Birde iki kelimeyi bir araya getirmekte zorlanan ama cümlelere takla attırıp üste çıkmaya çabalayan insancıklar var.
İşte onlara da bakıp bakıp kahrediyorum.
Konuşmak her babayiğidin harcı değil.
En iyi hatiplerden birisidir Sayın Başbakan ama onu da irticalen konuşurken dinleyeceksin.
Metin üzerinden konuşunca pek sarmıyor.
Gerçi danışmanları tam konuşma üslubuna göre metinler hazırlıyorlar ama yine de sarmıyor.
Biz millet olarak biraz Celalli adamları severiz.
Cuşa gelmeyi, karşımızdakine söylemek istediklerimizi başkasından duymayı pek severiz.
Yani cümlelere takla attıranları…
Bizim yerimize sövüp sayanlara bayılırız.
Ancak iş bizim inisiyatif almamıza gelince değişir her şey.
Bizler daralmış sokakların ürkek kedileri, eylemsizliğin erdemine ulaşmış uyuşmuş beyinler oluruz.
Hemen hemen hiçbir konuda tepkimiz yoktur.
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” ve “ Her koyun kendi bacağından asılır” kültürüyle yetişen bir toplumdan bundan fazlasını bekleyen beyin özürlüdür zaten.
Tabii bu kültürle yetişmişler olarak korku örtülerini üzerinden kaldırmış, yurttaşının haklarını savunmak için tüm cesaretiyle cansiperane davranmış kişi veya kişilere yakıştırdığımız seçkin cümlelerimiz vardır.
Birde birlikte yürüdüğünüz, aynı davayı savunduğunuz kişiler tarafından size yapılan namertliklere sus-pus olup sizin verdiğiniz mücadeleye aynı ismi takanlar vardır.
Mesela “Hain” gibi!
O kadar alçakça, o kadar aptalca bir cümledir ki… Bu sözün iadesi ancak söyleyenin beyninin içine işemekle mümkün olabilir.
Adama denizin dibindeki tüm mercanları, balık çeşitlerinin tamamını anlatsan da kafa basmadıktan sonra yapacak bir şeyin yok.
Efendim gemi dibe batar.
Ulan saysan dibe batmış kaç tane gemi var? Gemi batmaz merak etme… Sen kürekleri doğru çekmeye bak, rotayı yanlış çizenlerle mücadele etmeye bak…
Yok, olmaz… Gemi batar!
Biz sana koskoca denizi anlattık, balıkları anlattık, rotayı düzgün tutalım dedik ama sen hep dibe batmakla korkutulduğun için yanlış rotaya kürek çekmeye devam ettin.
Asıl gemi şimdi batacak.
Ne olacak şimdi?
Yine bu millete hain demeye devam edecek, sana dokunmayana bin yaşasın ve kendi bacağından asılana eyvallah demeye devam mı edeceksin?
Ya, adam senin için mücadele ediyor ve sen ona hain diyorsun.
Adam senin için dibe dalıp mercan çıkarıyor sen ona “gemi batıran hain” diyorsun.
Engellemek için damarlarındaki asil kanda (!) mevcut olan her şeyi yapıyorsun.
Sen nesin?
Sen kimsin?
Bu tavrınla doğruları savunanlara karşı düşmanlık beslemeye karar vermiş ve bu kararı betondan bir maske gibi geçirmişsin yüzüne.
Artık birbirimizi suçlayan tavırlarımızın altında yatan o eski ve müzmin suçluluk duygularını hasıraltı edelim ne olur.
Birbirimizi sevelim… Anlayalım… Hak verelim.
Olumsuz bakış açımız değişsin.
Dostum, geçmişinin hayaletlerini bağışlamayı, onları da kendini de özgür kılmayı dene.
Bu sevgisizlik ve husumet girdabından kurtul.
Sadece senin cephende savaşmıyor dostluk ve ülke sevgisi.
Diğer cephelerde de öylesine vatan ve milletini seven, canını feda etmeye hazır insan var ki.
Bu halinle devam edersen ve dünyası para olanın kürekçisi sen olduysan “bu gemi nereye gitmekte” diye sorulduğunda ne diyeceksin?
O batmasından korktuğun gemiyi aslında batırmaya çalışan, altta sen kürek çekerken üst tarafta horon tepenlere müsaade eden kişi olarak acaba doğru mu yapmaktasın?
O zehirli yılan şu anda sana dokunmamakta mı?
Asılan koyunun kokusu tüm mahalleyi sarmamakta mı?
Aslında hepimizin hastalığı nedir biliyor musun?
En namuslu ve en haklı olduğumuzu bütün dünyaya ispatlama sevdasına kapılmışız ve hep başkalarının çizdiği yanlış rotalarda yol almaktayız.
Yanlış mı?
Geç aynanın karşısına ve kendi gözlerinin içine bakarak cevap ver.
Sözlere takla attırmadan ver cevabını.
Ben öyle yapıyorum da.
Kalın sağlıcakla…