Beni çakalların arasında yalnız bıraktı
Siyaset, 12 Temmuz 2020 01:45Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtlayan Eski Başbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "İktidardaki Cumhurbaşkanı ve bütün o politikaların parçası olan kişiler bu saldırılara muhatap kalırken sanki o resimde yoklarmış gibi tek başına beni büyük arenanın içinde çakalların ve gladyatörlerin arasında bıraktı" diye konuştu.
Eski Başbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Habertürk'te yayınlanan Teke Tek programında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı.Türkiye'nin Suriye politikasına ilişkin açıklamalarda bulunan bulunan Davutoğlu, Fatih Altaylı'nın " Payınıza düşen bölümün faturasını üstlenmeye hazır mısınız? Bir öz eleştiri yaptınız mı, yapacak mısınız" sorusuna, "Bu eleştiriler karşısında hiçbir zaman şurada sahip olduğum şans hiçbir zaman bana verilmedi. İktidardaki Cumhurbaşkanı ve bütün o politikaların parçası olan kişiler bu saldırılara muhatap kalırken sanki o resimde yoklarmış gibi tek başına beni büyük arenanın içinde çakalların ve gladyatörlerin arasında bıraktı" yanıtı verdi.
İşte Fatih Altaylı'nın sorularına Davutoğlu'nun verdiği yanıtlar:
ALTAYLI: Suriye meselesi sizin Dışişleri Bakanlığı, danışmanlık döneminizde de, Başbakanlık döneminizde de farklı farklı seyirler izledi. Türkiye Suriye meselesini biraz geride bırakmıştı. Hafif bir diyalog başlamıştı Ahmet Necdet Sezer döneminde. Sonra AK Parti bir üst seviyeye taşıdı. İki ülke neredeyse tek ülke gibi hareket ediyor hale gelmişti. Ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yapılıyordu. Esad'la kanka olmuştuk. O durum gayet iyi giderken, bir anlamda Suriye Türkiye üzerinden Batı'ya açılırken, kendi içinde demokrasi arayışına girmişken 2011 yılında kıyamet koptu. Batı Suriye'ye önce diplomatik sonra neredeyse hakiki anlamda saldırıya geçti, Arap Baharı'nın yansımasıyla birlikte. Siz Esad'la 6 saatlik toplantı yaptınız. O toplantının sonrasında Suriye Türkiye'ye düşman oldu. Batının fişteklemesi ve bizim de o modaya uymamızla birlikte harap olmuş bir ülke, 9 senedir gitmeyen bir Esad. O gün orada ne konuştunuz da iş bu hale geldi. Payınıza düşen bölümün faturasını üstlenmeye hazır mısınız? Bir öz eleştiri yaptınız mı, yapacak mısınız?
DAVUTOĞLU: Bu eleştiriler karşısında hiçbir zaman şurada sahip olduğum şans hiçbir zaman bana verilmedi. İktidardaki Cumhurbaşkanı ve bütün o politikaların parçası olan kişiler bu saldırılara muhatap kalırken sanki o resimde yoklarmış gibi tek başına beni büyük arenanın içinde çakalların ve gladyatörlerin arasında bıraktı. Eleştirmek bir hak, dinlemek daha önemli bir hak. Bu şansı verdiğiniz için teşekkür ederim. Sizin sorunuz güzel oldu. Şimdi gelin analiz edelim.
Bir kere Suriye ile ilişkilerin o düzeyde iyiye çıkmasının en büyük payı sayın Ahmet Necdet Sezer, sayın Abdullah Gül, sayın Erdoğan dönemidir. Bizim Suriye ile mutlak anlamda entegrasyon projemiz vardı. Adını Şamgen koymuştuk. Büyük barış projesiydi. Esad'la 6 saat görüştüğüm için çökmedi. Rusya ve Batı sebebiyle de çökmedi. Esas aktör 2010 aralığında bir Tunuslu genç dalga başlattı, Arap Baharı. Sadece Suriye'de çıkmadı. Tunus, Mısır, Yemen'den sonra 2011 Şubat'ından itibaren Suriye'ye geldi. Bizim ilişkilerimiz 2011'in Ekim ve Kasım'ında.
Biz bu 7-8 ay içinde ne yaptık. Burada birinci sorumlu, aktör Beşar Esad'dır. Her seferinde Esad'a, 'Bu büyük dalga, biz sizin yanındayız' dedik. 'Ne olur şu büyük dalgayı bastırmak için ordunu kullanma' dedik. Suriye ordusunun üst kadrosu yüzde 12,5'luk etnik bir azınlığa mensuptu. Büyük bir katliama gelindi, Hama olayları. 6 Nisan'da gittiğimde 'Kürtler'e kimlik verin, size karşı tahrik edilebilir' dedim. 8-9 ay Suriye ilişkilerini iyi tuttuk, destek verdik. 6 saatlik görüşme devlet kayıtları dışında olmamıştır. Büyükelçimiz şahittir ve hepsi not tutulmuştur.
ALTAYLI: Orada İhvan'ı iktidar ortak yapmak istediğiniz söylendi.
DAVUTOĞLU: Hayır her iki Dışişleri Bakanı oradaydı. O günlerde 'Niye Esad'ın arkasında duruyorsunuz, kendi şehirlerini bombalıyor' diyorlardı. Hama ve Humus'u topa tutuyordu. Donanma Lazkiye'yi denizden vuruyordu. Derzor'a varil bombaları atılıyordu. Burada benim ve Türkiye'nin bir rolü var mı? Bütün yaşananların birinci sorumlusu Beşar Esad'ın kendisidir. Çok küçük reformlar yapsaydı, kendisini iki aileye kapatmasaydı, bugün bile Nusayriler bile rahatsız bu iki aileden. Biz barış içinde açmaya çalışıyorduk.
ALTAYLI: Sanki açacakmış gibi niyeti vardı...
DAVUTOĞLU: Tabii tabii. Biz bu tabloyu kırmak için Beşar Esad'la iyi geçindik. Hatta 'Halep'te seçim olsa siz kazanırsınız' diye takılırdı bize. Defalarca gittik. Dedik ki, 'Ordu hava harekatı yapmasın, gerekirse sizin polisinizi eğitelim' dedik. Müslüman Kardeşler hiçbir yerde geçmemiştir.
ALTAYLI: Sizin döneminizde hep İhvancı bir siyaset varmış gibi...
DAVUTOĞLU: Mısır'da Mursi devrildiği zaman, ki o dönemde Türkiye Doğu Akdeniz'de Mısır'la anlaşma yapıp Mavi Vatan'ı tahkim ediyorduk. Şimdi Libya'da uğraşıyoruz. Darbe sonrasında bize bir heyet geldi, bizi ikna etmek için. İçinde Fuad Sinyora, Nihad Allavi, Amr Musa var. Mursi Müslüman Kardeşler'di, siz onların yanında durmayın, Arap dünyası ile ilişkileri geliştiririz dediler.
Ben de Allavi'ye 'Siz Irak'ı seçimi kazandığınızda sizi destekledik, peki siz İhvan mıydınız, peki siz dindar bir Şii misiniz? Seçimi siz kazandınız Maliki ile aramız bozulmak pahasına sizin arkanızda durduk' dedim. Demokrasi karşısında darbeyi kim yaparsa biz onun karşısındayız. Esad kimyasal kullanmıştır, BM bunu tescil etmiştir. Esad kendi halkıyla savaştı. Mülteciler ne zaman geldi bize ilk olarak? Bizim Esad'la ilişkilerimiz iyi iken, 29 Nisan 2011'dir. Esad kendi ordusunu şehirlere soktuğu zaman.
Ben Başbakanlığı bıraktıktan sonra Halep düştüğü zaman oradaki kimyasal silah kullanılmış, öyle resimler var ki. Siz gördünüz mü, varil bombasından bacakları kopmuş çocukların fotoğraflarını. Bunlara tedbir almayan BM suçlu değil, İran suçlu değil.
ALTAYLI: Ama faturayı biz ödüyoruz
DAVUTOĞLU: O zaman dönüp onlara soracağız. Bana karşı haksızlık yapmanızı nispeten kabul edebilirim ama Türkiye Cumhuriyeti'ne haksızlık olur, bu millete haksızlık olur. Burada hiçbir dahlimiz, tahrik edici rolümüz olmamıştır. Beşer Esad kendi halkına kimyasal silah kullanmış savaş suçlusudur. Bir taraftan Mısır'daki darbe, Irak'ta Amerikan hapishanelerinden DEAŞ unsurlarının çıkarılması, Arap Baharı yön değiştirdi. "
ALTAYLI: Suriye meselesi sizin Dışişleri Bakanlığı, danışmanlık döneminizde de, Başbakanlık döneminizde de farklı farklı seyirler izledi. Türkiye Suriye meselesini biraz geride bırakmıştı. Hafif bir diyalog başlamıştı Ahmet Necdet Sezer döneminde. Sonra AK Parti bir üst seviyeye taşıdı. İki ülke neredeyse tek ülke gibi hareket ediyor hale gelmişti. Ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yapılıyordu. Esad'la kanka olmuştuk. O durum gayet iyi giderken, bir anlamda Suriye Türkiye üzerinden Batı'ya açılırken, kendi içinde demokrasi arayışına girmişken 2011 yılında kıyamet koptu. Batı Suriye'ye önce diplomatik sonra neredeyse hakiki anlamda saldırıya geçti, Arap Baharı'nın yansımasıyla birlikte. Siz Esad'la 6 saatlik toplantı yaptınız. O toplantının sonrasında Suriye Türkiye'ye düşman oldu. Batının fişteklemesi ve bizim de o modaya uymamızla birlikte harap olmuş bir ülke, 9 senedir gitmeyen bir Esad. O gün orada ne konuştunuz da iş bu hale geldi. Payınıza düşen bölümün faturasını üstlenmeye hazır mısınız? Bir öz eleştiri yaptınız mı, yapacak mısınız?
DAVUTOĞLU: Bu eleştiriler karşısında hiçbir zaman şurada sahip olduğum şans hiçbir zaman bana verilmedi. İktidardaki Cumhurbaşkanı ve bütün o politikaların parçası olan kişiler bu saldırılara muhatap kalırken sanki o resimde yoklarmış gibi tek başına beni büyük arenanın içinde çakalların ve gladyatörlerin arasında bıraktı. Eleştirmek bir hak, dinlemek daha önemli bir hak. Bu şansı verdiğiniz için teşekkür ederim. Sizin sorunuz güzel oldu. Şimdi gelin analiz edelim.
Bir kere Suriye ile ilişkilerin o düzeyde iyiye çıkmasının en büyük payı sayın Ahmet Necdet Sezer, sayın Abdullah Gül, sayın Erdoğan dönemidir. Bizim Suriye ile mutlak anlamda entegrasyon projemiz vardı. Adını Şamgen koymuştuk. Büyük barış projesiydi. Esad'la 6 saat görüştüğüm için çökmedi. Rusya ve Batı sebebiyle de çökmedi. Esas aktör 2010 aralığında bir Tunuslu genç dalga başlattı, Arap Baharı. Sadece Suriye'de çıkmadı. Tunus, Mısır, Yemen'den sonra 2011 Şubat'ından itibaren Suriye'ye geldi. Bizim ilişkilerimiz 2011'in Ekim ve Kasım'ında.
Biz bu 7-8 ay içinde ne yaptık. Burada birinci sorumlu, aktör Beşar Esad'dır. Her seferinde Esad'a, 'Bu büyük dalga, biz sizin yanındayız' dedik. 'Ne olur şu büyük dalgayı bastırmak için ordunu kullanma' dedik. Suriye ordusunun üst kadrosu yüzde 12,5'luk etnik bir azınlığa mensuptu. Büyük bir katliama gelindi, Hama olayları. 6 Nisan'da gittiğimde 'Kürtler'e kimlik verin, size karşı tahrik edilebilir' dedim. 8-9 ay Suriye ilişkilerini iyi tuttuk, destek verdik. 6 saatlik görüşme devlet kayıtları dışında olmamıştır. Büyükelçimiz şahittir ve hepsi not tutulmuştur.
ALTAYLI: Orada İhvan'ı iktidar ortak yapmak istediğiniz söylendi.
DAVUTOĞLU: Hayır her iki Dışişleri Bakanı oradaydı. O günlerde 'Niye Esad'ın arkasında duruyorsunuz, kendi şehirlerini bombalıyor' diyorlardı. Hama ve Humus'u topa tutuyordu. Donanma Lazkiye'yi denizden vuruyordu. Derzor'a varil bombaları atılıyordu. Burada benim ve Türkiye'nin bir rolü var mı? Bütün yaşananların birinci sorumlusu Beşar Esad'ın kendisidir. Çok küçük reformlar yapsaydı, kendisini iki aileye kapatmasaydı, bugün bile Nusayriler bile rahatsız bu iki aileden. Biz barış içinde açmaya çalışıyorduk.
ALTAYLI: Sanki açacakmış gibi niyeti vardı...
DAVUTOĞLU: Tabii tabii. Biz bu tabloyu kırmak için Beşar Esad'la iyi geçindik. Hatta 'Halep'te seçim olsa siz kazanırsınız' diye takılırdı bize. Defalarca gittik. Dedik ki, 'Ordu hava harekatı yapmasın, gerekirse sizin polisinizi eğitelim' dedik. Müslüman Kardeşler hiçbir yerde geçmemiştir.
ALTAYLI: Sizin döneminizde hep İhvancı bir siyaset varmış gibi...
DAVUTOĞLU: Mısır'da Mursi devrildiği zaman, ki o dönemde Türkiye Doğu Akdeniz'de Mısır'la anlaşma yapıp Mavi Vatan'ı tahkim ediyorduk. Şimdi Libya'da uğraşıyoruz. Darbe sonrasında bize bir heyet geldi, bizi ikna etmek için. İçinde Fuad Sinyora, Nihad Allavi, Amr Musa var. Mursi Müslüman Kardeşler'di, siz onların yanında durmayın, Arap dünyası ile ilişkileri geliştiririz dediler.
Ben de Allavi'ye 'Siz Irak'ı seçimi kazandığınızda sizi destekledik, peki siz İhvan mıydınız, peki siz dindar bir Şii misiniz? Seçimi siz kazandınız Maliki ile aramız bozulmak pahasına sizin arkanızda durduk' dedim. Demokrasi karşısında darbeyi kim yaparsa biz onun karşısındayız. Esad kimyasal kullanmıştır, BM bunu tescil etmiştir. Esad kendi halkıyla savaştı. Mülteciler ne zaman geldi bize ilk olarak? Bizim Esad'la ilişkilerimiz iyi iken, 29 Nisan 2011'dir. Esad kendi ordusunu şehirlere soktuğu zaman.
Ben Başbakanlığı bıraktıktan sonra Halep düştüğü zaman oradaki kimyasal silah kullanılmış, öyle resimler var ki. Siz gördünüz mü, varil bombasından bacakları kopmuş çocukların fotoğraflarını. Bunlara tedbir almayan BM suçlu değil, İran suçlu değil.
ALTAYLI: Ama faturayı biz ödüyoruz
DAVUTOĞLU: O zaman dönüp onlara soracağız. Bana karşı haksızlık yapmanızı nispeten kabul edebilirim ama Türkiye Cumhuriyeti'ne haksızlık olur, bu millete haksızlık olur. Burada hiçbir dahlimiz, tahrik edici rolümüz olmamıştır. Beşer Esad kendi halkına kimyasal silah kullanmış savaş suçlusudur. Bir taraftan Mısır'daki darbe, Irak'ta Amerikan hapishanelerinden DEAŞ unsurlarının çıkarılması, Arap Baharı yön değiştirdi. "
Siyaset, 12 Temmuz 2020 01:45
Yorumlar (0)
Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!