81 İl başkanının 78’ine zorla destek açıklaması yaptıracaksın.
Ardından Emine Ülker Tarhan’a, gençlik kolları başkanların hakaret edecek, “Ülker” bisküvisi diyecek.
Sen gençleri partiye davet edeceksin.
İl Gençlik Kolları Başkanın, mümtaz şahsiyet çıkacak ve diyecek ki, “GÖKten gelip, İNCEden partiyi ÜLKER bisküvisi gibi dağıtmaya çalışanlara karşı KILIÇları çektik bekliyoruz.”
Neyin demokrasisi bu ?
Neyin birliği ?
Neyin beraberliği ?
Dönelim kurultay gibi görünen çadır tiyatrosuna !
Evet yanlış duymadınız.
Gerçekten bir çadır tiyatrosunu andırdı bende.
90 yıllık çınarı 3 bin kişilik salona sığdıracaksın.
Sonra iktidar bekleyeceksin !
Yandı gülüm keten helva.
Unutmayın, geniş halk kitlelerinden korkanlar sadece baskıcı sistem temsilcileridir.
Dar oligarşik yapıyı benimseyenlerin, aykırı seslere tahammülü olmaz.
Sokağa kulak tıkarsan, ancak baskın kurultayla mastürbasyon yaparsın.
Paralı askerlerinle kendine slogan attırırsın.
Yine aynı paralı askerlerinle İnce’nin sesini doğrarsın !
Sizin demokrasiniz işte bu kadar.
“Yerel Özerklik Demokrasisi”
Sayın Deniz Baykal’ın Amerikan tezkeresine “hayır” demesinin ardından “kaset” ile görevden gitmesinin ardından süreç devam ediyor.
Ve o süreç, kurultayda “yerel özerklik” ile resmen sıfat kazanmış oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu, hangi partinin başında olduğunu hatırlamalı.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kanıyla sulanmış bu topraklar, Cumhuriyet ile taçlanmış ve ulus bilinci ile kemikleşmiştir.
CHP özerklik projesi ile emperyalizmin sac ayağı olma iddiasına girerse baştan kaybeder.
Neden mi ?
Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti ruhu özerkliğe terstir.
Kuvva-i Milliye ruhu özerkliğe terstir.
Mustafa Kemal Atatürk ruhu özerkliğe terstir.
Daha saymamı ister misiniz ?
Biraz daha konuşursam altından kalkamazsınız !