İş dünyasına bir dokunuyorum, bin ah işitiyorum.
Yılda 50 Bin TL kazanan da şikayetçi, yılda 5 Milyon TL kazanan da.
Gıda üzerine çalışan, küçük bir işletmeciye konuk oluyorum.
Çayını içiyorum, konumuz ekonomi oluyor bir yerden sonra.
Ardından başlıyor isyan.
İşler şöyle kötü, böyle kötü.
İyi de be kardeşim, sokaktaki gariban insan ne yapsın?
Para kazanma hırsının sonu var mı?
Elbette büyüme, güzel şey.
Herkes refah içerisinde yaşamayı ister.
Neyse ardından yılda 50 Bin TL ciro yapan işletmeden, bu kez çap olarak daha büyük bir işletmeye gidiyorum.
Yılda ortalama 5-6 Milyon TL ciro yapan bir işletmenin konuğuyum.
“Kazanamıyoruz, kendimizi döndürsek yeter” gibisinden cümleler duyuyorum bu kez.
İçimden diyorum, büyük işin büyük derdi oluyor, demek..
Bir taraftan ise, “herkes şikayetçi, herkes mutsuz”..
Bu işin ortak noktası nedir?
Sokakta 890 TL’ye tezgahtarlık yapan insanlar ne yapsın?
890 TL’ye tüm gün yerleri silen Hatice anne ne yapsın?
1.000 TL’ye bir ay boyunca direksiyon sallayan Ahmet aga ne yapsın?
Şikayetin büyüğü küçüğü yoktur.
Herkes işinden şikayet eder.
Herkes kazandığı paradan da şikayet eder.
Benim için ise asli olan şükür ve tevekküldür.
Ortaokul yıllarından öğrendiğim “tevekkül” kelimesi yıllar geçtikçe, en zor anlarımda bir ışık, bir rehber oldu.
İnanç meselesi elbette.
Bazen isyan etmek yerine hayata dört elle sarılmayı deneyin.
İsyan etmek yerine daha planlı daha programlı çalışmayı deneyin.
Şikayet etmek yerine, çözüm yolları, çıkış yolları arayın.
Elbet her karanlığın bir sonu, her gecenin bir aydınlığı vardır.
Hayat şükredene ve tevekkül edene güzel.
Tüm dostlarıma mutlu ve sağlıklı bir hafta sonu diliyorum...