İlçe Belediye Başkanları ve İlçe Başkanları arasındaki sorunları soru işaretleriyle vurgularken 3-4 ilçeden bahsetmememin sebebi vardır.
En çok Dilovası’na dikkat çekmiştim ve “Kanlı bıçaklı” vurgusunu bu ilçe için yapmıştım.
Yazım yayınlandığı gün Ak Parti’li 11 Meclis üyesi meclis toplantısına katılmadı.
Bu Kocaeli’ de bir ilktir.
Danışıklı, programlı bir tepkidir.
Civelek’ ten sonra parti içindeki bir türlü engellenmeyen stresin patlamasıdır.
Bütün meselelerin halı altına süpürülmesi artık dayanılmaz hale geldiğinin resmidir.
Kandıra, Derince derken şimdi de Dilovası.
Civelek bu işi bilmiyor, öğrenemedi, öğrenemez de.
Kongrelerde patlattığı teşkilatların ahı ona ömür boyu yeter.
Sahte üyeliklerle patladı, anlamadı.
Kandıra krizini yedi anlamadı.
Derince meclisinde olanları gitti başka yerlere bağladı.
Gebze kazanı kaynadı o sadece kapağını kapattı.
Gençlik Kolları istifalarında denge kuramadı.
İzmit İlçe’ de yer yerinden oynadı, bana mısın demedi.
Belediyelerde müfettişler cirit atıyor, sebeplerine inemiyor, cesaret edemiyor.
Şimdi de Dilovası patladı, yine ayılamayacak, iki lafla geçiştirmeye çalışacak.
Bu resmen kazan kaldırmaktır.
Bu mesele Başbakana kadar gitmeli.
Kocaeli’ yi 5 kişiyle yönetmeye kalkmanın sonucudur.
Bu meseleyi Sayın Başbakana ulaştırmamak veya idare-i maslahat şeklinde evirip çevirerek anlatmak resmen o insana ihanettir.
Her zaman diyorum; Kocaeli sahipsizdir.
Allah’ın bir kulu çıkıp bu meseleleri adam akıllı Başbakana anlatmıyor, anlatamıyor.
Biri ”Sen ne biçim bakansın” diye, diğeri “Sen nasıl abilik yapıyorsun” diye fırça yerim diye korkuyor.
Başbakana önemli hem de çok çok önemli bir konu gidiyor, Başbakan açıyor burada en güvendiği birkaç kişiye soruyor ama onlar bu güveni resmen suiistimal ediyor.
Sonra da, her nasılsa onlar haklı çıkıyor!
Bu nasıl Başbakan sevgisidir, bu nasıl parti sevgisidir? Ben anlamadım gitti.
Biz konuşunca “HAİN” oluyoruz ama onlar adı gibi bildiği konularda göz göre yalan konuşunca onların adı “ABİ-BABA-DEDE” oluyor.
Kaypak milletiz vesselam.
Karşımızda gücü görünce elimiz ayağımıza dolanıyor, ne diyeceğimizi şaşırıyoruz.
Allah korkusu hak getire.
Yemin billahlı anlatırlar, delil isnat ederler ama muhatabıyla karşı karşıya gelince ne mertlik ne delikanlılık… Hepsi bir kenara!
Acıyorum ya… Şu Başbakanımıza ciddiden acıyorum.
Kim ne derse desin, tırnaklarıyla kazıya kazıya getirdi bu partiyi buraya ama üç-beş densiz yüzünden heba olup gidiyor emekler.
Kimin yüzünden?
Kaypaklar yüzünden.
Ben konuştum mu? Vur dötüne…
Sen konuştun mu? Vur dötüne…
Adam 10 senede 30 yaş yaşlandı ya!
Doğruyu söyleyen adamı kalmadı be!
Bu yazımı okurken bana kaç kişinin kızdığını bilirim… Bilirim ama birçoğunun da içinden “adam doğru söylüyor ya” dediğini de bilirim.
Hoş biliriz de ne olur ki?
Yarın sorsan ona “Koltuk altından gidince” diye başlar geydirmeye.
Bu insanlara yaranmanın da güvenmenin de mümkün olmadığını bilerek yaşayacaksın hayatını.
Bırak yesinler birbirini… Her koyun kendi bacağından asılır… Gibi iğrenç bir vurdumduymazlık serkeşliğiyle yetiştirilmiş bu toplumdan bereket kalktı, kalktı.
Bu günlerimizi çok müthiş ifade eden Hz. Mevlana’nın şu şiiriyle bitirelim sohbeti.
Doğru olsam, ok gibi yabana atarlar beni.
Eğri olsam, yay gibi elde tutarlar beni.
Hiç keder elem etme, boş yere matem etme,
Düşmanlarını tanı, uzak dur, sitem etme.
Ne fakiri aç gördüm ne zengini tok,
Hedefine varır, elbet doğru ok.
Mesele bu kadar basit!
Adamın biri, elde tutulmak için YAY olmaya namzet…
Adam biri de, yabana atılmak pahasına da olsa OK olmaya namzet.
Hedefe kimin vardığı belli, belli olmasına amma…
O “OKUN” önce O “YAYDAN” kurtulması gerek.
YAY kimmiş, OK kimmiş…
Varın gerisini siz düşünün.
Kalın sağlıcakla…