İşyerlerinde ölümler kol geziyor
Gündem, 02 Haziran 2022 16:26MMO Kocaeli Şube Başkanı Mehmet Ali Elma, işyerlerinde ölümler kol geziyor, mevzuat kamucu bir çerçevede yeniden düzenlenmelidir dedi.
Başkan Mehmet Elma’nın konuyla ilgili yaptığı açıklamanın içeriği şöyle:
İşyerlerinde ölümler, diğer bir ifadeyle iş cinayetleri, yüksekten düşme, elektrik akımına kapılma, patlama, makineye uzuv kaptırma gibi çeşitli biçimlerde sürmektedir.
Dün (31 Mayıs 2022 Salı günü) Uşak Banaz’da 59 yaşındaki Mehmet Çelebi tamirat için çıktığı cami kubbesinden zemine düşerek, Tekirdağ’da 17 yaşındaki Muhammet Gün inşaatta yüksekten düşerek, Siirt’te 50 yaşındaki Davut Kurhan asansör boşluğuna düşerek hayatlarını kaybettiler. Geçen hafta Gaziantep Nizip’te bir kamyonu tamir için oksijen tüpüyle kaynak yaparken meydana gelen patlamada yaralanan Suriyeli işçi Muhammet Şiveybe dün hayatını kaybetti. Gene dün, Ağustos 2016 ve Haziran 2018 tarihlerinde de patlamaların olduğu İnegöl’deki sunta fabrikasında buhar kazanı patlaması sonucu Aydın Toprak ve Ömer Coşgun hayatlarını kaybettiler.
İSİG Meclisi’nin yaptığı araştırmaya göre 2021 yılında 2 bin 170, 2022 yılının ilk 4 ayında 479 işçi iş cinayetlerinde hayatlarını kaybetti. Her gün en az 6 emekçinin işyerlerinde hayatlarını kaybetmesi vahim bir durumdur.
Ölümlerin göz göre göre geldiğini söylemek mümkün. Çünkü “iş kazaları” ve iş cinayetleri insana değer verilmemesinden, önlem alınmamasından, işyerlerinin denetlenmemesinden, işyerlerine-işverenlere yaptırım uygulanmamasından, mühendisliğin yok sayılmasından ve üretim ve hizmetlerin örgütlenişindeki yanlışlardan ve İşçi Sağlığı-İş Güvenliği (İSİG) hizmetlerinin kamusal anlayışın yok sayılarak piyasalaştırılmasından kaynaklanmaktadır.
Özel olarak dün İnegöl’deki “kaza” ve ölümler ile iki ay önce Konya ve İstanbul Gaziosmanpaşa’daki fabrikalarda yaşanan kazan patlamalarından hareketle belirtmek gerekir ki, her türlü basınçlı kabın, kazanın imalatı, kurulumu, kullanıcıların eğitimi, işletmesi, bakımı, periyodik kontrolü, onarımı, mühendislik bilgisi-hizmeti-gözetimi gerektirir. Ancak AKP iktidarı ile birlikte bilimin, mühendislik hizmetlerinin, Meslek Örgütleri/Odalarca hizmetlerin denetiminin devre dışı bırakılması ile işyerleri ölüm/cinayet mekanlarına dönüşmektedir.
Sanayi kazanlarını kullananların 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Tehlikeli ve Çok Tehlikeli İşlerde Çalıştırılacakların Mesleki Eğitimlerine Dair Yönetmelik kapsamında mesleki eğitim alması gerekmektedir. Bu açıdan bilgi birikimi ve eğitimli kadroları düşünüldüğünde Makina Mühendisleri Odası’nın (MMO) bu eğitimi verebilecek kurumlar arasında en başta yer alması gerekmektedir. Ancak Yönetmelikte yapılan değişiklikle, MMO’nun mesleki eğitim verebilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı’ndan (MEB) yetki alması zorunluluğu getirilmiştir. Danıştay’da kazanılan davaya ve yasa ile işlerin ehil (uzman, bilen) insanlarca yapılması için eğitim verilmesi Odalara bir görev olarak verilmesine karşın MEB, Odamıza eğitim yetkisi vermemekte, yasaya aykırı tavrını devam ettirmektedir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) Müfettişleri de Odamız tarafından verilen eğitim ve eğitim sonunda düzenlenen belgeleri geçersiz saymakta, dahası “çantacı” diye ifade edilen kurumlarca çoğu zaman eğitim verilmeden düzenlenen belgeler ise geçerli saymaktadır.
Mesleki Eğitim ve İSİG mevzuatının diğer gerekliliklerinin uygulanmasında da görüldüğü üzere sadece istismar edilen bir ticari faaliyet olarak ele alınmaktadır. MEB, Sanayi Kazanları Operatörlerinin eğitimindeki tavrı ile; ÇSGB ise Odamız tarafından verilen belgeleri geçersiz sayarak, “çantacı” kurumlarca verilen belgeleri geçerli saydığı sürece patlayan her kazanın ve her ölümün sorumlusu olmaktadır.
Mesleki eğitim konusunun yanı sıra basınçlı kapların periyodik kontrolleri de özel kuruluşlarca yapılmakta, ancak kontrollerin gereği gibi yapılıp yapılmadığına dair bir denetim mekanizması bulunmamaktadır. MMO, bu denetim hizmetlerinin nitelikli olarak yerine getirilmesinde görev alacak bilgi birikimi ve kadroya sahip olmasına rağmen bu süreçten dışlanmaktadır.
Her iş kazasının teknik bir nedeni var, ancak asıl nedenlerden biri de, ülkemizde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği’ne ilişkin olarak kurulan sistem ve hizmetlerin piyasalaştırılmasıdır. Bu sistemin unsurlarından biri olan Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri (OSGB) bir taşeron faaliyetidir. İşyerlerinde danışmanlık ve rehberlik hizmeti veren İş Güvenliği Uzmanları da sadece kazalar-ölümler olduğunda hatırlanan, bütün sorumlulukları sırtlarına yıkılan, gözaltına alınan, tutuklanan, diğer zamanlarda umursanmayan görevliler haline getirilmiştir.
Büyük iddialarla lanse edilen, 6331 sayılı İş Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu’nun kabulünün üzerinden tam 10 yıl geçmesine karşın kazalar, ölümler azalmamaktadır. Kanunun kabulünden bu yana en az 13 bin emekçi iş kazalarında hayatını kaybetmiş, milyonlarca emekçi yaralanmıştır.
Çalışma yaşamı ve İSİG konularında görev ve sorumluluğu bulunan ÇSGB ise görevlerini yerine getirmemekte, sorumluluk üstlenmemektedir. Aradan geçen yıllar bir kez daha gösterdi ki işverenlerin önlem alma, devletin mevzuat yapma ve işyerlerini denetleme yükümlülüklerinin etkin bir şekilde yerine getirilebilmesi, kamucu bir anlayışın benimsenmesi, sendikalar ile meslek örgütlerini, mühendislik ve tıp bilimlerini yok saymaması ile mümkün olabilecektir.
İSİG, patlama, yangın vb. sonrası akla gelen, birkaç gün konuşulduktan sonra yeni patlamalar, ölümler ile kısa bir süreliğine yeniden gündeme gelen bir konu olmamalıdır. Devletin ve işverenlerin görev ve sorumluluklarını eksiksiz yerine getirdiği, ilgili tüm tarafların kamusal hizmet bağlamında içinde yer aldığı bir konu olmalıdır. Bunun yolu da, işçiler, sendikalar, meslek örgütlerinin karar alma, denetleme mekanizmalarının asli unsuru olacakları, yasal, etkin bir kurum ile mümkün olacaktır. Bu mekanizmanın yaratılması yerine her türlü görev ve yetkiyi tek elde toplayan ÇSGB şunu bilmelidir ki, ölümlerin sorumlusu olarak tarih sayfalarında yerini alacaktır.
Daha önce defalarca dile getirdiğimiz gibi yine söylüyoruz: İş Kazalarının sona ermesi ve Emekçilerin işyerlerinde ölmesini önlemek için
• Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sorumluluklarını yerine getirmelidir.
• “İdari, mali yönden özerk ve demokratik işleyişe sahip bir kurum” olarak, içerisinde sendikaların, meslek örgütlerinin de yer aldığı İSİG Enstitüsü derhal oluşturulmalıdır. Bu kurum, ulusal politikaları belirleme ve yaşama geçirmede özgür bilimsel iradeye ve güce sahip olmalıdır.
• Milli Eğitim Bakanlığı, sanayide kalifiye elaman yetiştirilmesi ve belgelendirilmesi konusunda Makina Mühendisleri Odası’na karşı zorluk çıkarmaktan, yasal olmayan tavrından vazgeçmelidir.
• Meslek Odaları ve Sendikaların işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasında karar alma, uygulama ve denetim mekanizmalarında etkin rol alacağı Enstitü derhal oluşturulmalıdır.
• Eğitim ve denetim kamusal bir görev ve sorumluluktur. Mevzuat (yasa, yönetmelik, Enstitü vb. tüm hususlar) kamucu bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir.
İş Cinayetlerini Durdurmak için Makina Mühendisleri Odası olarak mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz!
Gündem, 02 Haziran 2022 16:26
Yorumlar (0)