İnsan kendini zigaya çektiğinde de söyler, bir başkasının birçok insana ettiği zulümler karşısında da söyler bu tür sözleri.
Saltanat ehli şahsiyetler, zevk-ü sefa içinde yaşayan zamanın hikmetsiz gafilleri, halkın kendisine ikram ettiği, halk tarafından elde ettikleri bu muazzam gücü ve erki yine onları ezmek için kullanmakla kalmayıp birde böbürlene böbürlene halka hiç hak etmediklerini ikram etmiş edasında anlatırlar becerdiklerini.
Size şunu yaptık…. Yapmasaydınız!
Şu kadar okul yaptık… Neden yaptın, yapmasaydın!
Şu kadar okul yaptık… Ne gerek vardı, zahmet ettin!
Şimdi kentin tüm billboardlarında “var artık” diye iki cümlelik bir tanıtım atağı var.
Belki erken ve ön yargılı davranıyorum ancak bunların stilini iyi bildiğimden ardından ne geleceğini az çok tahmin edebiliyorum.
Önce ilgi ve merak uyandırıp, ardından yaptıkları hizmetleri bir bir yüzümüze vuracaklarının resmidir gibi geliyor bana.
Kesin bunların işidir diyemem ama bu tahmin üzerinden hareket ediyorum ve iddia ediyorum ki bu tanıtım atağı en azından eski parayla en az 1 trilyona mal olur.
“YOK ARTIK” ya da “ÇÜŞ ARTIK” diye tepki vererek abarttığımı falan zannetmeyin.
Kocaeli bazında, bunların masaüstü çalışmasının yapılmasına, registırının alınmasına, baskısından, billboardların kiralanmasına kadar öylesine abartılı rakamlar fatura edilecek ki, gerçekten “YOK ARTIK” ya da “ÇÜŞ ARTIK” diyeceksiniz.
Tabii bu paranın kimlere gideceğini de az çok tahmin edersiniz.
Öyle umuyorum ki; Hiç vazifeleri değilken bizlere kerem ettikleri, lütfettikleri ve bizleri adeta proje ve hizmet manyağı yaptıkları görselleri görünce eminim dilimiz damağımız tutulacak ve “Allah’ ım biz bunların kadir ve kıymetini nasıl bilememişiz, hiçbir hükümet desteği almadan ve bu kadar sınırlı gelen parayla (!) neler neler yapmışlarda bizim haberimiz olmamış… Ya Allah bizi bildiği gibi yapsın be” diye kendimize isyan edeceğiz.
Neyse “var artık” a ayırdığımız bu kadar süre yeter, şimdi gelelim şu anda en revaçta olan ve bol bol asparagasların yapıldığı seçim ve aday tahminlerine.
Bir kere herkes aday, onu söyleyeyim.
Başbakanla bile görüşen, işi şimdiden bitirenler var.
Derince’ de Kemal Yazıcı Nihat Ergün ve Karaosmanoğlu ile işi bitirmiş.
Aziz Alemdar ise Mahmut Civelek, Karaosmanoğlu ve Şevki Yılmaz ile banko aday olmuş.
Haydar Bulut’ ta Nihat Ergün’ ün abisi ve Çınarlı grubuyla istisnasız adaymış.
Necdet Deniz, Halit Yiğit, Cumhur Seferoğlu ve Mehmet Sandalcı’ da halkla beraber olmakla kalmayıp Ankara ayağında bazı girişimlerde bulunuyormuş.
Körfez’ de Yunus Pehlivan’ ın ağırlığını ifade etmeye gerek yok.
Faruk Denli, Fikri Işık ile işi bitirdi deniyor.
Öznur Gökkaya Nihat Ergün’ le.
Engin Koyun ise teşkilatı ve milletvekillerinin desteğini arkasına alarak büyük yarışta şansını yüksek görüyor.
Şimdi diğer ilçeleri tek tek sayarsak ömür yetmez, biz bitirene kadar da adaylar açıklanır zaten.
Mesele kimin ne yaptığı değil, kimin kendisini nasıl göstermeye çalıştığı.
Ak Parti her dönem bu süreçte bu git-gelleri yaşıyor ve her aday adayı hiçbir bilgiden haberi olmadığı için olanca gücüyle vekil ve bakanlara cankurtaran simidi olarak sıkı sıkıya bağlanıyor.
İşte görüyorsunuz; Bakan bey bir yere gelecekse tüm ilçelerin aday adayları tek sıra halinde orada diziliyor ve kendisinden gelecek bir lütuf için gözlerinin içine bakıyor.
Ben bunu bireyleri çok aşağılayan durum olarak görüyorum.
CHP ve MHP böyle yapmadı ve adaylarını ya merkezden açıkladı ya da üyelerin önüne sandık koyarak halletti.
Kimse kimsenin karşısında el pençe durmadı, Ankara’ lara taşınmadı, on binlerce broşür, kartvizit, afiş bastırmalarına fırsat vermeden ve en önemlisi kimsenin gururunu incitmeden tamamladı süreci.
Zor işler değil bunlar lakin nedense Ak Parti kurulduğundan bu yana adeta zevk alırcasına her seçim döneminde bu krizi yaşatıyor insanlara.
Bakın 104 tane başkan aday adayı var ve totalde tanıtım için harcadıkları parayı bir hesaplarsanız sadece basılı matbua için en az 300-400 bin TL para harcanmıştır.
Yazık değil mi Allah aşkına?
Birde meclis üyelikleri için aday adayı olanları bir hesaplar mısınız? En az 1000 kişi müracaat etmiştir ve inanın bunların içinde benim çok yakından tanıdığım, çok sevdiğim, çok değer verdiğim ancak listeye sokulmayacağına ben değil kendisinin dahi kesin inandığı onlarca insan var.
Bunlara gelir getiren keriz muamelesi yapılması (Bu cümleyi özellikle yazdım, söyleyen o terbiye zavallısı kendini bilir) hiç hoş değil çünkü bizde bu işi yaptık ama Allah’ da şahittir birçok kişiye “Kardeşim, parana yazık etme, bu paranı evlatlarının geleceğine ayır, bu listede yer bulamazsın” diyerek kendilerine mani olduk.
Beğenilme arzusu, başarılı olma, farklı olma, sevilme gibi bir sürü özelliklerimiz siyaseti sürekli besliyor.
Oysa erdemli olmak, dürüst olmak, tutarlı olmak, başkaldırmak, haksızlığa manzara koymakta insanî özelliklerdir ve biz nedense hep toplumun önünde olmak, tanınmak, adam yerine koyulmak, ayniyetimizi hissettirmek tarafından bakarız hayata ve siyasete.
Haksızlık karşısında bulamadığımız miktarda insanı bu süreçte bir yerlere gelmek için uğraşırken ve ayrıca cebinden binlerce lira harcarken görmek ne kadar tuhaf.
Öyle bir yere geldik ki, her yol mübah.
Düzen hep kötü olanı beslediği, allayıp pulladığı için şeytan kazanıyor.
Eğer zalimsen, saltanat ehliysen, ne hesap soruyorlar sana, ne ayıplıyorlar ne de karşı geliyorlar.
İşin en garip tarafı da; Asıl ayıplananlar, bir mok elde edemeyenler, etmeyi dahi düşünmeyenler ve bir lokma bir hırka için kendini paralayanlar oluyor.
Hal böyle olunca da bizi paralayanlar, parçalayanlar, birbirimize kırdıranlar, hakareti, küfrü bin para olanlar, keyif ehli yeni zenginler “var artık” diyebiliyorlar…
En kötüsü de ne biliyor musunuz?
Karşılarına birileri dikildi mi yine onlar “yok artık” diyor ve seni partinden ihraç ediyor.
Allah’ ın bir kulu da çıkıp kendilerine “çüş artık” diyemiyor.
Kalın sağlıcakla…
***
Not: Bugün bir dostum aradı. Aziz garantilemiş dedi. Ben de; İyi abi sende onun sayesinde iki rekât şükür namazı kılarsın dedim.
Buradan duyuruyorum; Eğer o aday olursa (İnşallah olur) toplu namaz kılmak için müracaatları alıyorum.
