Bu depremde yaklaşık 19 bin kişi hayatını kaybetti.
Aileler dağıldı, hayatlar söndü.
Bu öylesine büyük bir acı ki kolay kolay unutulmaz.
Üstelik her yıl 17 Ağustos’ta acılar yeniden tazeleniyor.
Deprem bir doğa olayıdır ve her 100, ya da 110 yılda bir Kocaeli’de de büyük depremler olmuş.
Bundan sonra da olacaktır.
En son 100 yıl önce, yani henüz Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmadan evvel Osmanlı döneminde deprem olmuş.
Fakat 100 yıl önce bugünkü gibi teknoloji harikası cihazlar yoktu.
Hal böyle olunca elbette 100 yıl önceki depreme ait ortada görsel açıdan o günleri hatırlatacak bir belge de yok.
Yine o yıllarda evlerde genelde tek katlıydı ve malzemesi de ahşaptı.
Bugün tam tersine çok katlı beton binalarda yaşıyoruz.
Aslında beton binalar bir bakıma mezar.
Deprem anında yıkılan tonlarca ağırlığındaki beton binalardan sağ çıkma ihtimaliniz son derece düşük.
Depreme dayanıklı evler inşa etmek gerekiyor.
Nitekim 17 Ağustos’taki büyük deprem felaketinden sonra bu anlamda yeni yasalar çıkartılarak önemli adımlarda atıldı.
Gelişen teknoloji bir binanın depreme dayanıklı olup olmadığını tespit etme imkanı da veriyor.
Ve binanın adeta röntgen filmi çekiliyor.
Kuşkusuz İstanbul depremi ilimizde de özellikle sahile yakın kesimlerde yıkıma ve can kayıplarına neden olabilir.
Fakat Kocaeli genelinde belki de en az 90 yıl deprem diye bir tehlike yok.
Asıl büyük tehlike hemen yanıbaşımızdaki İstanbul’da.
Uzmanlar deprem sırasında İstanbul’da en az 50 bin binanın yıkılacağını ve 200 binden fazla insanın da hayatını kaybedeceğini açık açık dile getiriyor.
Hele hele deprem, herkesin dışarıda olduğu gündüz saatlerinde meydana gelirse can kaybı daha da artar.
Dar bir sokakta bile sağlı sollu koca koca binaların olduğu İstanbul’da ‘Binalar sallanıyor; yıkılacaklar, kendimi kurtarayım’ diye düşünecekler için bile kaçacak boş alan yok.
Bunları düşünmek bile beni dehşete düşürüyor.
Her zaman tedbiri ön planda tutan biri olarak ilimizde ikamet ettikleri halde İstanbul’a yerleşmeyi düşünen bazı dostlarımı da ‘Ölüme gitmekten farksız’ şeklindeki sözlerle uyarma ihtiyacı da hissediyorum.
Boşuna dememişler; ‘sen tedbirini al, takdiri Allah’a bırak’ diye.
İstanbul’da ne zaman deprem olur? Sorusunun cevabı yok.
Depremi önceden tespit etmek mümkün değil.
Yarın sabah da olabilir, 5 ya da 10 yıl sonra da olabilir.
Bunu Allah bilir.
Gerçi depremi önceden tespit ettiği iddia edilen bazı cihazlardan bahsediliyor.
Fakat şu ana kadar bu cihazlara bakılıp ‘Deprem olacak ona göre tedbirinizi alın’ diye bir uyarıda bulunan da olmadı.
Yani büyük olasılıkla depremi önceden tespit edecek bir cihaz henüz icat edilmedi.
Tedbirde almadıysak işimiz Allah’a kaldı demektir.
Allah insanoğluna aklı kullansınlar diye vermiş.
Nitekim yüce Allah Bakara suresi 179. ayette ‘Ey akıl sahipleri’ diyerek insanları akıllarını kullanmaya davet etmektedir.
Özellikle evlerde deprem anında içine girilebilecek çelikten yapılmış dolaplar bile can kurtarabilir.
Devleti yönetenlerin olası İstanbul depreminde can kaybını azaltmaya yönelik bir gayreti de yok.
Vatandaş başının çaresine bakacak.
Umarım can kaybı az olur.
Depreme her an hazırlıklı olmalıyız.
Tabi ki tedbiri de elden bırakmamamız gerekiyor.
Sevgiyle kalın, Gerçek Kocaeli’de kalın!