Saadet Partili kadınları corona durduramadı!
Gündem, 22 Mayıs 2020 15:36Saadet Partisi Kocaeli Kadın Kolları tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs salgını nedeniyle alınan tedbirler doğrultusunda çalışmalarına ara vermeden devam ediyor.
Kocaeli Kadın Kolları, Zoom uygulaması üzerinden yaklaşık 350 kişinin katılımıyla Mayıs Ayı e-İl Divan Toplantısını gerçekleştirdi. Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ebru Asiltürk’ün de katıldığı toplantının açılış konuşmasını İl Kadın Kolları Başkanı Reyhan Şengün yaptı.
Şartlar değişse de, sorumluluklarımız değişmedi
Kocaeli Kadın Kolları teşkilatları, Saadet Partisinin ekonomiden eğitime, tarımdan sanayiye, teknolojiden ticarete, dış politikadan sağlığa, ahlaki ve manevi konulara kadar her alandaki mefkuresi, uyarı ve mesajlarının ne denli önemli ve gerekli olduğunu hissettiğimiz şu günlerde mensubu olduğu 50 yıllık teşkilatın her dönemde ve şartta aktif, teknolojiyi en iyi kullanan yapısına uygun olarak, sırasıyla tüm teşkilat kademelerinde e-toplantı, e-eğitim, e-divan modeline geçmektedir.
Bizler de, ilçelerimizin icra ettiği bazı toplantılara katılarak, çalışmaları takip etmekteyiz. Toplantı ve raporlar göstermektedir ki, ülkemizin ve milletimizin geleceği için çalışmayı vecibe bilmek, Saadet Partililerin en büyük motivasyon kaynağı.
Teknolojinin avantajlı yönünden istifade ederek Kadın Kolları Başkanımız Sayın Ebru Asiltürk’le buluştuğumuz bu e-İl divan toplantısına Kocaeli Kadın Kolları Teşkilatları ve misafirlerimize katkılarından ötürü teşekkürlerimi sunarım. Nice güzel, faydalı programlarda buluşmak üzere.. Ardından Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ebru Asiltürk, Koronavirüs salgını sürecine dair önemli konulara değindi.
Bu sürece şaşırmayan tek topluluğuz
Milli görüşçüler olarak yaşadığımız bu sürece şaşırmayan tek topluluğuz. Çünkü Milli Görüşçüler; sistemin kodlarını çözmüş, virüse dair tüm spekülasyonları, tüm tespitleri dünyayı yöneten egemenlerin yaptığı çalışmalar dâhilinde değerlendirip, ama tüm bunlara takılmayıp kendi vazifesini yapan insanlardır. Vazifesi, hakkı ve adaleti yeryüzünde tesis etmek için mücadele etmektir. Başka hiçbir vazifesi yoktur. Bugün de bu idrakle bu toplantıyı gerçekleştiriyorsunuz, tebrik ve teşekkür ediyorum.
Hak şerleri hayreyler, zannetme ki gayreyler
Kurulmuş, hazırlanmış, hareket alanımız sınırlandırılmış bir dünya sistemi içeresindeyiz. Sistemin adı, kapitalizm. Kişiyi daha çok tüketmeye sevk eden, tükettikçe mutlu olacaksın mesajı veren ve tüketebilmesi için de çok çalışması gerektiğini kişiye empoze eden bir sistemdir. Koronavirüs salgını ile birlikte, insanın tüm fıtri özelliklerini göz ardı eden bu sistemi sorgulamaya başladık. Bugüne kadar nelerle meşgul olduğumuzu, bunların bize faydasını sorguluyoruz. İlişkilerimizi sorguluyoruz. İhmal ettiğimiz arkadaşlarımız, komşularımız, akrabalarımız ve büyüklerimizle olan ilişkilerimizi gözden geçirme imkânı bulduk.
Uzaklar yakın oluyor
Saadet Partisi olarak sürecin en başından itibaren fiili olarak bir araya gelememenin üstesinden gelerek çalışmalarımızı video konferans yöntemleriyle online olarak gerçekleştiriyoruz. Bu yöntemin dezavantajları olduğu gibi avantajları da var. Evimizdeyiz fakat oturduğumuz yerde uzaklar yakın oluyor. Fiili olarak bugüne kadar bir araya gelemediklerimizle de bu imkânlarla bir araya geliyoruz. Erzurumlu İbrahim Hakkı şöyle söyler; “Hak şerleri hayreyler Zan etme ki gayreyler Ârif ânı seyreyler Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler.” Bu düşünceyle yaşadığımız süreç içerisindeki hikmeti aramak ve içinde saklı olan hayırları görmek, kendimiz için nimete çevirmek gayreti içerisindeyiz. Sürecin bize hangi hayırları sakladığını zaman gösterecek.
Türkiye ve dünya gündemi nasıl etkilendi?
Yalta konferansında ABD, İngiltere ve Rusya devlet başkanları savaşmadan dünyayı nasıl sevk ve idare edebiliriz amacını taşıyan kararlar aldı. Bu kararların en büyüğü dünyayı bir takım örgütler ve siyasi mekanizmalar tarafından yönetmekti. En önemli kararlardan biri birleşmiş milletleri kurarak buna bağlı bir çok örgütle, üye olan ülkelerin Sömürü düzenini hakim kılmak üzere sevk ve idare etmekti. Bu sebeple Milli görüşçüler olarak bizler yeryüzüne hak ve adaletin yeniden tesisi için Yalta konferansını başlangıç olarak görürüz..
Hakikat yolcusu isek, mevcut sistemi doğru sorgulayabilmek için dışarıdan sürekli olarak bize empoze edilen bilgilerle örülen düşünce yapımızın iplerini keselimde hayatımızda varlık sebebimizi, yaratılış gayemizi yeniden idrak edelim. Yaratılış kodlarımızı, fıtri kodlarımızı anlayalım...
Dünyada kurgulanan siyaset biçimi
Popülist söylemler- güven Evdeki insan bu süreç ve hayatı değerlendirdiğinde popülist liderlere güvenini kaybettiğini görüyoruz. İleride de artarak devam edeceğini görüyoruz. Dayanışmacı ve işbirliğine yönelik bir siyaset beklentisi ve özlemi içerisindedir. Bu beklenti kartopu gibi gelecekte büyüyerek devam edecektir.
İnsanlar farklılıklarına rağmen ortak paydayı bulabilmenin gayreti içeresindeler. Popülist söylemleri olan otoriter liderlerin bu bağlamda varlıklarını kaybedeceklerini söylesek yanlış olmaz. Bundan sonra insanlar birlikte nasıl yaşayabiliriz, toplumsal huzur ve barışı nasıl tesis edebiliriz bunun gayreti ve beklentisi içerisinde olacak. Daha dayanışmacı, barışçıl birleştirici söylemlerde bulunursa kazanan olacak.
Siyasetin bir parçası olarak siyaset etme biçimimiz tüm insanların farklılıklarına saygı duyarak, insan olarak bu vatanın, toprağın, bu gökyüzünün beraber sahibiyiz diyerek ortak paydada buluşmak üzere olmalıdır. Güç belirleyici olmaz. Fikirlerin gücü belirleyici olmalı.. Siyasetçiler kendi varlıklarını devam ettirebilmek için izledikleri politikalarla aslında milletin birlik ve beraberliğine müdahale ediyorlar.
Devlet 4 şey üzerine bina olur.
Hürriyet, Adalet, Emniyet, Mülkiyet devletin kurucu ayaklarıdır. Bir tanesi olmazsa hiçbiri olmaz dersek ileri gitmiş olmayız. Siyaset etme biçimi bu dört ayağı toplumda en güzel şekilde yerleştirmek ve hakim kılmak gayretiyle olacaktır.
Türkiye özelinde neler yapılabilir?
İşsiz ordusu meydana geldi. Aralık 2019 işsizlik oranı 13.7 olarak açıklanmıştır. Son açıklanan şubat verilerine göre 1 milyon daha işsiz eklenerek oran 14.3’e çıkmıştır. Şubattan bu yana gayri resmi değerlendirmelere göre sayı çok daha büyük sayılara ulaşmıştır. Bunun yanında batmak üzere olan veya batan şirketler var.. Devletin parasal destek yaptığını duyduk fakat sadece duyduk. Fakat gerçek manada çözüm değil.
Batmakta olan şirketlere Devlet gerekirse, Türkiye için gelecek vaat eden gözde kuruluşlara gerekirse ortak olmalı. Ekonomimiz bu dönem içerisinde karma ekonomiye geçmelidir. Bu süreci başarıyla yönetecek insanları bulmamız gerekiyor. Adam kayırma yöntemiyle yapılan atamalara fırsat verilmeden liyakatli kişilerle devam edilmelidir.
Ekonomimizde üretim için gerekli olan malın %75 oranında ithal edilmektedir. Bu büyük bir tehlike ve tehdittir. Malzemenin tümünün ülkemizde üretilmesine ihtiyaç vardır. Yeniden sanayileşmeye, milli ve yerli üretim ekonomisine dönmeye ihtiyacımız vardır. Özelleştirilen tüm fabrikalara devlet yeniden sahip çıkmalıdır. Üretim ekonomisinin ne kadar önemli olduğunu bu süreçte yeniden müşahede ettik.
Gıda Güvenliği
Kendi kendine yetebilen bir ülkeyiz dediğimiz zamanlardan yanlış politikalarla üzücü bir noktaya getirildik. Üretici ve besici kazanamadığı için tarım ve hayvancılık bitme noktasına gelmiştir. AB uyum yasaları kapsamında değiştirilen çay, fındık gibi bir takım ürünlerimizin önüne konan kotalar, çıkarılan Büyükşehir yasaları ile mahalle statüsüne dönen köylerde tarım ve hayvancılık yapılamamaktadır.
Bu sistem öyle ki, ülkelere ya da kaynaklarına fiili olarak el koymuyorlar. Sistem öyle bir noktaya getiriyor ki ülkelere onların kanunları yasaları ve hukuku üzerinde birtakım değişiklikler yaptırarak uluslararası çıkar gruplarına o ülkenin yer altı yer üstü kaynakları açık hale getiriliyor. Savunmasız hale getiriliyor. Korumasız hale getiriliyor. Ve savaşmadan sömürme yasal olarak gerçekleşiyor.
Tarımın tekrar cazip hale getirilmesi için bir takım politikalara ihtiyaç var. Sunu da hatırlamakta fayda var. Binlerce hektar tarım arazisi inşaata açılmıştır. Tarım arazisi yapan memleketimizde insanimiz kalmadı.
Yani ne kalmadı şimdi televizyonda çay toplayacak adam yok, fındık toplayacak adam yok diye haberleri biliyorsunuzdur. Komşu ülkelerden adam gelip de bu işi yapıyor.
Tarım yapan çiftçinin yas ortalaması 55.. bu çok önemli bir tehlike.. Yarın tarımı kim yapacak?
Bunu devlet yöneticilerinin görmesi gerekir. Tarımı, hayvancılığı insanımız için yeniden cazip hale getirecek düzenlemeler yapılmalıdır.
Üretim için gerekli ne varsa basta;
Tohum, ilaç, elektrik, su, mazot, üretim için gerekli olan fakat çiftçinin belini büken girdiler.. Bunlara yönelik büyük indirimler yapılmalı.. Çiftçi, kazanacağını bilmeli ki toprağına sarılsın. Burada unutulmaması gereken bir husus da şudur. Köy hayatına dönecek insanların, aile ve sosyal hayatlarını, eğitim ve sağlık hayatlarının düşünülmesi de gerekir. Bu sebeple yeniden şehir kanunlarına, köy kanunlarına ihtiyaç vardır.
İletişim ve ulaşımın en üst seviyede olduğu bugün artık herkes birbirinden, yeniliklerden gelişmelerden haberdar.. Buradan geriye gidilmez. İleriye gideceğiz. Küreselleşme hadisesinde iki yol var.
Biri şuan olduğu gibi Vahşi kapitalizmi daha da güçlendirerek dünyayı yaşanmaz bir yer haline getirmek.. Diğeri Erbakan hocamızın kurduğu D-8'in umdelerini tesis etmek.. Neydi onlar!
Savaş değil Barış Çatışma değil Diyalog Sömürü değil İşbirliği Çifte standart değil Adalet
Baskı ve tahakküm değil İnsan hakları ve Hürriyet Aslında tüm insanlığın aradığı bu ilkeler hedeflenirse küreselleşme insanlık için nimet olur.
Batı kalbini, Doğu aklını kaybetti Muhammet İkbal “Batı kalbini, doğu aklını kaybetti.” der. Evet Batı, kalbini ruhunu kaybetti. Bir tarafta insanı mekanikleştiren, insanın fıtri özelliklerini hiçe sayan, sadece kazanmaya odaklı, sadece rekabete, sadece ezmeye ve sadece sömürüye odaklı kapitalist Batı..
Bir tarafta dağılmış, parçalanmış, içindeki farklılıkları büyüterek savaşan, yer altı ve üstü kaynaklarını peşkeş çektirecek kadar körleşmiş, evlatlarını heder edecek kadar aklını kaybetmiş Doğru..Milli Görüşçüler olarak çift kanatlı uçmak metaforundan da hareketle aklı ve ruhu bir araya getirerek kadim medeniyetimizi yeniden inşa etmeliyiz.
Önce Ahlak ve Maneviyat diyoruz. Yerli, Milli Sermayeye Dayalı Ekonomi diyoruz. Şahsiyetli Dış Politika diyoruz. Tüm bunları söylerken siyaset etme üslubumuzla da örnek olma İnsanlara ders vermek için değil, derdimizi anlatmak için siyaset yapma biçimini gerçekleştirelim.
Gündem, 22 Mayıs 2020 15:36
Yorumlar (0)
Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!