hastanesi’nin temeli 20 Mayıs 2015 Perşembe günü atıldı. Kocaeli Şehir Hastanesi toplam 350 milyon Euro’luk yatırım ile, Kocaeli Cephanelik Mevkii’nde kurulacak olan projeyi gerçekleştiren Gama Holding ve Türkerler Holding 25 yıllık işletme hakkına sahip olacak. Kocaeli Şehir Hastanesi içinde 494 yataklı bölge hastanesi, 116 yataklı onkoloji hastanesi, 246 yataklı yüksek güvenlikli adli psikiyatri hastanesi ve 100 yataklı fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi yer alacak. Toplam 956 yataklı.
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünde bulunan planlamaya göre Derince EAH’ne bağlı 200 yataklı İzmit Alikahya hastanesinin tamamen taşınması (Kadın Doğum ve Çocuk ağırlıklıdır, ayrıca İzmit, Kartepe ve Başiskele ilçelerinde başka hastanede Kadın Doğum ve Çocuk uzmanı yoktur), 320 yataklı Kocaeli Devlet Hastanesi (İzmit merkez), 320 yataklı İzmit SEKA Devlet Hastanesi (İzmit merkez) ve 469 yataklı Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesinin (Derince ilçesinde, İzmit’e uzaklığı 10 km.) kısmen taşınmaları öngörülmüştür.
Şehir hastanelerinden hizmet almak henüz paralı değil. Bu hastanelerde hizmet paralı olduğunda: Fark ücretini veremeyen vatandaşlarımız ya şehir hastanelerine gidemeyecekler ya da evlerinde ölecekler. Çünkü açılacak şehir hastaneleri için kentin içindeki kamu hastaneleri teker teker kapatılıyor. Şehir hastaneleri için bilinenin aksine gerçekler aşağıdaki gibidir: İhaleyi alan firmaya, hazine arazisi BEDAVA verilir. Devlet firmaya 25-30 yıl sürekli kira ödemesi yapmayı, hazine garantisi vererek kabullenir. Sözleşme süresi 49 yıla kadar çıkarılabilir.
Hastane çevresindeki tesisleri yüklenici firma işletir, gelir onundur.
Hastane ve çevresindeki yapılardaki işletmeler her türlü vergi-harçtan muaftır. Hastanelere devlet tarafından %70 doluluk garantisi verilmektedir. Şehir Hastanesinin çevresindeki Devlet Hastaneleri kapatılacak ve kadroları Şehir Hastanesine devredilecektir. Kapatılan Devlet Hastanelerinin bina ve arazilerinin tasarrufu da yüklenici firmaya bırakılacaktır. Ödemeler dolar üzerinden yapılacaktır.
Hazineden hiç para çıkmadan yatırım yapılıyor, yaklaşımı yanlıştır. Şu an yürütülmekte olan 25 kadar şehir hastanesinin yatırım maliyeti 10 milyar dolar kadar iken, bakanlığın 25 yıllık dönem için ödeyeceği kira toplamı 30 milyar doların üzerindedir. Şirketler yalnızca kiradan 25 yıl içinde 20 milyar dolar kazanacaklardır. Üstelik buna AVM, otel, otopark, eğlence merkezi vb. işletmesinden elde edilecek gelir ile sağlık bakanlığına satılacak görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerinden kazanılacak para dahil değildir.
Bu hastanelerin çoğunluğu şehir merkezlerine uzaktır. Bu da ulaşım, otopark, yemek gibi sorunlar yaratacağı için, bu hizmetler şehir hastanesini işleten şirketten alınacağı için yüksek bedeller ödenecektir. Şehir merkezinde kalan ÖZEL HASTANELERE talep artacaktır.
Aynı hastane yatırımını şehir hastanesi modeliyle değil de klasik ihale yöntemiyle yine özel sektör üzerinden gerçekleştirmek bile daha tasarruflu bir yöntemdir. En doğrusu, inşaatı doğrudan kamunun kendisinin yapmasıdır. Eğer sıkıntı yatırım maliyetinin tümünü karşılayacak finansmandan yoksunluk ise ihaleyi kazanan şirket de finansman ihtiyacını kendi öz kaynaklarından karşılamıyor ki o da dışarıdan kredi alarak inşaata başlıyor. Aynı şekilde kamu da borçlanarak hastaneyi tamamlayabilir. Üstelik şunu da kesin olarak biliyoruz: Kredi kuruluşları özel şirketlere verdikleri borca daha yüksek oranda faiz uyguluyorlar ki Türkiye'de bu şirketlere kredileri ya kamu bankaları ya da devlet garantili dış finans çevreleri veriyor.
Düşüncelerimizi bildirmek istediğimiz, halkımızı aydınlatmak istediğimiz birçok konumuz var. Bunları zaman içerisinde sizlerle paylaşmaya devam edeceğimizi bilmenizi isteriz.
Siyaset, 17 Aralık 2019 07:34
Yorumlar (0)
Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!