Allah c.c Hazretleri neyi murad ettiyse zaten o olacak ve bizler olanların hayır mı, şer mi? olduğu hususunda bir sürü yorumlar yapacağız, o kadar.
“Tedbirde kusur eyleyip takdire bühtan eyleme” sözünü hepimiz biliriz.
Peki, tedbir takdiri bozar mı? Asla…
O neyi nasıl istediyse o olacaktır.
Ama biz tedbir almak zorundayızdır.
Bizde yaşantımızın her safhasında tedbiri korkumuzdan değil aslında bozulmayacak takdire aklımızın Kemal yeterliliğince boyun eğmek için başvururuz.
Mesela rutin tedbirlerimiz olarak; Evimizin-arabamızın kapısını kilitleriz. Aracımızı aşırı hızlı sürmeyiz, tehlikeli yerlerden geçmeyiz, yangına ulu orta atılmayız, zarar verici her şeyden uzak durmaya çalışırız vb…
Birde başımıza gelen hadiselere karşı tutum ve davranışlarımız vardır.
Biz buna imtihan deriz… Yani sınanma.
Kimimiz hastalıkla, kimimiz fakirlikle kimimiz ise değişik musibetlere duçar olmakla sınanırız.
Sabır ve sebat gereken bu imtihan (sınanma) da kişinin hali-ahvali onun bu âlemde olduğu gibi ebedi âlemde de bazen helakına bazen de büyük mükâfatlara mazhar olmasına vesile olur.
Dini bir konu işlemeye çalışmıyorum.
Ancak günümüz şartlarını ele alacakken olaylara biraz kader ve maneviyat tarafından bakılması için bu girizgâh lüzumluydu.
Hemen her gün şehit haberleri alıyoruz.
Tonlarca patlayıcı ile bir sürü ocağa ateş düşüyor.
3 yıldır kendini hazırlamış olan PKK denen şer odağı-terör örgütü gözünü kırpmadan kardeşlerimizi şehit ediyor.
Bir ülkenin en büyük tedbir müessesi istihbarat örgütüdür.
Önleyicidir.
Aldığı tedbirlerle (istihbarat) ile bir ülkenin kaderini değiştirebilecek güce sahiptir.
Yani tedbirde kusur eyler ise takdirin hayata geçmesinin müsebbibi olur.
Tabii ki onlarında bağlı olduğu, hesap verdiği bir başı vardır.
“Emir demiri keser” misali aldıkları istihbaratın doğacak sonuçlarını ilettikleri şahsiyet “Şunu yapın, şunu da yapmayın” derse el-kol bağlanır ya da gereken neyse o yapılır.
Fazla değil daha 3 -4 gün önce tonlarca patlayıcı madde yüklü araç tespit edildi ve gereği yapıldı.
Demek ki çalışan bir sistem var.
Bu sistem yeterince çalışmıyor mu yoksa çalışmalarından sonuç alacak son vuruşu yapmaları engelleniyor mu? Orasını bilemiyoruz işte.
Yoksa 3 yıldır bu kadar mühimmatı yurt içine sokmaları ve bundan istihbarat birimlerimizin haberdar olmamaları akla ziyan iştir.
Sohbet ettiğim onlarca kardeşlerim-arkadaşlarım-dostlarım işin en kötüsünü düşünmek dahi istemediklerini ifade ediyorlar.
İşin en kötüsünü herkes gibi ben de düşünmek istemiyorum.
Yoksa yazacak-çizecek o kadar çok şey olur ki!
Biz yazıp-çizmekle meşgul olurken işin en kötüsünü işlediklerini varsaydıklarımızın penceresinden bakarsak onlar için kurtuluş asla yok, olamaz da.
“Bir bakın, belki nefes alıyordur” diye şehidinin arkasından hala umut bekleyen dimağ ve sadece onun şehidi gibi değil kendi şehidi gibi gördüğü, öz evladı gibi sahip çıktığı, gözyaşlarına ortak olduğu milyonlar 1 Kasım günü işin en kötüsünü de düşünerek sandık başına gidecek.
Halen koalisyon sürecindeki tavırları sebebiyle eleştirilenlerin yerine bizi bir 4 yıl daha yöneteceklerin düşünülmesi gerekilen bir süreçteyiz.
Bunca şehitten sonra vatandaş ne düşünmekte?
Kimin bu zulme dur diyeceğine kanaat getirmekte? gibi onlarca sorularla yıpranan, cevap bulmakta aciz kalan zihnimizi bir an önce toparlamalı ve VATAN’ ın geleceğine basacağımız mührü namusumuz gibi görerek gitmeliyiz sandığa.
Elbette zor bir karar.
Yorulduk çünkü.
Çok yordular bizi.
Biraz nefes almaya çok ihtiyacımız var.
Hele hele kardeş düşmanlığı gibi akıl tutulmasından bir an önce kurtulmamız gerekiyor.
Daha itidalli olmalıyız.
Çok dikkatli davranmalıyız.
Ve asla terör örgütünün en çok istediği kardeşi kardeşe kırdırma oyununa gelmemeliyiz.
Fazla bir süre kalmadı.
Tepkimizi en iyi sandıkta veririz.
Yakıp-yıkmak bize asla yakışmaz.
Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Kalın sağlıcakla.