Osmanlı Tarihi ile ilgili herkes düşüncesini dile getiriyor.
Kimileri Osmanlı’yı orantısız bir şekilde göklere çıkarıyor, kimileri de yerden yere vuruyor.
Her ne kadar 623 yıllık devlet birikimi tek bir aile, hanedanlığa bağlansa da, bu birikim ondan önceki devletlerin birikimlerinin, tecrübelerinin bir sonucudur.
Bırakalım tarihçilere.
Onlara kulak verelim.
Kendi geçmişimizle yüzleşirken acımasızca yerden yere vurmayı da, göklere çıkarmayı da bırakalım.
Tarih, bizim ortak tarihimiz.
Değerler de bizim ortak değerlerimiz.
Aynı benzer durum Cumhuriyet tarihimiz için de geçerli.
Toplum o kadar kutuplaşmış ki, bir kısmı Abdülhamid'i vatan haini, bir kısmı ise ulu hakan olarak gösterme derdinde.
Tarih, neden-sonuç ilişkisinden bağımsız ve o günün koşulları yok sayılarak ele alınamaz.
Türkiye Cumhuriyetinasıl ki Osmanlı Devleti'nden bizlere miras kaldıysa, Osmanlı'da kendisinden önceki Büyük Selçuklular'dan bir mirastır.
En az Osmanlı tarihi kadar, Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan, tarihte kurduğumuz 16 devletimizi de ele almalıyız.
Tarih bilinci, takıntılarla yönetilmez, iç politikalara da malzeme edilemez.
Tarih bilinci ret ve toptan inkar politikalarıyla da oluşturulamaz.
Bugünkü sözde Osmanlıcılar'ın, Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk komplekslerinden ötürü saldırganlıklarını ve kara propaganda yapma girişimlerini anlıyor ve algılayabiliyorum.
Unutulmamalıdır ki, Mustafa Kemal Paşa da Osmanlı'nın genç bir subayı, genç bir neferiydi.
Mustafa Kemal Paşa, şartlar müsaade etse istemez miydi, dünyaya gözlerini açtığı Selanik'i tekrardan vatan toprağı yapmayı?
Mustafa Kemal Paşave onun askeri kadroları önce tam bağımsızlık mücadelesini gerçekleştirdiler.
Ardından da siyasi kadrolarla birlikte bizlere çağdaşlığı hedef alan bir ülke emanet ettiler.
Ana dili Türkçe'yi konuşamayanların, 7 dil bilen Fatih Sultan Mehmet'le kendilerini kıyaslamaları ise ayrı bir ironi.
İşin özü, tarih bizim tarihimiz.
Tarihimizi bile kutuplaştırırsak, aslında kendimizi inkar ederiz.
Bırakın gençlerimiz önyargısız bir şekilde kendi tarihlerini öğrensinler, sorgulasınlar ve sahip çıksınlar.
Geçmişte atalarımızın bir hatası var ise millet olarak ders çıkaralım, ortak geleceğimizi ise birlikte kurgulayalım.
Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan hangi devleti birbirinden ayırabilirsiniz ki ?
İşte o 16 devlet:
- Büyük Hun İmparatorluğu: MÖ 220- MS 216 (Teoman)
- Batı Hun İmparatorluğu: MÖ 48-MS 216 ( Pi)
- Avrupa Hun İmparatorluğu: 375-469 (Balamir)
- Ak Hun İmparatorluğu: 420-552 (Aksuvar)
- Göktürk Kağanlığı: 552-745 (Bumin Kağan)
- Avar Kağanlığı: 565-835 (I. Bayan)
- Hazar Kağanlığı: 651-983 (Böri Şad)
- Uygur Kağanlığı: 745-1368 (Kutluk Bilge Kül Kağan)
- Karahanlı Devleti: 840-1212 (Bilge Kül Kadir Han
- Gazne Devleti: 962-1183 (Alp Tigin)
- Büyük Selçuklu Devleti: 1040-1157 (Tuğrul)
- Harezmşahlar Devleti: 1097-1231 (Kutbeddin Muhammed)
- Altın Ordu Devleti: 1236-1502 (Batu Han)
- Timur İmparatorluğu: 1368-1501 (Timur)
- Babür İmparatorluğu: 1526-1858 (Babür)
- Osmanlı İmparatorluğu: 1299-1922 (Osman Gazi)
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Dünyası’na ilişkin sözleriyle yazımı tamamlıyorum.
‘‘Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, müttefikimizdir.
Bu dostluğa ihtiyacımız vardır.
Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez.
Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir.
Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler.
Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir.
İste o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir.
Bizim dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır.
Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız.
Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir.
Hazırlanmak lazımdır.
Milletler buna nasıl hazırlanır?
Manevi köprüleri sağlam tutarak…
Dil bir köprüdür...
İnanç bir köprüdür...
Tarih bir köprüdür...
Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını beklememeliyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekir.”
29 Ekim 1933, Çankaya Köşkü