banner542

BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Bazı kavramların besin değeri yoktur ama doyurucudur.

Yedikçe kendinizi tok hissedersiniz.

Ancak ne beyniniz yeterli oksijeni alır ne de vücudunuza gerekli yağı depolayabilirsiniz.

Belki biraz göbek yaptırır.

Niyetiniz göbek yapmaksa o kavramlardan bol bol yiyip oturun aşağı.

Beyin lazım değil nasılsa.

Onu sizin yerinize idare edenler var.

Sabah mesaiye onların aklıyla başlar, mesainizi onların dedikodusuyla tamamlar, akşam eve geldiğinizde onların kanallarını izler ve en nihayetinde gün boyu afiyetle yediklerinizin rüyasıyla sabahlarsınız.

Beyni bir iş makinası gibi çalıştırmak yorucudur, zahmetlidir.

Okumak, düşünmek, üretmek vakit alır azizim.

En kolayı; üç-beş arkadaşla birlikte bildik sohbetleri yapmak, hükümet kurmak veya devirmek, akıllı telefonla akılsız işler yapmaktır.

Neden gelişemediğimizi sorduğumuzda hemen ülkenin gelişmemişliğine lafı getirmek, soruyu kendimizden uzaklaştırmak felaket lezzetlidir.

Biz o kadar gelişmişizdir ki memleketin gelişmemesi üzerine kitaplar yazarız cücük aklımızla.

-Senin tahsilin ne kardeşim?

-Hah ha… Ben Lise-Üniversite bitirdim… Senden mi akıl alacağım?

-O anlattıklarınızı ben biliyorum, lütfen başka şeylerden bahsediniz.

“Sen anlat o zaman” dediğinizde ise birçok okumuş adamdan boş bir tenekeye vurduğunuzda duyduğunuz sesleri duyarsınız.

“Kim milyoner olmak ister” programına para kazanmak için değil sırf zekâsını bizlere sunmak için katılan ODTÜ’ lü genç mezuna sorulan ilk soruda elenmesi gibi.

Motoru icat edenlerin elektriği icat edenin kendisine sağladığı avantajı bilmesi lazımdır.

Motorun üzerine giydirilen kasayla birlikte akla hayale gelmeyecek yerlere seyahat edenlerin de o motoru icat edenlerin kendisine sağladığı imkânlara teşekkür etmesi gerekmektedir.

Kimse oturarak, kavramların içini boşaltarak üretemez.

Üretim yapanlar, ölçülebilir tartılabilir, karşılaştırılabilir her değeri bize sunanlar en değerlilerdir.

Bilgi çağında bilgiden uzak kalmak ne kadar ahmakça ise de okuduklarının beyninin içini boşaltmasına fırsat vermekte bir o kadar salakçadır.

Hiç tevazu sahibi olmaya gerek yok.

Okumadım ama okuyorum.

Okuyanlara, okuyamayıp da bana imkân sağlayan, benim için üretenlere sonsuz saygı duyuyorum.

Kendim de üretmeye çalışıyorum ve hepsi olmasa da ürettiklerimin bir bölümünün bazılarının işine yaradığını çok iyi biliyorum.

Kelimelere tecavüz edip, içini boşaltıp bana sunanlara karşı da mücadelemi veriyorum.

Yaşayan canlıyı ilgilendiren herhangi bir meselede herkesle ama herkesle tartışabilirim.

Galip gelmek için değil; bilgimi verip bilmediğimi alabilmek için.

“Şu şu kadar eğitim almış, benim sükût etmem gerekir” diye takıntım asla olmaz.

“O biliyorsa benim de bilmem gerekir” diye düşünür ve bilmediğimi öğrenirim.

Karşımda makamın verdiği gururla, eğitiminin verdiği şımarıklıkla oturup “Derince için Üniversite mezunu arıyorum” diyen zevata karşı duruşum, dikilişim ondandı.

“Sen kimsin?” diyebilecek kadar, sırtımı çevirip karşıdaki yazıları okumaya başlayarak “Seni dinlemiyorum” mesajı verecek ve “Bana Refah Partisini değil Ak Parti’ yi anlatın. Ak Partidesiniz şu an” diyebilecek kadar güvenim vardır kendime.

Şimdilerde ise tüm kavramların içini boşaltarak, dostluk, kardeşlik, arkadaşlık, hatır, gönül, vefa ve aklınıza gelen ne varsa her şeyin içini boşaltarak poposunu koltuğa ısındıranlara karşı mücadelemi vermeye çalışıyorum.

Korkmuyorum çünkü korkacak bir tek işim olmadı.

Cesaretliyim çünkü Allah’ıma, bilgime güveniyorum.

Burnu beş karış yukarda olanlara karşı verdiğim mücadele sonunda ne kadar çapsız olan varsa hepsi deşifre olduysa bu bir başarıdır.

Hayatı okumak en meşakkatli yoldur.

Tecrübe; Yediğin kazıkların bileşkesidir demek boşuna değildir.

Her yediğin kazıkta bir şey daha öğrenmek bile öğrenmenin ne kadar önemli olduğunun en açık delilidir.

Bir arkadaşımın sözüyle tamamlayayım sözlerimi.

“Siyasetin bana en büyük zararı dostlarımı kaybetmek oldu” dediğimde bana şu sözü söyledi.

“Sana en büyük faydayı sağlamış. Dost olmadıklarını öğretmiş”

İşte arifçe bir cevap…

Her gün bir şey öğrenmek, küçücük bir sözden hayat dersi almak bu değil midir?

Tevazu ile terakki arasındaki ilişkide yanılmamaktır aslolan.

Biz şimdi eskisinden daha da bir “Euzu billahi mineşşeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahim” kıyısında gölgeleniyoruz.

“Kovulmuş Şeytan’ın şerrinden Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adı ile” diyerek bilinen bilinmeyen tüm şeytanlardan ona sığınıyoruz.

Ve bilmediklerimizi bize bildiren Rabbimize şükür halindeyiz.

Kalın sağlıcakla.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.