Her ikisinde de yakışıksız bir şey vardır; Terbiyesizlik.
Aldatmanın ve Sahtekârlığın yakıştığı adamlar vardır.
Birde bunlara layık kişiler.
Lakin yine her ikisinde de ortak bir yön vardır; Karaktersizlik.
İkiyüzlülük, arkadan dolanma, yalan, gıybet, riya, haset, buğuz… Say da say…
Bu kötü hasletlerin tamamının bir insanda buluşması her ne kadar zor bir ihtimal gibi görünse de tarih bu tip insanların varlığına her zaman şahit olmuştur.
Bir sürü despot, faşist, zalim gelmiştir yeryüzüne.
İnsanoğlunun binbir güçlükle yerleştirmeye çalıştığı adaleti, adalet postuna bürünmüş şerefsizler hak ile yeksan etmişlerdir.
Ezilen ve haksızlığa uğrayanlar da bir müddet sonra, onlarla mücadele etmenin bir yöntemi olarak, istemeyerek de olsa, terazileri arızalanmış halde ve aynı nispetle mücadeleye başlamışlardır kendilerine.
Bir pislik bütün sütü kirletmiştir.
Hemen herkes hayatının bir bölümünde haksızlığa uğramıştır.
Tahammül edilmesi zordur haksızlığın.
Hele yanında kaymaklı olarak; Namertlik, vefasızlık, yalan, iftira gibi çıldırtan ekler varsa bu senin sınırlarını zorlar ve doğal olarak sende istemsiz, çok insani bir refleksle ani tepkiler verirsin.
Sütü kirletenin kirli kaymağından istifade etmek için yaşayanlar vardır bir de…
Bunlara ne ad verildiğini sanırım gerek yok yazmaya.
Herkes bilir ki; Bu insanların âdeti hiç eksilmez ve her dönemde, her şartta bu tipler hep varlardır ve sütü kirletenin hemen yanı başındadır.
Ukala, şımarık ve kendini la yüksel gören “Kirletici” ise etrafında her gün artan bu tipler sebebiyle kısa sürede Sahte Krallığını ilan ederek zulmünü arttırır.
Öylesine hâkim olur ki kendi Dünyasına, zulme uğrayanların haklılığının konuşulmasını boş verin karnından konuşmak isteyenlerin bile kellesi alınır.
Herkes, Susmak ve itaat etmek zorundadır.
Kimisi evinin çorbasının kaynaması için, kimisi rahat etmek için, kimisi huzurunu kaçırmamak için sesini keser ve zorunlu itaat hapsine mahkûm eder kendini.
Kasabanın KİRLETEN şerifi adaletini böyle dağıtır.
Kirleten Şerifle Dalton kardeşlerin yoğun yaşadığı bu kasabada Red Kit olmak kolay değildir.
Kolay değildir ama şereflidir.
Bu şerefle yaşamak isteyenlerin var olduğu kasabımızda sürekli namlusuna üflemek isteyen Şerif alçakça can almaya devam eder.
Eli tetiğe alışmış “Kirleten Şerif” sessizliği bozan rüzgârın bir ot yığınını süratle geçirirken önünden, o bir ihtimal, onunda içinde hasmı vardır zannıyla tetiğe basar.
Tüm zulme uğrayan ve elek olmuş cesetler onun eseridir.
Her halden, esen rüzgârdan bile endişe duyan Şerifin rahatı geceleri bozulur.
Kendi yaptıklarından korktukça rüyaları da değişir.
Rüyanın dayanılmaz kâbuslara dönüştüğü günlerde ise başlar saldırmaya.
Ağzından salyalar akan adam kesmek ister tüm sesleri.
Kulaklarını sağır edecek çınlamalarının sebebini yok etmek kurtuluştur onun için.
Rüyalarının, kâbuslarının sebeplerini düzeltmek yerine çınlamalarından kurtulmak için türlü dalavereler yapar.
Yanında pozisyon alan şakşakçılarına geçirdiği sözü rica ettiklerine geçmez olunca şaşırır.
Böyle insanlar var mıdır yeryüzünde?
Sözümün geçmediği, ricamın kabul görmediği!
E benim rozetim, silahım, kasabam, şerifliğim..!
Ya rüyalarım, ya kâbuslarım… Devam mı edecekler?
Ukala, şımarık ve kendini la yüksel gören “Kirleten” devam ederken kâbuslarına bizi dürtüp uyandıranlara karşı biraz “UYANIK” olalım… OLMAZ mı?
Bizim almadığımız riskleri alan, akçenin geçmediği, rüşvetin sökmediği adamlara biraz sahip çıkalım… OLMAZ mı?
Bir de Kasabanın “KİRLETEN” Şerifine ve Dalton Kardeşlerine soru işaretli gönderme yapalım mı?
Kaç Arife geçtiği halde BAYRAMLIK ağzını açmayanların adamlığını da siz anlayın… OLMAZ mı?
Kalın sağlıcakla.