Ya da pazarda limon satabilir.
Bir kere gösterseniz herkes bir tabağı nasıl tutacağını ve nasıl servis yapacağını çok çabuk öğrenir.
Ama gazetecilik beceri ister, bilgi ister.
Gazetecilerin en büyük sermayesi de akıllarıdır.
Ve kendilerini sürekli geliştirmeleri de gerekir.
Gazeteciler dışında siyasetçiler, bilim adamları, öğretmenler ve din adamları da topluma yön verirler.
Teknolojinin alabildiğine geliştiği bir dönemdeyiz.
Tek bir tuşa basarak çok kolayca bilgiye ulaşılabiliyor.
Fakat günümüzde gençlerin büyük bölümü için bilginin hiç ama hiç önemi yok.
Ceplerinde metelik yok, ama ellerinde son model telefonlar var.
Şık elbiseler giyip, kafalarına da 1 kilo jöle boca ederek dünyayı ben yarattım havasına giriyorlar.
Facebook ya da Twitter gibi sosyal medya düzeyindeki hesaplarında başkalarına ait sözleri kopyala yapıştır yöntemiyle paylaşıyorlar.
Bunu görüp ‘Sizin hiç fikriniz yok mu?’ Diyenleri de yadırgamamak lazım.
Maalesef sorgulamayan veya sorgulayamayan, üretmeyen, özenti bir gençlikle karşı karşıyayız.
Anne ve babalar evlatlarına gereken önemi veriyorlar mı? Sorusu başlığa altında ayrıca bir değerlendirme de yapılabilir.
Kişiliğin en büyük mimarları da anne ve babalardır.
Bugünün çocukları yarının büyükleridir.
‘Şimdiki gençler en ufak sorunda bile tökezliyorlar’ diyenler, anne ile babaların tutum ve davranışlarını da hesaba katmalıdır.
Bilmem anlatabildim mi?
Bilgi güçtür.
Bilgisiz insan davula benzer çok ses çıkarır ama içi boştur.
Yıllar önce suikasta kurban giden Gazeteci Yazar Uğur Mumcu’nun da dediği gibi; ‘Bilgi olmadan fikir olmaz.’
Ya da Napolyon’un ‘İki şey dünyaya hükmeder, biri düşünce, diğeri kılıç. Kılıç, eninde sonunda düşünceye yenilecektir’ şeklindeki meşhur sözü bile her şeyi anlatmaya yetiyor.
‘Ben ne adamlar gördüm bir ceketi bile yok, ben ne ceketler gördüm içinde adam yok’ sözü de çok ama çok anlamlıdır.
Son günlerde iş başvurusu için üniversitede eğitim gören gençler gazeteye geliyor.
Bu görüşmelerdeki izlenimlerimi kaleme alarak herkesle paylaşmak istedim.
Hiç becerileri olmadığı halde ‘Ne kadar maaş vereceksiniz?’ diye soruyorlar.
‘Sizin uzmanlık alanınız ne, ne yapabilirsiniz?’ diyorum.
‘Elimizden her iş gelir’ dışında başka bir şey söyleyemiyorlar.
Oysa bir insan her şeyi yapamaz.
Yaparım diyende yalan söylemiş olur.
Yine bizzat gözlemleme olanağı buldum.
Pek çoğunun kafası da karışık.
Gideceği limanı bilmeyen gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez.
Kafası karışık olanlar da genellikle etraflarındaki kişilerin etkisi altında kalır.
Gazetede yüz yüze görüştüğüm o arkadaşlara da söyledim;
Hayat, başkalarının doğrularını yaşayacak kadar uzun değil. Kendi doğrularınızla, kendi hayatınızı yaşayın.
Kimse için hayallerinizden vazgeçmeyin ve değişmeyin. Eğer vazgeçerseniz bedeniniz bu dünyada var olsa da, yaşamınız son bulacaktır.
Kimsenin etkisi altında kalmadan kendi hayatınızla ilgili kararı kendiniz verin.
O hayatı siz yaşayacaksınız.
Size akıl verenler, sizin mutsuzluğunuza en fazla 15 dakika üzülür.
Sonra bakarlar keyiflerine.
Zira herkesin bir hayatı ve kendine göre sorunları var.
Tercihlerimiz kaderimizi belirler.
Bir yıl önce yine gazetede konuştuğum bir arkadaşla tesadüfen yolda karşılaştık.
Gülümseyerek yanıma geldi ‘Nasılsınız?’ dedi.
Hafızam güçlüdür birkaç saniye süren şaşkınlıktan sonra bu genci hemen hatırladım’’İyiyim teşekkür ederim, siz nasılsınız?’ diye karşılık verdim.
‘Bir yıl önce sizinle gazetede görüşürken kafam çok karışıktı. Psikolojik olarak da kendimi iyi hissetmiyordum. Arkadaşlarımın tesirinde kaldım. İş teklifinize hayır dedim. Şimdiki aklım olsa teklifinizi hemen kabul ederdim, hata yaptım’ dedi.
Yine gülümseyerek ‘Fırsatlar değerlendirenler içindir. Umarım bu hatadan ders alırsınız bir daha tekrarlamazsınız’ dedim.
Tekrar ediyorum; kendi hayatınızla ilgili kararı, kendiniz verin.
Başkalarının etkisi altında kalmayın.
Eğer kafanız karışıksa; telefonunuzu ve internetinizi en az 24 saat kapatın.
Düşünün, kendinizi sorgulayın, ölçün biçin ve bir karar verin.
Unutmayın o hayatı siz yaşayacaksınız.
Başkalarının burunlarını sokmalarına da izin vermeyin.
Aksi halde son pişmanlık fayda etmez.
Benden söylemesi.
Sevgiyle kalın, Gerçek Kocaeli’de kalın!
Bir dip not;
Babam bana eski Hereke Belediyesi'nde işçi olarak çalışmam konusunda çok baskı yaptı.
'Sen belediyeden emekli oldun, benimde belediyeci olmamı istiyorsun. Ama bu benim hayatım, üzgünüm belediyede çalışamam' diyerek babama hayır demiştim.
Son 18 yıldırda bu kentte gazetecilik yapıyorum.
18 yıl önce bana kızan babam, senelerdir en ufak bir sorunda bile 'senin çevren var bu işi halledersin' diyerek beni arıyor!
Yani gerektiğinde babanıza bile karşı gelecek, size saygı duymasını sağlayacaksınız!