Kimileri yeni oluşacak meclislerde yer almak için, kimileri ise seçimlerden hemen sonra muhtemel ilçe yönetimlerinin yenilmesi ihtimaline binaen güç merkezi olma hevesiyle sözüm ona “ODAK” olmaya gayret ediyor.
Her köşe başında bir grup.
Kimisi eski bilmem neleri bir araya getirerek kimileri ise perde arkasından eski bilmem neleri yönetmeye çalışarak birilerine “GÜÇ BİZDE” mesajları gönderiyor.
Tasavvufta çok hoşuma giden bir söz vardır; Kerameti kendinden menkul Hilmi Dede, kime himmet ede.
Kendisine hayrı dokunmayacak adamın kime faydası olabilir manasındadır.
Sözü söyleyen de Hilmi Dededir ve kendisinden keramet bekleyenlere atfetmiştir bu manalı sözü.
Kendini bilmek, haddini bilmek, karşındakinin senden fazla bir şeyler beklemesini engellemek için arifene söylenmiştir.
Köşe başlarını tutmaya çalışanlara bu manayı iyi kavramaları âcizane tavsiyemdir.
Neyse, biz bu söz hiç söylenmemiş ve bu tip beklentileri olanlar hiç yokmuşçasına devam edelim konuya.
Ne demiştik? Odak olmak ve Güç bizde mesajlarını birileri üzerinden veren aklı evvellerin 8-10 kişiyi bir araya toplayarak “eski bilmem nelerin” gücünden nemalanma gayretleri var demiştik.
Siyasette olur bunlar elbet.
Hele bir sürü emeği karşısında değer zafiyetine uğratılmışların yeniden değer kazanma istek ve hevesi elbette ki birileri tarafından kullanılmaya müsait bir zemin oluşturacaktır.
Önemli olan güç dengesini kendi merkezinde oluşturmaya çalışanlara karşı uyanık olmak ve bir atımlık barutu heba etmemektir.
Uyanıklara karşı uyanık olmak şarttır.
Gölge oyununa kurban olmamak, arkada ipleri kimi tuttuğuna, önde Hacivat’ la Karagözün kimlere oynatıldığına dikkat etmek lazımdır.
Seyredenlere kendini güldürmemek aslolandır.
Kimse ipi sallayanı görmediğinden çoluk çocuğun maskarası olmak vardır sonunda.
Ummadığınız yerlerinden gülerler adama.
Abi tavsiyesi…
Alması gerekenler alsın.
İp puçtun elinde haberiniz olsun.
Öyle iki pideyle bir tatlıya bağlanırsan, fırında hamur olursun.
Önüne gelen yoğurur seni.
Şerbeti de üstüne döker ŞAMBABA diye yuttururlar sana.
İlk defa meclis üyesi adayı olmak istiyorsan; yol yöntem bu değil bilmiş ol.
Eğer yeniden meclis üyesi olmak istiyorsan da geçeceksin aynanın karşısına ve soracaksın kendine; Ben ilçem için ne yaptım?
Sadece Belediye başkanının emir eri olarak 5 yıl geçirdiysen, ilçen için arpa tanesi kadar katkın olmadıysa, en ufak bir proje dahi üretmediysen, hiç sağa sola yatmadan atacaksın vitesini boşa.
Belediye başkanının vatandaşın taşınmazlarını peşkeş çektiğini hissettiğinde “parti ayniyeti” safsatasıyla kaldırdıysan elini göklere yine atacaksın vitesini boşa.
Hele hele sosyal statünü, etnik kimliğini veya maddi yetersizliğini kullanarak rant elde etmeye çalıştıysan, belediye meclis üyesiyken belediyede çalışarak maaş bile aldıysan kimse seni kovmadan sen gideceksin.
Meclis üyesiyim diye belediyeye mal verme yasağın olduğunu bildiğinden kendi sattığın malı başkası üzerinden fatura ettiysen, imar ve encümende olmanın avantajını kullanarak işyerini veya evini veya bilmem neyini kaçak yaptıysan, teşkilatın adamısın diye oturduğun ve her ay hak etmediğin 5 bin lira maaş aldığın koltuğu başkanın kuklası olarak heba ettiysen, yakın arkadaşlarının her ayki kabarık faturalarına göz yumduysan, başka müteahhit üzerinden kendin iş yaptıysan, rezili rüsva edilmeden hatta arkana bile bakmadan çekip gideceksin.
Hep söylenir ya; Adam gibi adam…
Adam gibi adam olmak için illa ki erkek olmak mı gerekir bilmem ama çok bayan tanıdım erkeklere ders veren.
İlçesi için, kendi şerefi ve onuru için, partisi için verdiği kararlarda adalet terazisi çok çok iyi tartan nice insanlar gördüm, gördük.
Bütün riskleri bilerek verdikleri kararlarla ilçelerine katkı sağlayan şahsiyetler tanıdım, tanıdık.
Partisinin ne olduğu hiç umurumda değil.
Cinsiyetinin ne olduğu da!
Sorumlu olduğu ilçesinin al-i menfaatleri için mücadele eden meclis üyeleri ne yazık ki partisi tarafından öcü gibi gösterildi, disiplinlere verildi, yıldırılmaya çalışıldı, hakarete uğradı ancak asla taviz vermedi.
Onlar dert ehli oldu ve vebalı muamelesi gördü partilerinde.
Yılmadılar ve mücadelelerine devam ettiler.
Ne için? Onları meclise kendilerini temsil etmek için gönderen ilçe vatandaşları için.
Onlar görevini yaptı…
Peki, sıra kimde?
Şimdi sıra vatandaşta.
Kurda kuzuyu teslim etmemesi gereken artık vatandaş.
Onların hukukunu biz korumalıyız.
Onlara listelerinde yer vermeyenlere asla destek vermemeliyiz.
Bu şahsiyetteki insanların hukukunu korumak yerine parti içi entrikalarla onları yemeye çalışan namertlere karşı sonuna kadar mücadele etmeliyiz.
Dik durabilen insan kolay bulunmuyor ve kolay da harcanmamalı.
Bu seçimlerde Türkiye sadece Belediye Başkanını seçmekle görevini tamamlamış vatandaş şuurundan meclis üyelerini ehliyet, liyakat esasına göre tanzim eden vatandaş şuuruna muhakkak geçiş yapmalıdır.
Parti gözetmeksizin, el alışkanlığıyla aynı partiye mühür basmaksızın, seçici, özenli hareket etmelidir.
Seçildikten sonra partisinin menfaatlerini vatandaşın menfaatlerine üstün görenlerin o listelerde olmaması için sesini yükselmeli ve her şeye rağmen listeye alınanlara karşı da seçme hakkını yerinde kullanarak gerekli cevabı vermelidir.
Vatandaş, seçim zamanı propaganda için evlerine, kahvehanelerine gelen Belediye Başkanlarına değil Meclis üyesi adaylarına sormalıdır; Sen bizim için ne yapmayı planlıyorsun ve bu güne kadar ne yaptın’ diye.
Öyle 3-4 defa seçilmiş kadrolu meclis üyeleriyle, bir halta yaramaz menfaatçilerle, meclis üyeliğini sadece kendi etrafına ve hemşerilerine rant aracı görenlerle kapımıza gelenlere gerekli dersini vermeliyiz.
Bu şans 5 yılda bir çalıyor kapımızı…
Kapıyı kimin yüzüne çarpacağına sen karar vereceksin…
Kapını çalana mı HER KAPIYI ÇALANLARA-mı oy vereceksin?
Sen ÇALANLARI iyi bilirsin dostum…
Bu sefer hata yapma.
Kalın sağlıcakla.