Parmaklarını üst üste koyup ben küstüm oynamıyorum diyen cahil adamlardan hiç değildi.
Gururluydu ama dostuna değildi gururu.
Satmadı... Çünkü adamlığının bedeli yoktu.
Nice 40 yıllık sahte dostları üst üste dizip arasına karbon kağıdı koyacak kadar dolu yaşadı dostluğunu.
Sağına, soluna, önüne, arkana baktığın her yerdeydi.
Sana ters bakanların ensesinde nefesti.
Dostlarına canından bir parçaydı.
Düşmanlarının canına paramparçaydı.
Kocaman yüreğine kahpeliği hiç sokmadı.
Kahpelerin hep farkında yaşadı.
Son günlerde “Her şey boşmuş” derken hiç boş vermemişti.
“Yaşayacağız, güleceğiz, ağlayacağız yine” derken geleceğini görecek kadar akıllı ama o halde dahi dostlarını üzmemek için Polyanna idi.
Tutunurken hayata, tutunacak dallarını kırmamak için oynadı hayatla.
Sahte yüzlere, sevdiklerini incitenlere öylesine siperdi ki göğsü "cenazeme gelmesin" diye vasiyet ettiği kişi vardı.
Kendi incindiği için değil sevdiklerini incittiği için istemedi son yolculuğuna kendisiyle aynı yolun yolcusu olmayanı.
Onun dünyasında yeri olmayanların öbür âleme giderken kendisini uğurlamasına gönlü razı gelmedi.
Sevdikleriyle onları üzeni aynı safa sokmadı.
Son adamlığını da böyle yaptı Tayyip abi.
Şimdi onsuz bir hayata alışmaya çalışacağız.
Yarımız eksik yaşayacağız kalan ömrümüzü.
Ne derdimi paylaşacağım başka bir dost ne de sahte abiliklere ayıracak zamanım yok bilirim.
Bu ömrün ne kadar sınırlı ve ölümün bu kadar hızlı olduğuna şahit olduğum bu günlerde ölümünde dahi dik durmasını bilen bir adamla yaşadığım yıllara şükrederim o kadar.
Tayyip abimle birlikte yaşadığım ve bütün karanlıkların üstümüze geldiği o dönemde nice 40 yıllık dostların bizi sırtımızdan hançerlediğinde hüznümü paylaşırken bana verdiği moral ve destek neyle izah edilebilirdi ki?
“Pişeceksin Mehmet.
Üç kuruşa satan üç kuruşluk adamlara alışacaksın.
Bunlar seni daha güçlü hale getirecek.
Asla pes etmeyeceksin.
Seni onlardan ayıran bu asil duruş bize yeter, bu yüzden seninleyiz, bu yüzden beraberiz” sözleri hangi bedelle ödenir ki?
Bundan böyle de bizi pişiren aynı fırının ekmekleri olarak kimsenin midesine girmeye niyetim yok.
Cenazemde “Onu istemiyorum” dediği kim varsa yazdım vasiyetime.
Benim cenazemde de bulunamazlar.
Onları gerçek dostlarımla aynı safa koyma namertliği yapmam.
Bunu da bana sen öğrettin abim.
Son kez yaptın adamlığını.
Şimdi “Tayyip” dediğinde birisi dönüp bakacağım.
Seni arayacağım.
Bulmak mı?
O da neyin nesi?
Seni gibi dostu nereden bulacağım?
Umutluyum ama…
“Kişi sevdiğiyle beraberdir” hükmünce Rabbim seni bizle buluşturacak biliyorum.
Ne zaman olur bilmem ama, bilirim buluşacağımızı.
Belki sende bekleyeceksin bizi…
Yine aynı fırında pişen ekmek misali…
Sen neredeysen bende orayım Tayyip abi.