Ramazan ayında iftar çadırlarının kurulmaması, adının ise “tasarruf tedbirleri” konulması dahi ne denli değiştiğimizin somut göstergesidir.
Suistimaller olmuyor muydu? Oluyordu.
Fahiş fiyatlarla birilerine rant kapısı aralanmıyor muydu? Aralanıyordu.
Fakir sofralarında zenginler, siyasiler cirit atmıyor muydu? Atıyordu.
Peki, bu olumsuzlukların giderilmesi yerine sofraların kaldırılması doğru mu?
Aynı fırından 50 bin ekmek alacağına fırıncılar arasında havuz oluşturup adaletli dağıtırsın, olur biterdi.
Yine aynı fırından yüzlerce kilo tatlı alıp hep aynı adama köşe döndüreceğine tüm ilçedeki imalat yapanlara dağıtırsın, bu da olur biterdi.
Yemeği aşhane de pişirirdin o mesele de hallolurdu.
Fakirlere verdiğin mütevazı yemeği zengin sayılabilecek kişiler aynı sofrada paylaşıyorlarsa buna söyleyecek sözün olmamalı çünkü sosyal farklılarımızın ortadan kalktığı müthiş bir hadisedir bu.
Askıda yemek standı oluşturursun, zengin de makbuz karşılığında bağışını yapar bu da dayanışmanın ve hayra vesile olmanın en güzel örneği olurdu.
Siyasilerin cirit attığı bu sofralara siyasileri sokmazsın, israfı ortadan kaldırırsın, rant elde edenleri tasfiye edersin falan filan ama vazgeçmeyeceğin tek şey vardır o da bu sofraların devamıdır.
Eğer şu şu sebeplerle çadırları kaldırdık, şöyle şöyle olumsuz yönleri var diyorsan sana sorarlar; Devam eden ve yıllardır gururla bahsettiğiniz bu çalışmanızdan neden daha önce vazgeçmediniz veya diğerleri neden sürdürüyor?
Onlar istismara devam mı ediyorlar demek istiyorsunuz?
Ölesiye savunmuyorum bu güzelliği ancak vazgeçilmemesi gerekilen çok önemli bir yardımlaşma ve dayanışma duygusunun yok edilmesi olarak görüyorum.
Başka bir şeyimiz kalmadı zaten.
Bizi bir araya getiren, tüm farkımızı ortadan kaldıran bu sofralar; yolcunun, dul veya yalnız başına yaşayanın, gariban kardeşlerimizin bu rahmet ayında istifade edecekleri kapıydı.
Ne olursa olsun sürdürülmeliydi.
Eğer tasarruf tedbirleriyse; kitaplarda yazan şu hadise bize birçok şeyi özetlemektedir.
Firavun' un helaki için dua eden Hz. Musa’ya Allah (c.c) “Ey Musa o açları doyururken ben onu nasıl helak ederim' diye buyurdu,
Firavun her gün yemekhanesinden 2 bin koyun keserek halka dağıtırdı.
Bir gün Firavun tasarruf tedbiri uygulayarak koyun sayısını ikiye indirdi.
Musa (a.s) bunu duyduğunda artık Firavun' un sonunun geldiğini anladı.
Yanlış anlaşılmasın kimseyi Firavun yerine koymuyoruz.
İşaret ettiğimiz husus Allah (c.c) Hazretlerinin adı Firavun da olsa açları doyururken helak edilme tehlikesinden arınmış olmasıdır.
Deme ki Allah (c.c) açları doyuranlara, hayır yapanlara imtiyaz sağlıyor ve onların helak olmasına izin vermiyor.
Bizim böyle bir imkânımız yok ancak bizde onlarca kalemden oluşan vergilerimizle sosyal devlet olma zorunluluğu taşıyan devletimize, belediyelerimize yükümlülüklerimizi yerine getirerek yardıma ihtiyacı olan vatandaşlarımıza destek olmaları için vatandaşlık görevimizi yerine getiriyoruz.
Hiç kimse sadece üst geçitler yapılsın diye vergi ödemiyor.
Ödenen tüm vergilerin içinde fakir-fukaranın, garip-gurabanın hakkı vardır ve ne kadar hakkı varsa kendilerine mutlaka ulaşmalıdır.
İşte bu Ramazan ayı kendilerine ulaşması gereken haklarının fırsatıdır.
Bizler yine tutamadığımız orucun fidyesini, üzerimize hak olan fitrelerimizi varsa zekâtlarımızı bu ayda yakınlarımızdaki ihtiyaç sahiplerine ulaştıracağız.
Yani bu ayda yapılan yardımların ehemmiyetinin farkında olarak üzerimize ne düşüyorsa onu yine yapacağız.
O halde bizi yönetenlerden de aynı hassasiyeti beklemek hakkımızdır.
Her şeye fütursuzca para harcayanlar ne işe yaradığını halen çözemediğimiz yurt dışı gezilerinden tasarruf etseler, altlarına son model araba almak için birbirleriyle yarışmasalar, özel kalem sarfiyatlarından kıssalar dahi değil bu ay ihtiyaç sahiplerine iftar sofraları kurmak 12 ay boyunca mağdur olmamalarını sağlarlardı.
Güzel işler yapılmıyor mu? Elbette yapılıyor.
Geçmişte yapılmayan onlarca hizmet yapıldı, yapılıyor da ancak yukarıda arz ettiğim kıssadan yola çıkarak anlamamız gerekeni anlayalım lütfen.
Yapmak zorunda olduklarımızla yaptığımız hayırlı işlerden vazgeçmek arasındaki ince ayrıntıyı göz ardı etmeyelim.
Oyunu sana verenler bütün ihtiyaç sahiplerinin sorumluluğunu da sana yüklemiştir.
Eğer sen, sana verilen sorumluluğu yerine getirmez, rıza-i bariden uzaklaşırsan, hakkını ve hukukunu gözetmen gerekenden elini çekersen Rahmet’ den de umudunu kesmiş olursun.
Kesilen Rahmet sonucunda ne olur diye sorarsan, hiç sorma derim.
Müsaadenizle bir de sorum olacak; Allah için söyleyin. Bu Ramazan tam sizin yerel seçim ayınıza denk gelseydi ne yapardınız?
Yine tasarruf mu ederdiniz? Yoksa…
Kalın sağlıcakla.