Ağzı olan konuşuyorsa ve mahsuru da varsa "Ağzı olan konuşmayana " ne demeli acep?
Ağzın varsa, dilin lal olmamışsa konuşmak kadar normal birşey olabilir mi?
Ne mahsuru vardır konuşmanın?
“Ağız bir tek bizde var, sadece biz konuşuruz” demeye mi getiriyor birileri acaba?
Asıl sorun ağzın varken konuşmamak değilmidir?
Konuşacağın yerde, hakkı savunman gereken yerde susuyorsanız sizde bir sorun vardır mutlak.
Olmadık yerde patavatsız cümleler sarfediyorsan, konuşman gereken yerde de kuyruğunu kısıp pısıyorsan, ne şiş yansın ne kebap diyorsan, sana ne derler?
Sosyal mesaj vermek, taşı gediğine koymak istiyorsan başka bir sürü cümle kurabilirsin.
Türkçeyi ne kadar kullandığını, kelime haznesinin sınırını bildiğimden bazı insanlara cevap vermeyi bile zulüm addederim, kullanılan cümleleri üzerime almam ama birisine laf atacaksan mertçe atmanı da beklerim senden, çünkü ben öyle yapıyorum.
Senden derken birini kastederek söylemiyorum bunu.
Mesela diyorum.
Hani güya zeki olduğunu sanıp, siyaseti yalayıp yuttuğunu zannedenler var ya, hah işte onlara konuşuyorum.
Ben şuyum, ben buyum, abiyim, ablayım falan gibi kendini bir yere kondurup ahkam kesen tipler var ya, hah işte onlara da konuşuyorum.
Ağzım olduğu için herşeyi bana konuşturursanız ağzınızı açamayacak duruma getiririm sizi.
Fırıldak olmanın gereği yok.
Zaten yeteri kadar asabımı bozacak işler yaptınız, az sesinizi kesinde sokakta yürüyecek yüz bırakayım sizde.
Yürüyemezsiniz...
Hazır bayram yaklaşmışken, açtırmayın bayramlık ağzımı.
Öyle sizin gibi lafı eveleyip gevelemeyeceğimi, bodoslama gireceğimi iyi bilirsiniz.
Sükûtumu bozacak hamleler yaparsanız ne kadar pişman olacağınızı en iyi siz bilirsiniz efendim.
Dedikoduya meyal cibilliyetinizin haddini, kimler hakkında ne fırıldaklar çevirdiğinizi, bizim safiyetimizi kimler karşısında kullandığınızı, kimlere ne kapıları-nasıl araladığınızı lütfen öttürmeyin bizlere.
Ne güzel susmuş, usulca üç-beş laf ettiğimiz bir köşemizde varken geçmişe döndürüp eski plağınızı cızırdatarak çaldırmayınız bana rica ederim.
Neyse, bu kadar mesaj yetmiştir anlayanına.
Fazlası seviyeyi korumamıza engel olabilir.
Gelelim Kocaeli siyasetinde konuşulanlara.
Ak Parti listeyi yine Soğuksu tesislerinde bekleyecek.
Suyu iyidir oranın.
Kimi içer geri döner, kimi soğuk duşunu alır iner aşağıya.
Yine öyle olacak.
Daha önce yazdığım gibi bir-iki oynama olur o kadar.
MKYK’ya seçilen Zeki abimiz sürpriz yapıp yine listeye girerse sıralamada bir değişiklik beklenebilir.
Ancak Aygün liste dışı kalırsa epey bir değişiklik kaçınılmaz olur.
Hem yeni birkaç isim hem de sıralamada oynamalar olur.
Ne olursa olsun Ak Parti çok çok büyük bir sürpriz yapmazsa zaten 6 Milletvekilliğinden fazla alamaz burada.
MHP 2, CHP 3 vekilliği alır ve seçimler tamamlandıktan sonra yine başa sararız.
“CHP ile mi MHP ile mi koalisyon yapılacak, kim kimden ne gibi tavizler isteyecek” gibi ruhumuzu sıkan, sinirlerimizi geren bir sürece şahit oluruz.
Tabii bu arada Kandil’ den gelen çatışmasızlık önerisi zamanlama açısından çok manidar.
Manidar olduğu gibi 2012 yılında aynı teraneleri yaşadığımızdan “Biz bu filmi daha önce seyretmiştik” cinsinden sıradan kurgulanmış bir tiyatro bu.
Silahların susmasının kime prim yaptıracağını iyi bilir bizim millet.
Alıştık bu tiyatroya.
Önce kahpece tuzaklarla yüzlerce askerimizi-polisimizi gözünü kırpmadan şehit et, sonra silahları bırakalım mesajı ver.
Tek merakım; Bu millet bunu yine yer mi?
Ağzı olan konuştuğuna göre o konuşmamızı isteyen ağızlar buna bir cevap verirse seviniriz elbette.
Fasa-fiso beyanatlar vereceklerine memleket meseleleri hakkındaki düşüncelerini almak isteriz sayın vekillerimizin.
Hatta sabah kahvaltısında yürek yiyip sonra sokak sokak gezerek anlatsalar ne de iyi olur..!
Sokaklarda pek göremiyoruz kendilerini de…
Kalın sağlıcakla.