Her ne kadar ciddi bir temizlik yapıldığı iddia edilse de, söylense de, bence hala bir çok FETÖ’cü, devlet kademelerinde yerlerini koruyor.
Nasıl mı ?
Bu adamların bir çoğu zaten 17-25 Aralık sürecinin öncesinden itibaren devletin tüm kurumlarına gizlenmiş, illegal bir yapılanma içindeydi.
FETÖ’nün ilk olarak 1970’li yıllardan itibaren devletin kurumlarına sızdığı kanıtlanmış durumda.
1970’li yıllarda devlet kurumlarına adım atan terör örgütü militanlarının, 1980’lerden itibaren kurumlarda “şef” veya “yönetici” konumuna geçtiği de bir gerçek.
Bunların dışında malum örgütlenmenin özellikle 1990’lı yıllardan sonra da devlet içinde giderek palazlandığı ve her gelen hükümetin onlara açıkça “yol verdiği” biliniyor.
Tabi FETÖ yapılanması, devletin içinde ki asıl gücüne ise 3 Kasım 2002’den itibaren kavuştu.
Çünkü artık ne istediyseler, verilmişti.
Bunu da cumhurun başı, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın sözlerinden anlıyoruz.
2002 Genel Seçimleri’nde tek başına iktidar olan AKP’nin en büyük gizli koalisyon ortağı Fettullahçı Terör Örgütü olmuştu.
Hatta ve hatta devlet kurumlarının birçoğu FETÖ’nün elemanlarına göz göre göre teslim ediliyor, AKP içinde yer alan, Refah Partisi tabanından gelen “gelenekçi-milli görüşçü kanat” ötekileştiriliyordu.
Sonuçta AKP içindeki milli görüş tabanından gelen kadrolar haklı çıktı.
Bu adamlar en başından beri samimiyetsizlerdi.
Sadece ve sadece Erdoğan’ı çıkarları gereği kullanmak istemişler ve süreç bir yerde tıkanmıştı.
Çünkü artık Erdoğan onların kontrolünden çıkmış, dönen senaryoları idrak etmeye başlamıştı.
Hatta ve hatta Erdoğan’a yıllar öncesinde yapılan öyle bir uyarı var ki, bu uyarının halen siyasi kulislerde kulakları çınlattığı konuşuluyor.
Bu iddia şu; Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nun oğlu İsmail Karaosmanoğlu, bir gün babasının ve parti kurmaylarının da olduğu bir ortamda, Erdoğan’ın yanına yaklaşır ve şunu der; “Sayın Başbakanım, bu adamlar samimiyetsiz. Bizlerin kuyusunu kazıyorlar.
Bunlara dikkat edelim” der.
Fakat Erdoğan, “çocuk aklınla bu işlere karışma” der.
Ve süreç, yani uyarı, orada hiçbir anlama kavuşmadan, ete kemiğe bürünmeden biter.
O nedenle sonuç itibariyle, sadece devlet kurumlarında değil, her siyasi partide temizliğin tek tek, ivedilikle sürmesi gerekiyor.
Sicili bozuk olanların ise bırakın makamlarından olmasını, bana sorarsanız vatandaşlıktan bile çıkarılmalıdır.
Son olarak sektörümüzle ilgili bir FETÖ analizi yapmak istiyorum.
Zamanında cemaatin en etkili olduğu haber ajanslarında, gazetelerinde çalışan bazı tipler halen devletin TRT, Anadolu Ajansı gibi stratejik kurumlarında görevlerine devam ediyorlar.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.
Bu insanların geçmişleri ortada değil mi ?
Sizce afyonlaşmış bu şerefsizler, uçakla kendi vatandaşını bombalayan bu kansızların televizyoncu, gazeteci rolüne bürünmüş örgüt militanları bu yapıya ihanet eder mi?
Bence etmezler.
O nedenle uyanık olmak şart, derim.
Herkese sağlıklı, bereketli haftalar diliyorum.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!
Yorumlar
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren,
aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya
da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk
içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.