Adam “Eyvah burada kaldım” derken yandaki bahçeden birisi “Ne düşünüyorsun, diğer lastiklerden birer tanesini sök, tamamdır” demiş.
Adam hayretle “Nasıl aklına geldi, sen kimsin?” demiş.
Aklı verende “Burası akıl hastanesi, sizin gibilerde bize deli derler” demiş.
Bu günlerde kendisini dışarıdaki en akıllı zannedenlerin adeti öylesine arttı ki sormayın gitsin.
Bir işin tepesindeysen, az bir şey de okumuşsan hele, senden akıllısı yoktur.
Burnun bir karış havada, küçük dağların mucidi olarak dolanıp durursun.
Kimsenin nasihatine ihtiyacın yoktur.
Kimse sana akıl veremez, kimse senden derin değildir.
Bu düzeni sen kurmuşsundur, tüm başarılar sana aittir artık.
En kral teşkilatçı sensindir, en yüce hakan, nam-ı değer şahsiyetsindir.
Çıkarsın kürsüye, başlarsın böyük böyük laflar etmeye ve herkes hayranlıkla izler seni.
Dilinden dökülen incilerden sonra bir alkış bir tufan, sorma gitsin.
Başlarsın havalara girmeye…
“Ya ben ne güzel konuşuyorum, ne kadar büyük laflar ediyorum, ne bilinmezlere değiniyorum, çok akıllı adamım vesselam”
Çok gördük bu tipleri.
Halende görmekteyiz.
İki elimizi bir birine vurmadan önce yani alkışlamadan önce kaç kez sövmüşüzdür Allah bilir!
Biri çıkar Cuma hutbesi gibi konuşma yapar.
Diğerinin ne konuşacağını hatta hangi cümleleri kuracağını kürsüye çıkmadan bilirsin.
Öbürü öyle yüksek devlet ricalidir ki, öyle havalıdır ki; anlattıkları anlatmadıklarının yanında ummanda bir katre misalidir.
Birde karşılama törenleri vardır.
1-2 saat geç kalırlar, sen bekle de bekle.
İçinden sayanları boş ver direk sayanlar vardır ama adam gelir gelmez “Hoşgeldiniz sayın bilmem ne, şeref verdiniz, çok memnun kaldık”
Ulan az önce sayıyordun işte… Ne yalakalık yapıyorsun?
Neyse toplantıya geçilir, belli adamlar vardır, sorularına başlarlar.
Öyle havalı sorarlar ki deseniz onlardan başkası bu soruları sormayı aklına bile getiremez.
Misafir sanatçıda başlar cevap vermeye… Efendim şöyle de böyle de… Daha fazlasını aktarmam sakıncalı olabilir de… Lütfen bazı konular buradan dışarı çıkmasın!
Ne dışarı çıkması kardeşim, daha sen ordayken naklen yayın yapıyor adam.
Sırmış? Ne sırrı? Kimle paylaşıyorsun sırrı? Burası yerimi? Elli türlü adam var…
Haydiii yarın manşette.
Ne oldu?
Ağzı gevşek adamlar uçurdu bilgiyi.
Dışarıdaki adam yani…
Hani lastiği patlayınca ne yapacağını şaşıranlardan…
Bijonları kaybedenlerden…
Siz şimdi yakında seyredin!
Neyi mi?
Aday adaylarının müracaat aşamasından belirlenme sürecine kadar geçecek zamandaki bilgi bankalarının veznelerini nasıl açık tutacaklarını ve her gelenin çeki nasıl elden bozduracağını.
Önce; senden başkası olamaz abi…
Sonra; bana gelen habere göre Genel Merkezde şu şu adamla irtibata girmiş ama…
Daha sonra; anketler tahmin ettiğimiz gibi çıkmadı, biraz zorlaman lazım…
En sonunda; ben elimden geleni yaptım ama şu bakan işi bitirdi…
Finalde de Soğuksu’ da poz vermeler.
Muhabbet değişmez.
Gazetecilere yanaşmalar…
Bir haber için on taklalar…
Yandan çarklı bilgi vermeler…
İl yönetiminde ne kadar adam varsa yani dışarda ne kadar adam varsa hepsinin değeri 10-20’ ye katlar.
İlçe yönetimlerinde olanlar şalap şulap yalanırlar.
Ne zamana kadar?
İsim açıklanana kadar.
Sonra ne olur?
Dün birisinin yanında palto taşıyanlar bugün diğerinin yanında esas duruşa geçerler.
Sonra da söv sövebildiğin kadar…
Geçti Bolunun pazarı, sür eşeği Niğde’ye…
Böyledir bu işler dostum, böyledir.
Eğer niyetin varsa, al benden sana kısa bir hikâye.
Detaylarına girersem bayılırsın…
Şimdi ayık kal.
Bir gün bir bahçedeyken birisinin lastiği patlarsa anlarsın dışarda aslında kimlerin olduğunu, bahçedekine de ne isim takıldığını.
Unutma; Dışarıdaki çok akıllıya diğer lastiklerden birer bijon sök, lastiği tak, yoluna devam et diyeceksin.
Sende bahçede gezmeye devam edeceksin…
Delisin ya!
Kalın sağlıcakla…