Beyazların uyduğu hangi anlaşmayı Kızılderililer bozdu?
Beyaz adam bizimle yaptığı hangi anlaşmaya uydu?
Bugün savaşçılar nerede?
Onları kim katletti?
Topraklarımız nerede?
Onlara kim sahip?
Kim bizim yanımıza aç geldi de doyurulmadı?
Hangi kanunu çiğnedik?
Derimizin renginin kırmızı olması çok mu kötü?
Bir Sioux olmamız, babamızın yaşadığı yerde doğmuş olmamız; halkım ve topraklarım için canımızı verebilecek olmamız çok mu kötü?
Böyle söylüyor savaşçı ve reis Tatanka.
Yine başka bir reis şöyle söylüyor:
Beyazlar bizden küçük bir toprak parçası istedi, bizde verdik.
Sonra yeni yeni insanlar çağırdılar, onlarda geldi. Biz onların dostça geldiğini sandığımızdan hiç korkmadık. Çünkü bize "kardeşim" diye sesleniyorlardı. Sonra topraklarımızın bir bir elimizden gittiğini gördük. Bize savaş açtılar ve bizim kabilelerimizi yok ettiler.
Reisin son sözü şudur; Biz size “Kardeşim” dediğiniz için topraklarımızda yaşama şansı verdik. Şimdi siz bize yatağımızı serecek kadar bile bir toprak parçasını çok görüyorsunuz.
Bunlar Beyazlarla Kızılderililer arasında yaşananların kısa özetidir.
Bugünün beyazlarının farkı yoktur o günün beyazlarından.
Önce “Kardeşim” diye içinize girerler, içinize haset tohumlarını ekerler, eş-dostlarını davet ederler ve en sonunda her şeye el koyarlar.
Adını siyaset olarak koydukları, her türlü dalaverelerini ustaca sergiledikleri, iktidarda iktidarı ele geçirmedeki istilacı zihniyetleri, onları her an bir şanda tutmuş ve acımasızca uyguladıkları asimilasyon ve yok etme taktikleriyle hep zirvede kalmayı başarmışlardır.
Yabancı olarak girdikleri evin tapusunu üzerlerine alacak kadar sistemli ve sinsice çalışan bu güruh hiçbir surette iktidarların dışındaki yapılarda öbeklenmezler.
İktidarı iktidar yapan asli unsurlar bunlar tarafından bir bir tecrit edilir.
İşgal kuvvetleri olarak elde ettikleri “Dokunulmazlık alanları” ile “Babamızın yaşadığı yerde doğmuş olmamız; halkım ve topraklarım için canımızı verebilecek olmamız çok mu kötü?” diyenlere karşı öylesine acımasız, öylesine vefasız ve öylesine bedbahtça davranırlar ki; Sana sadece ve en sonunda “Şimdi siz bize yatağımızı serecek kadar bile bir toprak parçasını çok görüyorsunuz” demek kalır.
Tarih sürekli tekerrür eder.
İsimler, renkler değişir fakat uygulamalar asla değişmez.
Bugün İslam coğrafyasındaki kıyım da, ülkemizdeki iktidar kavgası da başka hiçbir şey ile izah edilemez.
Üstat Necip Fazıl, Sakarya şiirinde “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!” derken neyi kast ettiyse, kendi evin kadar temiz tutmaya, kendi namusunmuş gibi üzerinde titremeye ve uğrunda verilecek bir can varsa derhal verebilirim dediğin ne sevdan varsa onu senden söküp alanlara kast edeceğin de ancak o olabilir.
Baştan ifade ettiğim hususla günümüzde yaşadıklarımız arasında ise çok önemli bir fark vardır.
O günleri naif cümlelerle ifade eden bir savaşçı ve kabile reisiydi ancak bu gün bunları ifade etmek maalesef ki kabilenin garip bir parçası olan bizlere düşmekte.
İsterdik ki;
Dünkü savaşçılarım nerde?
Onları kimler katletti?
Tek suçları, derilerinin kırmızı olması,
Babalarının yaşadığı yerde doğmuş olmaları,
Halkı ve toprakları için canını verebilecek olmaları mıydı? Diyebilecek bizim de bir koca reisimiz olsaydı.
Bugün içimizdeki ıstırabın büyümesi, kızılcık şerbeti içtik diyememizin sebebi; Reisin savaşçılarını görmeyecek kadar başka renklerle uğraşması ve kendi renklerine yapılan zulme kayıtsız kalmasıdır.
Ne hazindir ki dün reislerin söylediklerini bugün ciğeri yerinden sökülenler söylemek zorunda kalıyor.
Susup sükût etmeyi hüner zanneden beyinlerle ulaşılacak nokta bundan fazla olamaz.
Beyazların hegemonyası altında yaşanacak ömür bundan beter olamaz.
Yakıp yıkanlar, kırıp dökenlerin çöreklendiği topraklarda “Mukaddes emanet” ten bahsedip soytarılıkta çağ atlayanlarla hiçbir yere varılmaz.
Hele “bu toprakları siz nasıl ele geçirdiniz, çekilin gidin” diyebilecek bir reisiniz yoksa;
Ne savaş, ne de savaşçı olmanın hiçbir anlamı kalmaz.
Bu kadar zamanda kim değişti bilemem ama…
İstilacı beyazlara karşı kimse sesini çıkarmıyorsa…
Ya bizim rengimizde bir gariplik var, ya da en kötüsü…
Reislerin rengi değişti.
Kalın sağlıcakla…