banner542

banner545

BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Bu gerçeğin farkında olarak yaşamak, alınabilecek tüm tedbirleri alarak yaşamak hem bizim, hem devletimizin görevi.

Biz 17 Ağustos da birçok sevdiklerimizi kaybettik. 

Bizden sonra yaşayacak olan neslimizin de kaybetmemesi için ne yapmamız gerektiğini düşünmek, eyleme dönüştüreceğimiz neleri yaptığımızı gözden geçirmek daha iyi olmaz mı?

"UNUTMADIK-UNUTMAYACAĞIZ" derken neleri unuttuğumuzu ya da neleri ihmal eder hale geldiğimizi bir düşünelim mi?

Bence düşünelim... 

Üzerimize düşen neleri artık umursamaz hale geldiğimizi, sevdiklerimiz için yapmamız gereken neleri yapmadığımızı ancak o zaman anlayabiliriz.

Mesela depremden sonra yaşam alanlarımıza döndüğümüzde ilk yaptığımız neydi? Hayatımıza mal olacak tüm eşyalarımızı sabitlemekti değil mi?

Peki, şu anki durumumuz nedir?

Evlatlarımızın odasında kaç tane fotoğraf, tablo, gardırop veya başına düşüp onun ölümüne sebep olacak eşyamız emniyetli halde?

Sonra hasarlı binalarımızı güçlendirmekteydi sıra.

Peki, sizce kaç bin vatandaşımız bilmeden güçlendirmenin yanı sıra makyajlanmış, boya veya tadilat ile ev sahibinin dahi oturmadığı ama kiraya vermekte bir beis görmediği emniyetsiz binalarda ikamet ediyor şu anda? On binlerce değil mi?

Daha sonra deprem kargaşasında veya o an yakınımızda olmayan aile bireylerimiz arasında toplanma yerleri belirlemiştik değil mi?

Peki, şu an tüm haberleşmenin felç olduğu bir depremde kaç aile bireyimiz birbirimize ulaşabileceğimiz güvenli alan hakkında bilgilendirilmiş durumda? Hemen hemen hiçbirisi değil mi?

Hatırlarsınız; depremden hemen sonra tüm mahallelerde Acil Afet Konteynırları hazırlanmıştı. 

Bunların bir de görevlileri vardı… Hiç gözünüze ilişti mi? Bunlar yerinde duruyor mu acaba?

Daha sayamayacağım onlarca başlığı sıralayabilirim size.

Biz unuttuk dostlar unuttuk… 

Hem de öyle bir unuttuk ki;  sorumluluklarımızı sevdiklerimizin hayatını hiçe sayacak kadar unuttuk.

Onları çok sevdiğimizi iddia ettiğimiz halde en riskli bölgede yaşayan bireyler olarak onların hayatı umurumuzda bile değil.

Yılda bir gün sosyal paylaşım sitelerinden sosyal mesajlar vererek görevimizi yapmış gibi görünmenin huzuru içinde böbürlenir haldeyiz ne yazık ki.

Fay hattının üzerinde kendimizi tatmin etmekten başka bir işe yaramaz halde huzurla yaşıyoruz hayatımızı.

Kimsenin bir şey yapmaya da niyeti yok.

Ekranlarda Belediyelerin yılda bir kez düzenlediği Kuran Tilaveti, ardından başkanların birkaç güzel konuşması ve finalde dağıtılan köpük tabaklar içerisinde etli pilavlar.

Uyu bebek uyutayım seni….

Tedbir olarak ne yaptınız? Diye sorulduğunda birkaç civcivli cümle, ınk-mınktan fazla kelam edemeyecek sorumlular olarak görevleri senenin bir gününde bu yaptıklarıyla tamamlanmış oluyor.

Sorgulamayan, tepki göstermeyen bizler kendi görevlerimizi yerine getirdikten sonra yerel sorumluları harekete geçirecek yol ve yöntemleri denemeliyiz.

STK’ lar bu konuda öncü olmalılar.

Her konuda hassas davranan, kendi damarlarına basıldığında ciyak ciyak bağıran, basın ilanları veren kurumlarımız ve hele Deprem üzerine kurulmuş STK’ larımız sorgulama konusunda bu kadar tutuk kalmamalılar.

Hülasa, hepimizin tedbirli ve önde olması gereken bu denli önemli olayda herkes üzerine düşen görevini yapmazsa daha çok ağıtlar yakar, kaybettiklerimiz için gözyaşı dökmeye devam ederiz.

Önce kendimizden başlamak dileğimle Allah tüm Depremde şehit olan kardeşlerimize Rahmet eylesin.

Bizlere de şuur ihsan eylesin.

Kalın sağlıcakla.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.