Hatta ‘Hepsini yıkın’ diye talimat vermiş.
Ve eklemiş ‘Kimseye yararı olmayan içi boş muhabbetler nedeniyle kahveler kullarımı tembellik ve dedikodu’ gibi kötü huylara itiyor.’
Hafızam güçlüdür, geçen sene Muhteşem Yüzyıl isimli TV dizisini izlerken Sultan Süleyman rolündeki Halit Ergenç’in kahvelerle ilgili ağzından çıkan bir söz dikkatimi çekmişti.
Hemen araştırdım ve üst satırlarda vurguladığım gerçeklere ulaştım.
Yani doğruymuş, aynen böyle olmuş.
Bakın çay ocağı, istikbal vaat eden bir insanı ne hale getirdi.
Çay ocağına takılmaya başladıktan sonra kendi işini bile aksatmaya başladı.
Sabah işe çok geç geliyor, akşam eve geç gidiyordu.
Daha öncede yalan söylerdi ama yalan ve kandırma daha da derinleşti.
İnsanın gözlerinin içine baka baka yalan söylemeye başladı.
‘Yont onu kendine elbiseler’ aldır şeklindeki sözlerle kışkırtıldığı yerde çay ocağıydı.
Bir süre sonra işini de kaybetti.
Kışkırtmayı ve ikiyüzlülüğü yaşam biçimi haline getiren çay ocağının sahibi, kaldırım kenarındaki bankta otururken, ya da yolda yürürken, yani ulu orta yerlerde bile bir eli cinsel organında olan biri.
Sokakta bile bir eli penisinde olan kişiye, örf ve adet nedir bilmeyen hayasız bir adam denmez de, ne denir?
Bu hayasız adam bir müşterisine ait mekanın önüne geldiğinde her seferinde bir süre sessizce durup daha sonra zili çalarak içeride ne konuşuyorlar diye düşünüp kapı da dinliyor.
Bu hayasız ve alçak adam sallamayı da çok seviyor.
Gün geliyor ‘iyi iyi dedim salladım’ bile diyor.
Müşterileri hakkında ileri geri konuşuyor, dedikodu yapıyor.
Başkasını seven, sevgilisi olan bir genç kıza, yan gözle bile bakmaması gerekirken insanlığa ve adamlığa yakışmayacak şekilde göz koyuyor, arkadaş gibi sinsice yaklaşıp o kızın kafasını allak bullak ederek adeta içten içe oyuyor.
Hayasız adamın ahlaksız, alçak ve ikiyüzlü biri olduğunu fark edenlerde bu duruma tepkisiz kalmıyor.
Sonra ne mi oluyor?
Ahlaksızlıklarını örtmek için yalan olduğunu bile bile doğruları söyleyenlere de iftira atıyor.
İftira büyük günahtır.
Belli ki bu hayasız adamın içinde Allah korkusu da yok.
Kapı dinlediğini Allah biliyor ve üstelik ortada iki tanede şahit var; buna rağmen inkar ediyor.
Kendisine emanet edilen ve daha önce ayağı toprağa bile değmemiş bir ev kedisini hiç acımadan tekmeleyip sokağa atacak kadar vicdansız ve cani ruhlu biri bu hayasız adam.
Üstelik kedinin durumunu merak eden sahibi sorduğunda da ‘iyi iyi’ karşılığını veriyor.
Daha sonra bir sohbette yanındaki kişiye gülerek ‘tekmeledim sokağa attım sahibi sorduğunda da iyi iyi dedim salladım’ diyor.
Mahallesinde inşaat halindeki binaların önündeki kumları yatak odası gibi kullananlara da arkadaşlık ediyor bu hayasız adam.
Ayrıca aslında çok çabuk sinirlenen agresif ve saldırgan da biri.
Nitekim pek çok kişide bu duruma şahit olmuş
Fakat işyerinde sürekli alttan alıp sessizce dinleyecek kadar ikiyüzlü bir tutum içerisinde.
Boşuna dememişler; hiçbir şey göründüğü gibi değildir diye.
Gerçek yüzünü saklıyor.
Fitne ve fesatla yılan gibi aralarına girip müşterilerini de zehirliyor.
Bu hayasız adama haddini bildirmek insani bir görevdir.
Bu tür alçaklıklar karşısında sessiz kalınamaz.
Zira haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.
Bu alçağın vukuatları saymakla bitmez.
Hele yüzsüzlüğü ve utanmazlığı da pes dedirtecek düzeyde.
Ahlaksızlar genelde yüzsüz olur ve hiçbir şey olmamış gibi davranırlar.
O ahlaksıza haddini bildirmek de bana düştü.
Huyum kurusun; zor işleri severim.
Ve böyle ahlaksızların peşini de bırakmam.
Bilerek karıncayı bile incitmem, dostlarıma karşı daima şevkatliyimdir.
Allah’tan korkarım, düşmanım bile olsa kimseye de iftira atmam.
Ama pisliğe hiç tahammül edemem.
Bilmem anlatabildim mi?
Bre gafil, bre alçak, bre Allah’tan korkmaz, seni yakından tanıyanlar senin ahlaksızlıklarını çok gördü, bundan sonra da görmeye devam edecekler.
Ve bizde deşifre edeceğiz.
Bu sözüm onunla iletişim kuranlara; sahte gülümsemeleri, yapmacık tavırları sizi aldatmasın.
Yalanı bile başka bir yalanla kapatmaya çalışacak kadar ahlaksız ve yüzsüz.
Yalan konuştuğunu bile bile onu dinlemeyin ve gerekirse ‘Sen kimi kandırıyorsun be. Benim boş laflara karnım tok’ da deyin.
‘Az bilen çok şeye inanır’ derler.
İnanmayın ve bilmiyorsanız da bir bilene sorun.
Sevgiyle kalın, Gerçek Kocaeli’de kalın!