Yok şöyle parti, yok böyle parti.
Evet, o öyle parti.
Bu, böyle parti.
Peki Türkiye’de iç barış nasıl sağlanacak ?
Kavga, kin, husumet nereye kadar devam edecek ?
Kimisi, taviz tavizi doğurur diyor.
Kimisi ise barış süreci devam etmeli diyor.
Biz işin politik boyutundan bakalım.
Selahattin Demirtaş, 10 Ağustos’ta yapılan seçimlerde çok ciddi bir sıçrama gerçekleştirdi.
Bunu bir parti başarısna çevirir mi ?
HDP, sadece Kürt kökenli seçmen hedefinden ayrılıp gerçek bir Türkiye partisi olur mu ?
HDP, batıda iddialı adaylar bulabilir mi, sürece katabilir mi ?
Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kocaeli’de yüzde 5’lik oy oranını yakalamıştı.
Bu oranı ikiye katlayıp, HDP ilimizden milletvekili kazanabilir mi ?
Günümüz siyasetinde marjinal söylemler halkla olan köprüleri yıkıyor.
Eşbaşkanlık halk tarafından, rakipler tarafından bile ilgi görüyor, takdir kazanıyor.
Fakat HDP’nin AKP ile çözüm süreci için masaya oturması, onu sanki AKP’nin oyuncağı olmuş gibi toplumda bir izlenim yaratıyor.
Bu izlenim elbette en çok batıda yaşanıyor.
Gezi direnişine Kürt siyasal hareketinin mesafeli durması ve davranması ise yine batının en büyük çekinceleri arasında.
İşin özeti HDP, batıda da iyi oy alma potansiyeline sahip.
Demirtaş için 7 Haziran ciddi bir şans.
Fakat HDP’nin bu şansı lehine kullanabilmesi için her ilde bir Demirtaş’a ihtiyacı var.
Kolay değil 81 vilayette siyaset yapmak.
Güney ve Doğu Anadolu’dan gelen blok oylarla siyaset yapmaya benzemez.
Aynı durum diğer siyasi partiler içinde geçerli.
Bence HDP, politik söylemleri yumuşatıp, tüm bölgeler için ortak bir dil geliştirirse barajı yıkmak için hiçbir neden kalmaz.
O nedenle seçim barajı efsanesinin yıkılmasının çok zor olmadığını düşünüyorum.
Tabi HDP kimden oy alacak, o da ayrı bir tartışma konusu…